mess

157 18 21
                                    


Jeno tam olarak dağılmıştı.

Eğer o an onu tanımlayacak bir kelime olsaydı bu dağınıklık olurdu. Saçları dağılmış, gözleri kıpkırmızı olmuş ve ellerinin eklemleri kurumuş kanlarla dolmuştu.

İşte Cherry'nin şu an içerdeki odada uyanmayı beklemeden önce korktuğu şey de tam olarak buydu. Jeno için bir Cherry'den öncesi, bir de Cherry'den sonrası vardı.

Cherry'den sonrası öncesinden daha kötüydü.

"Abi tamam gel şöyle, otur artık."

Donghyuck hepsinin oturduğu hastane koltuklarından Jeno'ya seslendi. Hastaneye geldiklerinde onu birkaç kere duvarlara vurmaktan alıkoyamadıkları için zar zor dışarı çıkarıp sakinleştirmeleri gerekmişti.

İçindeki endişe ve siniri hala atamadığı için ordan oraya yürüyor ve ellerini saçlarından geçirmekten başka bir şey yapmıyordu. Bu görüntü hepsi için travmatize ediciydi. Jeno'yu daha önce böyle görmemişlerdi.

Jeno'nun gerçekten sakinleştiği, eskisi gibi agresif olmadığı ve her kavgaya atlamadığı bir dönemi olduğunda Cherry'le tanıştığını öğrenmişlerdi. Hala öyleydi ama hiçbiri Jeno'yu daha önce böyle görmemişti. Sinirli olduğu zamanlar ve elinin üstündeki kanlar çok tanıdıktı ama hiçbir zaman bunları yaparken gözleri ağlamaktan kızarmazdı.

Jeno onları duyuyor ama duymamazlıktan geliyordu. Oturmayacaktı ya da dinlenmeyecekti. Cherry içerde o haldeyken hiçbir şeyi hak etmediğini düşünüyordu. O acı çekerken rahat etmek istemiyordu. Daha gidip odasının perdelerinden ona bakamamıştı bile.

"Gel buraya."

Jaemin kalkıp Jeno'yu kafasından tuttu ve kendine çekip sarıldı. Tek eliyle sırtına vururken Jeno tekrar gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Arkadaşları yanındaydı, yalnız değildi ama Cherry yalnızdı. Ailesinin hastalığından haberi bile yoktu ve ona bir şey olduğunda hep Jeno burada, Cherry orada yalnız olacaktı.

Gözyaşları istemsizce akmaya başladığıkda elleri Jaemin'in ceketini sıkı sıkı tuttu. Onlar için de Jeno'yu böyle görmek hiç kolay değildi. Üstelik Cherry'nin hastalığını hastaneye geldiklerinde öğrendikleri için hazırlıklı da değillerdi.

Bir dakika daha sonra Jeno hızlıca kendine gelip geri çekildi. Gözyaşlarını hırsla sildi ve gözü duvardaki saate takıldı. Neredeyse gece olmuştu.

"Siz geç olmadan gidin. Ne zaman uyanacağı belli değil. Beklediğiniz için teşekkür ederim, gerçekten."

Arkadaşları birbirlerine baktı. Beklemek istiyorlardı ama Jeno hepsinin bir hayatı olduğunun farkındaydı. O saatlerce burada bekleyebilirdi ama onların yarın gitmesi gereken yerler vardı.

"Hadi, bir kere sözümü dinleyin." Onları ikna etmek için kendini gülmeye zorlayarak konuştu. Hepsinin yüzüne bir gülümseme yayıldığında kalktılar.

Vedalaşıp, ihtiyacı olan bir şey olursa aramasını söyleyerek koridorda uzaklaştıklarında Jeno derin bir nefes verdi. İlerleyip kendini koltuklardan birine bıraktı ve başını geriye atıp duvara yasladı.

En başında biliyordu kendini neyin içine attığını ama bu kadar kötü hissedeceğini tahmin etmemişti. Onu bu kadar yıkan, üzen şey bugün değildi sadece. Bundan sonrasını tahmin edebiliyor oluşuydu, bundan önce yapamadığı şeylerin pişmanlığıydı.

Oturduğu koltuğun tam karşısındaydı Cherry'nin odası. Perdeleri kaldırmışlardı bu yüzden onu görebiliyordu.

Geldiklerinden beri ilk defa görmüştü onu. Yavaşça kalktı yerinden ve cama doğru yürüdü. Gözlerinin dolmasını engelleyemiyordu ve bunun bir saat içinde kaçıncı olduğunu bilmiyordu bile. Orada öylece dururken koridorun sağ tarafından gelen bir doktor onu görüp durdu.

"Zor olmalı." Jeno burnunu çekip kimin konuştuğuna bakmak için o tarafa döndü. Elleri cebinde gözlüklü bir doktordu. Başını salladı sadece. Zordu.

"Kalanlar için hep daha zordur." Kendi kendine başını sallayarak konuştu. Birkaç saniye sonra başını kaldırdı ve elini Jeno'nun omzuna koydu.

"Girebilirsin içeri. Orada bekle, orada olduğunu hissetsin." Jeno tekrar başını sallamakla yetindi.

Doktorun girmesiyle kapıyı açıp içeri girdi. Bir şey bağlı değildi ya da herhangi bir makine yoktu. Sadece Cherry vardı, tek başına.

İlerleyip yatağın yanına bir tabure çekti. Oturup Cherry'nin elini kendi elinin içine aldığında derin bir nefes aldı. Ne olduğunu hala bilmiyordu, bundan sonra ne olacağını da bilmiyordu.

Ama çocuk değildi ve artık bir iyileşme sürecinde olmadıklarını biliyordu. Bu hayatın gerçeğiydi ama kabullenmesi her zaman çok zordu. Cherry'nin yaşaması gereken, ona yaşatmak istediği bir sürü güzel şey vardı. O kadar çok şey vardı ki ne kadarını yaparlarsa yapsınlar Cherry birden onu bırakıp giderse içinde kalacak şeyler olacaktı.

"Unuttun mu, ben uyurken başımda bir şeyler söylemen gerekiyordu."

Tam yanından gelen sesle birlikte hızla başını kaldırdı. Cherry uyanmış, üstelik yüzünde bir gülümsemeyle onunla konuşuyordu. Jeno elini daha sıkı tuttu istemsizce. Ayağa kalktığında Cherry güldü.

"Sakin ol, ne bu acele?" Yüzündeki bilmiş gülümseme, iki ay önce Jeno'nun aynı sözleri Cherry'e sarf etmesinden dolayıydı. Jeno, yüzünde bir gülümsemeyle tekrar onunla konuştuğunu görmenin onu bu kadar mutlu edeceğini ya da derinden sarsacağını tahmin edememişti.

Olabildiğince dikkatli ama o kadar da hızlı bir şekilde Cherry'e sarıldı. O yatarken sarılmak zor olduğu için anca beline sarılabiliyordu ama umursamadı. Jaemin'in sarılışında bu kadar rahat değildi, o yüzden arkadaşlarının yanında rahatça serbest bırakamadığı gözyaşlarını bıraktı.

Cherry'de Jeno'nun ağladığını ilk defa görüyordu. Jeno görüş açısından çıkar çıkmaz yüzündeki gülümseme silindi. Eli Jeno'nun saçlarına giderken başını hafifçe havaya kaldırıp gözlerini ve çenesini sıktı ağlamamak için. İkisi de zorlanıyordu.

"İyiyim ben, önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum. Korkma." Jeno geri çekilip ona baktı. Cherry elini uzatıp baş parmağıyla gözyaşlarını sildi. Jeno onun dokunuşuyla gözlerini kapattı.

Sonra ki yarım saatleri doktorun gelip gitmesi ve onlara durumu açıklamasıyla geçmişti. Cherry artık oturuyordu ve Jeno bir an bile yanından ayrılmıyordu. Cherry hiçbir şey olmamış, şu an hastanede değillermiş gibi gülüyor, ona bir şeyler anlatıp kafasını dağıtmaya çalışıyordu.

Doktor, 'Yoğun bakıma almamızı gerektiren bir şey değil. Beyin tümörlerinde, özellikle bu evrede olanlarda, burun kanaması, kafanın içinde basınç ve mide bulantısını çok görürüz. Bu sefer biraz şiddetli yaşamış olmalısınız ki, bayılmanızın sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.' demişti.

Bu açıklama onları mutlu mu etmeliydi, daha mı fazla üzmeliydi bilmiyorlardı. Onlar bilmese de odalarına giren doktor ve hemşireler bile üzülüyordu onlar için. Ne yapacaklarını bilmeyen iki gençtiler ve birbirlerine tutundukları çok belliydi dışarıdan.

Cherry eve gittiklerinde Jeno'yu her gün kendisine bir şey olacak korkusundan nasıl koruyacağını bilmiyordu,
Jeno ise onu hastalıktan ve acılarından nasıl koruyacağını.

ha! what do you think?!
sizce bundan sonra ne olucak
cherry'nin durumu
ilişkileri
jeno'nun durumu hakkındaki düşüncelerinizi biraz🤏🏻 merak ediyorum



when the party's over [lee jeno]Место, где живут истории. Откройте их для себя