Daydreaming

24 2 10
                                    

Elif'in ufak çığlıklarıyla Mert'in kolunun altından kaçmaya çalışmasını gülerek izliyorduk. Sürekli birbirleriyle atışıp kavga da etseler bir şekilde sürekli beraberlerdi. Tabi ki kimse sebebini bilmiyordu, sorduğumuzda - yani sormaya çalıştığımızda - sürekli saçma sapan şebekliklerle bizi engelliyorlardı.

"Bıraksana beni hayvan herif!" sürekli gittiğimiz kafede olduğumuz için herkes gayet rahattı. Tabi buradaki değerli müdür sevgilim hariç. Gruba sorsanız basit bir baristadan ibaret ama o her zaman yaptığı en ufacık şeyi bile ciddiye almayı severdi. İşini o kadar titizlikle yapıyor ki. Bazen sadece o çalışırken bile saatlerce onu izleyesim geliyor. "Çocuklar biraz sessiz olsanıza müşterilerden şikayet duymak istemiyorum." Mert ona dönüp dil çıkardı. "Hadi amaa Ayaz alt tarafı azıcık yüksek sesli konuştuk." diye cevapladı ardından. "azıcık" derken yüzünde sahte gülümsemelerinden biri vardı, işaret ve baş parmağını birbirine yaklaştırarak az olduğunu göstermeye çalışıyordu.

Sevgilim başını yavaşça salladı. Bizden cidden bıkmış gibiydi. Başından da kovamıyordu da sevdiğinden. Sanırım şuan burda bu insanlarla, özellikle bu çocukla, birlikte olmamın sebebi buydu. Herkes birbirine derin bir sevgiyle bağlıydı. Bu sevgi nerden geldi nasıl oldu hiç bir fikrim yoktu. Buna rağmen o kadar ait hissettiriyordu ki dayanamıyordum.

Yanımdaki sandalyeyi patpatlıyarak oturmasını işaret ettim. Hava kararmaya başlamıştı, bu zamanlarda kafe biraz da olsun sakindi. Benimkinin yanında uzun olan gövdesini yavaşça sandalyeye bıraktı. Bir kolunu omzuma atıp beni kendine yaklaştırdı. Ne olduğunu tarif bile edemediğim şeyler hissediyordum, o kadar doğru ve güzeldi ki bu hisler. Sanki kalbimde olabilecek tüm duygular şuan da kendini göstermeye karar vermiş gibi. Sanki o duygular tam da şuan taşımaya karar vermiş gibi.

Derin kokusunu olabildiğince içime çektim, eğer yapabilseydim zamanı durdururdum. Çocuklar kendi aralarında sohbete dalmışlardı. Dediklerini duyuyordum fakat anlamak için fazla sarhoş hissediyordum kendimi. Kokusunda kendimi boşmuşum da sarhoş olmuşum. Onun bana doğru birkaç cümle kurduğunu da hatırlıyorum,tabi gene herhangi bir cevap verebilecel gibi hissetmiyordum.

Konuyu tahmin etmek hiç de zor değildi. Büyük ihtimalle Marvel, müzik, ikinci evimiz sayılan kafe, harry potter gibi her gün defalarca konuşup kendimizden geçtiğimiz şeylerden biriydi. Şikayetçi değildim, aksine kolunun altında eriyip yok olduğumu hissettiğim, yok olurken kendimi bulduğumu bildiğim adamın yanında bu konuşmaları dinlemek bile cennetti.

Zaten dip dibe oturuyorduk ve kolu omzumdaydı. Boynunu hafif bana çevirmesiyle karşı karşıya geldik. Başım onun boyun hizasında kalıyordu. Gözlerimi gözlerine çevirmek yerine her yerine nasıl hayran olurum dermişcesine boynunu inceledim. Süt gibi teni dudaklarımı kendine çekiyordu. Dudaklarım da sanki dokunmuşcasına alevler içinde yanıyordu. Loş ortamda bile rahatça görebildiğim damarlarıve adem elması, kafamı resmen yerinden uçuruyordu.

Aramızdaki şu boy mesafesi yüzünden göz teması için kafamı kaldırmam lazımdı ama o bunun yerine başını bana eğdi. Gözlerini kısacak kadar gülümsedi. Bu istemsizce benim de gülümsememe neden oldu. Baş aktığını düşündüm dudaklarından. "Seni 3000 kez seviyorum Zeynep." ses tonu ciğerimi yakıyordu. Gülüşüne karşılık verdim. Kollarımı az önce kaybolduğum boynuna doğru yönelttim ona sıkıca sarıldım . Anında bana karşılık verdi. Elleri belimde yerini bulurken huzur dışında hissettiğim pek bir şey kalmamıştı. Kulağına fısıldadım. "Seni neden bu kadar çok sevdiğimi anlayamıyorum."

Yüzyüze değildik ama gülümsemesini genişlediğinden emindim. Sağ çaprazında ki Burak onun omzunu pat patlarken bir yandan da sırıtıyordu."siz işi pişerecekseniz gidelim biz." çocukların güldüğünü duysam bile kollarımı boynundan çekmedim, ayrılmak istemiyordum.

"Zeynep kalksana artıık!" "Hayır yani bir kere de zamanında kalksan ne olur ki. Tüm gün uyuyamazsın." Ela'nın sesini ve beni sarsan kollarıni hissettiğimde güçlükle gözlerimi açtım. Vücudum dinlenmiş gibi hissetsem de mental olarak çok da iyi sayılan bir durumda değildim. Birkaç dakika boş gözlerle birbirimize baktık. Sanırım uyanmamı bekliyordu - gerçekten uyanmamı - bana asırlar gelen bir süre sonra konuşmayı başarabilmiştim. "Ne yani rüya mıydı hepsi?"

MERHABAA. Herkese merhaba arkadaşlar. Birkaç şey söyleyip gideceğim. Öncelikle bugün sabah zeynebe akşam ne yapalım diye sorduğumda aklımda asla kurgu yazmak geçmiyordu ama neden olmasındı ve oldu. Yazarken aşırı aşırı eğlendiğim ve ilham kaynağının MĞKEMMEL olduğu bu kurguyu yazmak bizi çok duygulandırıyor - özellikle onu - çok uzun bir kurgu olmayacak 6 7 bölüm falan. Sadece bu kurgunun gerçek olabileceği anı çok fazla düşünüp hayal ettik ve bunu yazmak istedik. Birilerinin okuyup okumaması bilmiyorum ne değiştirir ama biz kendimizce eğlenirken bizimle olmanız bizi mutlu eder. Kurgunun çıkış noktası zeynebin bir ay belki daha fazla öncesi rüyasıydı. O zamandan beri rüyadan olan bir sevgilisi var enfkslld umarım keyif alırsınız çünkü biz aldık iyi geceler iyi okumalar.
Vee Zeynep seni çook seviyorum bunu sözel olarak söylediğim anların hepsi mükemmel değildi - for örnek gondol - ve kelimeler her zaman yeterli olmaz sadece yaptığımız her şeye ama her şeye bayılıyorum en saçma ve aptal olanlara bile ben bizim arkadaşlığımızın en büyük fanı olabilirim clintin karısı iyi geceler diler bebek.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 13, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

MoonKnightWhere stories live. Discover now