"Sorun olmayacağına emin misin?" sordum tatlımı kaşıklarken. Sevda anne ile Ahmet baba içeride oturmuş televizyon izliyorlardı, Ömür ise odasında bilgisayar oynuyordu o akşam. Yılbaşı gecesi yalnız kalmak, yeni yıla birlikte girmek istediği için tek akşamlık bir daire kiralamak istediğini söylemişti. Kanım asla beynimde gezinmiyordu zaten ancak bu söylediği, daha katlanılmaz hale getirmekten başka bir işe yaramıyordu.
"Merak etme koçum abine bırak," göz kırptı. Tatlımı ağzımda eritip yüzümü buruşturdum.
"İndi sağol."
Ben tatlımı yerken o telefonunda bir şeylerle uğraşıyordu. Koca tatili birlikte geçirmiş olmak öyle güzeldi ki, rahattım. Eğer tüm hayatım boyunca sırf bu yüzden acı çekmiş olacaktıysam eğer tamam, kabul ediyordum o halde. Ona baktığımda bütün sıkıntılarımın aslında birer tümsek olduğunu hatırlatıyordu bana. Yaralanmış dizlerimin sızısını alıyordu.
"Bana bir tabak daha tatlı versene," dedim dibine ulaşırken. Telefonunu bırakmadan yerinden kalkıp dolaba gitti. Aslında kendim de alabilirdim ama neden alsaydım ki? Ona böyle naz yapmak güzeldi.
"Çok yemedin mi sence de?" önüme tatlıyı koyup oturdu ve bıraktı telefonunu. Omuz silkip yenisine daldırdım kaşığımı. "Bu son tamam mı? Yeter."
"Lokmamı mı sayıyorsun dayı? Yapmış anam yiyorum işte."
Gülümsedi. Ailesiyle aramdaki ilişki onu çok mutlu ediyordu. Sonra düşündüm ki, kim ailesiyle yeni tanıdığı birini tanıştırırdı ki? Bu kadar içlerine sokardı? Sevda anne elinde tepsi, boş çay bardaklarıyla girdi mutfağa. "Beğendin mi oğlum? Çok yeme hasta olursun bak."
"Çok güzel," dedim bir lokma daha alırken. "Ellerine sağlık."
"Koyayım mı size de çay?" İçebileceğimizi söyledik. Hava yine fena yağıyordu. Kışın kara alışan ben, sadece yağmurla nasıl yetinecektim? Zor olacaktı ama soğuğu da kötüydü. Gerçi bana en ufak bir rüzgar bile soğuktu bazen. Sevda anne önümüze çay koyduktan sonra çıktı mutfaktan tekrar. Bütün gün boş boş takıldığımız için kendimi fazla enerjik hissediyordum.
"Tavla teklif edeceğim babama ne diyorsun?" sordum boş tabakları iç içe koyup peçeteyi ağzıma götürürken. İlk oynadığımızca acemi şansıyla kazanmıştım ama sonra hiçbirinde kazanamadım.
"Neden? Götünü mü dürtüyorlar şimdi durduk yere?"
Omuz silktim, çayımdan bir yudum ve ona doğru eğildim. Gözleri sanki ne diyeceğimi anlamış gibi parlayıp kısılırken uzanıp gülüşünü öpmek geldi içimden. "Enerjiyi atamıyorum." Arkasına yaslayıp başını geriye attı ve ofladı.
"Başka eve çıkalım mı?" geri yüzüme döndüğünde sormuştu ve buna kahkaha attım. "Ciddiyim oğlum. Çıkalım boşver ne yapacağız? Ben deliriyorum bu duruma. İzmir'e dönünce düşünelim bunu."
"Aynen götümüzden para aktığı için çünkü. İki üç ders veriyorum ama ev geçindiremem şu an. İleride düşünürüz boğa seni," göz kırptığımda kahkaha attı. Bunun fikri bile kalbimi bükmüştü. Bir süre konuşmadık. Konuşmadığımız süreçte bile bundan asla rahatsızlık hissetmiyordum. Ömür mutfağa girdi elindeki boş kupasıyla.
"Bir oynuyorum var ya," diyordu bize ama ikimizde sadece birbirimize baktığımız için Ömür çok umurumuzda değildi. Biliyordum, bu gece bana dokunmak istiyordu. Yanmak istiyordu. Onu reddetmedim; çünkü zaten tenim onun için yanmak istiyordu.
**
yılbaşı gecesi
Parmak uçları, avuçları, dudakları her yerimdeydi. Sanki her yerimi kendisinin yapmak istiyor gibi dolanıyorlardı bedenimde. Sanki beni sevmek için büyük açlık duyuyorlardı. Bedenim üzerindeki hareketleri artık sonlara ulaşırken dışarıdan havai fişek sesleri duyuldu. "Seni seviyorum," diye fısıldadı dudaklarıma. "Değil koca bir sene, bir ömre sığdıracağım bu sevgiyi."
Biliyordum, hissediyordum. "Bende seni seviyorum," diye fısıldadım zevkten dolayı dudaklarımdan kaçan inlemelerimle birlikte. Birkaç dakika sonra yanımda nefes nefese yatıyor ve yanağımı okşuyordu.
"Acıttım mı canını?"
Başımı iki yana salladım. İlk kez yaşadığımız birlikteliğimiz ikimizi de doyurmuş, mutlu etmişti. Parmak ucumu alnından çenesine kadar indirdim ağır ağır. Öyle güzeldi ki, bu güzelliğe ulaşmak için çok acı çekmem gerekmişti. Bu kalbi hak etmek için çok sancılanmam gerekmişti ama şimdi gözlerime değen ışıl ışıl kahvelerine baktıkça buna değdiğini biliyordum.
"Eve döneceğiz değil mi?" Başını salladı. Tüm gece dışarıda kalmak onları şüphelendirirdi. Zaten ben, bazen Ömür'ün bir şeylerden şüphe ettiğini hissediyordum. Sanki aramızdaki ilişkinin rengini bilir gibi şakalar yapıyor, çoğunlukla bizi yalnız bırakıyor ya da odaya kapıyı çalarak giriyordu. Kaldı ki Ömür normalde kilitli kapıyı bile zorlayan bir çocuktu. Terden ıslanmış saçlarımı geriye ittirip dirseğim üzerinde doğruldum. "Duş alayım mı? Evde mi alırız?"
"Evde alırız boşver, yağmurdan ıslanırsak mazeretimiz olur zaten. Gel yat biraz daha, öpeyim seni."
Gülerek yerime geri yattığımda dudaklarımı öptü nazikçe. Sanki yıllarca ayrı kalmışız gibi, sanki yeni kavuşmuşuz gibi. "Bir şey soracağım," dedim kısık sesle, geri çekildiğinde. Dirseği üzerinde doğrulup elini başının altına koydu bedenini bana çevirirken. "İleride, yani çok ileride, ne olacak Yüksel? Senin evlenmeni isteyecekler. Eğer aramızdaki şeyi anlarlarsa beni istemeyecekler."
Kaşları çatıldı parmaklarının tersiyle yanağımı ve boynumu severken. "Nefret ediyorum şu konuyu açmandan," dedi o da kısık sesle. "Bir şey olmayacak, tamam mı? Eve çıkma konusunda şaka yapmıyorum Barış. İşe girdikten sonra, askerden döndükten sonra ayrı eve çıkacağız. O saatten sonra da zaten anlarlar eminim ki. Sokağa atacak halleri yok ya bizi? Kendini üzüyorsun bunları düşünüp."
Asker mevzusu vardı bir de tabii. Gerildiğim konular bitmiyordu ki! Bir şey demeden öylece köprücük kemiklerini izledim bir süre. "Çok düşünüyorsun," dedi. "Seni bırakmayacağım."
"Sadece aklıma takılıyor," elimi yanağımın altına aldım gözlerine geri tırmanırken. "Ne bileyim işte. Bir ailem var, mutlu olduğum bir ilişkim var. Hayatım boyunca bunu hayalini bile kurmadım ben. Kaybetmek istemiyorum."
"Kaybetmeyeceksin, söz veriyorum."
Ona inanıyordum. Alnımı öpüp saçlarımı sevdi. Dışarıdan yağmurun ve insanların gürültüsü geliyordu. Yeni yıl, çok şey getirecekti. Belki çok şey de alacaktı ancak yerine koyduklarının daha kıymetli olmasını diledim. Yolumu eskisinden daha güzel çizmesini diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Sonesi (bxb)
RomanceGözlerinde gördüğüm yangında, kendime dair tek kül bulamadım. Oysa ben senin için yandım. Kendi yoluma dikenlerimi, senin ellerinin sıcaklığı bulaşmış ellerimle dizdim. Kendi mezarımı, senin verdiğin azaptan kürekle kazdım. Ve yine ben ki, senin içi...