3 : şiir tüccarı

164 33 7
                                    

evlenmişlerdi. jay'in biricik sevgilisi, park sunghoon adlı bir adamla evlenmişti. bütün sosyete, üstelik sadece sosyete de değil, herkes onların düğününü konuşuyordu. parkların tek oğlunun çiçeği burnunda eşini akdeniz'e balayına götürdüğü söylentisi ile çalkalanıyordu ortalık. jay ise hiç bir şey yapmıyordu. ağlamıyordu, ağlayamıyordu. sadece düşünüyordu.

her şey bu kadar kolayca bitmişti. onların aşkı savaşıp direnmeye değmiyormuş meğer. jungwon'un düğünde çok mutlu gözüktüğünü duymuştu.

her şey bu kadar kolayca bitmişti. onların büyük aşkı şehrin zengin kesiminin önüne düşene kadarmış meğer.

jay'in abisi endişeliydi, bazı günler kardeşi yemeğe inmiyordu. bahçedeki işinden uzun zaman önce ayrılmıştı. şimdi küçük bir manav dükkanında çalışıyordu. sadece gidip geliyordu, etrafını boş gözlerle izliyordu.

sunghoon mükemmel biriydi, son derece görgülü ve kibardı. jungwon ile fiziksel temasta bulunurken bile nazikçe davranıyordu. güzel eşinin incinmesini istemezdi.

bazen bir adamdan şiir satın alıyor, güneş sevgilisine okuyordu. şiir tüccarı dedikleri bu adam, gençti ve şehrin yoksul kesimindendi. sunghoon bazı şiirlerini okurken bunun cidden jungwon için yazıldığını düşünüyordu. tamamen onun gözlerini anlatan tasvirler ve jungwon'un kendisi hakkında yazılan mısralar vardı. sanki şair jungwon'u tanıyordu. onun huylarını, alışkanlıklarını, korkularını dahi. jungwon bu şiirleri fazlasıyla seviyordu. gözleri kapatıp sunghoon'un kalın, boğuk sesiyle okuduğu şiirleri duymayı seviyordu. aklına jay geliyordu, bir anda. onun gülüşünü çok özlemişti. onun gözlerini, onun sesini, onun sözlerini. yang jungwon, sevgilisini son derece büyük bir özlemle anıyordu.

sunghoon ise jungwon'un da kendisinden hoşlandığına emindi. jungwon ona farklı gülümsüyordu sanki ya da sunghoon sadece kendini kandırıyordu. jungwon ona normal bakıyordu. asla fazla yaklaşmıyordu, sadece şiir okurken... şiir okurken bir anda sunghoon'a yaslanıyordu. sunghoon bu konuyu çok garipsemiyordu, çünkü jungwon onunla tanışmadan evlenmişti. zamanla alışacaktı.

zaman hızlı geçiyordu. çoktan iki buçuk yıl geride kalmıştı. jay'in jungwon'dan uzakta geçirdiği günler... sevgilisini görmek istiyordu. ancak jungwon, buna izin vermiyordu. yolda görünce dahi yönünü değiştiriyordu. bir keresinde jay'in çalıştığı yerden sebze almaya gelmişti. jay'i görünce başka bir tezgaha yöneldi. nefesi kesilir gibi oldu genç adamın, kocaman bir hayalkırıklığı düştü gözlerinden. gözlerini kaçırdı.

o günden çok zaman sonra jungwon yine geldi. bu sefer yalnız değildi. sunghoon, hayat arkadaşı onunla birlikte gelmişti. sunghoon, jay'in yanında çalıştığı kadını çok sevdiğini söylediği için buradan alışveriş yaptılar. soylular fazla alışverişe çıkmaz. bilirsiniz bunları yapmak için tonlarca köle varken neden onlar yapsın ki. fakat bu soylu çocuk çok farklı düşünüyordu. pazarı sevdiğini buranın güzel bir yer olduğundan bahsediyordu jungwon'a. sonunda kafasını yerden kaldırdı güneş gibi görünen çocuk. jay'e kısaca baktı. ona birkaç sipariş verip sunghoon ile konuşmaya devam etti.

geçen günlerde sunghoon, sevgilisine her gün satırlarca şiirler okudu. şiir tüccarı ile konuşup daha fazla şiir istedi. adam ise sesini dahi çıkarmadan yazdı şiirleri.

bir gün bir kutu geldi parkların evine. küçük, mavi bir kutuydu. sunghoon bir hafta kadar süredir babasının işleri için uzaklardaydı. gitmeden önce jungwon'u öpmüş, ona hediyeler göndereceğini söylemişti. belki o hediyelerdir, diye düşündü jungwon. ancak şaşırtacak bir biçimde değildi. kutunun içinde bir bileklik, bir çift deri çizme, saf ipekten bir gömlek ve saat duruyordu. jungwon, bu cisimleri çok iyi tanıyordu. jay'in kendisine aldığı ama onun geri gönderdiği hediyelerdi bunlar. gömleği eline aldı. hâlâ kendi parfümü kokuyordu. gözleri kapatıp birkaç dakika bekledi. kutunun altında bir top kağıt gördü. altı mektup üst üste koyulmuş, sıkıca sarılmıştı. en üstteki küçük kağıtta el yazısıyla park yang jungwon'a yazıyordu. bu el yazısı çok tanıdıktı, bu mektuplar da, bu ağırlık çok tanıdık geldi, bu hüzün jungwon'u darmadağın etmişti.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
dear dreams - jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin