}29{

980 114 48
                                    

Seungmin birkaç saniye bana baktıktan sonra göz ucuyla Chan'ı süzdü ve parmaklarını elime dolayıp beni son kez çekiştirdi. Bir daha geri dönmeyeceğini bildiğim için ben de bakışlarımı Chan'a dokundurdum. Pişman olmuş gibi duruyordu. Bu sefer olduğuna emindim.

Yürümeye devam ederken Seungmin'le konuşmayı çok istiyordum. Ne düşündüğünü bilmem gerekiyordu. Kırılıp kırılmadığını ya da sinirlenip sinirlenmediğini öğrenmeliydim ancak yüzü hiçbir şeyi açık etmeye niyetli gibi durmuyordu.

Otobüsle eve gelip binanın önünde duruncaya dek konuşmamıştık. Seungmin bahçe kapısından geçtikten sonra benim de geçmemi bekleyerek kapıyı açık tuttu. Tekrar yürümeye başladığında, “İyi misin?” diye sordum dayanamayarak.

Durup yüzüme baktı. “Ne?”

“Hiçbir şey söylemedin.”

Gözlerini kaçırdıktan sonra arkasını döndü. “Eve girelim önce.”

Cevap veremeden peşinden ilerledim. Chan'ın aptallığı yüzünden aramızda garip bir hava oluşmasını istemiyordum. Konuşmak için evde olmayı beklemesiyse bana kavga edebileceğimizi düşündürüyordu. Endişeyle terleyen ellerimi pantolonuma sildim.

Seungmin anahtarıyla kapıyı açtıktan sonra daireye adım attı. Bedeninin duraksadığını görmemle merakla başımı kapıdan içeri uzattım. Ortalık savaş alanı gibiydi.

“Geldiniz mi?” diye içeriden seslendi Hyunjin. Seungmin onun sesini duyunca dikilmeyi kesti ve salona yöneldi. Koşar adım ona yetişmeye çalıştım.

“Buraya ne oldu böyle?” diye sordu Seungmin hafif sert çıkan sesiyle. Koltuklarda olması gereken yastıklar yerdeydi. Masada duran süslerin hepsi yere saçılmıştı. Salonun bir köşesindeki gümüşlüğün kapakları açık duruyordu ve televizyonun önü ıslak peçetelerle doldurulmuştu.

“Bir şey olmadı ya.” diye cevap verdi Hyunjin. Dikkatimi ona verebildiğimde ter içinde kalan saçları ve şişen dudakları gözüme çarptı.

“Seviştiniz mi siz?“ dedi Seungmin büyük bir ciddiyetle. “Tavanda yapmayı mı denediniz?”

“Hayır ya, yapmadık öyle bir şey.”

“Burası nasıl bu kadar dağıldı, Hyunjin?”

Hyunjin gözlerini kaçırdı. “Ufak bir tartışma yaşadık.”

“Ufak mı?”

“Avizemde neden ıslak çorap var?”

Hyunjin hafifçe gülümsedi. “Bak o cidden çok komik hikaye.”

“Olabildiğince acıklı anlat ki kendimi seni boğmaktan alıkoyayım.”

“Jisung nerede?” dedim içeri girdiğimden beri hissettiğim eksiklikle.

“Mutfağı topluyor.”

“Mutfağımı da mı dağıttınız?” diye sordu Seungmin ve ardından hiç beklemeden salondan çıktı. O kadar hararetli yürüyordu ki adım seslerini duyabiliyorduk.

“Gerçekten tartıştınız mı?” diyerek Hyunjin'e çevirdim bakışlarımı. Başını salladı.

“Küçüktü ama.”

“Niye peki?”

“Jisung Yuqi'nin lezbiyen olduğunu başından beri biliyormuş. Bana söylememiş.”

“İyi de sen Yuqi'den hoşlanmıyorsun artık. Bu yüzden mi kavga ettiniz cidden?”

“Arada bir şeyler daha kaynadı. Normalde bu hiç sorun değildi ve şakalaşıyorduk bile ama sonra konu film gecesi yaptığımız ve sabahında boynumu öptüğü güne geldi. Öptün mü öpmedin mi muhabbeti yüzünden alevlendi ortalık.”

Third Person ;; 2Min {✓}Donde viven las historias. Descúbrelo ahora