6.Bölüm~Final

35 7 25
                                    


   Sevgimle kalbimde filizlendirdiğim Çınar.

Konuya nasıl başlamam gerektiğini bilmesemde bu kelimelerle söyleyeceklerim aklımda toparlanıyor. Bunları yazarken göğüsümde öyle bir ağırlık var ki kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. Öyle çok bunaldım ki... aslında bu bunalmamın saatler sonra gelecek olan mutluluğumla daha rahat hissediyorum. Eminim ki sana sıranın altına bu mektubu bıraktığımı söyledikten sonra kimsenin yanında okuma dememe rağmen okuyacaksın. Hatta eğlenerek... öylece duygularıma hakaret ederek devam edeceksin ve beni nasıl da rezil ettiğini düşünerek sevineceksin.

Çok değiştin...

Bana attığın onca mesajla ahkam kesmen, ne kadar kötü biri olduğumu, ne kadar iğrenç, bencil ve kibirli olduğumu defalarca kez söyledin. Biliyor musun? Benimkisi de laf kalabalığı tabi ki bilmiyorsun ama şimdi öğrenceksin. Bu mektubu yazmamın sebebi vicdan azabından ömür boyu kavrulman için. Tabi bir umut vicdanının olduğuna inandığım için. Ne kadar canice gözükse de tüm dediklerin için iliklerine kadar pişman olduğunu diğer taraftan izlemek istiyorum. Ancak bu pişmanlıkla hayatına devam etme. Biliyor musun ben kimim ki vicdan azabı çekeceksin. Bi deri bi kemik hayatında gördüğün en iğrenç bencil ve kibirli olarak görülen o ucubeyim.

Bu ucube seni seviyor. Sana aşık...

Seni ne için sevdiğimi söyleyemem,bende bilmiyorum çünkü senin gibi birini ben nasıl sevebiliyorum? Bu sorunun bende hiç bir karşılığı yok. Onca söylediğin söze hiç bir karşılık vermemde günümün yaklaştığını hissettiğimdendi. Seni sevdiğim için bir umut olmuştun ama her gece yatmadan önce kurduğum hayallerin gerçekleşmeyecek olması sana olan sevgimin bile beni bu hayatta tutmaya değemeyecek kadar umut olmadığını fark ettim. Yanlış anlama duygularımın hepsi gerçek, hepsini iliklerime kadar yaşadım. Seni uzaktan uzaktan sevmek acıların en güzeli olabilir.

Hatta öylede...

Ancak artık ne dayanacak kimsem var ne de umudum. Bugün benim en mutlu günüm... biliyor musun bugün benim doğum günüm. Galiba ilk defa doğum günümü mutlu geçireceğim.

28 Kasım, 18.07'de doğdum. Hayatımın en çetrefilli en iğrenç - her iğrenç kelimesi bir yerde geçtiğinde aklıma hep senin gelmen bana sunduklarının bir bedeli olmalı.- günüydü. Her yıl benim için diğer yıldan berbat ötesi geçerdi. Doğmam bile hata iken...

Bu dediklerimle sanki kendimi acındırıyormuş gibi hissediyorum öyle bir şeyi amaçlamamışken mektubu yazmaya devam ederken tekrar tekrar baştan okuyup sana vermemeyi bile düşünüyorum. Diğer mektuplarım gibi. Mental sağlığım pekte yerinde değil esasında oldukça bunalımdayım. Her zaman ki gibi. Ve bunu fark edip hiç bir şey yapmayan benim için pek bir şey farketmiyor artık. Öldüğümü hissediyorum. Mutluyum Çınar, öleceğim için çok mutluyum. Öyle ki belki fark edeceksindir bugün herkese bu mutluluğumu gülümseyerek paylaşacağım. Hatta mektubu yazarken başka bir bunalım buhranından geçsem bile aklıma bugün doğduğum saatte ölecek olmam gelince oldukça mutlu oluyorum.

Yazdığım şeyleri bu kadar uzatmamın sebebi başkalarının yanında okuyacağın için. Kimsenin yanında okumanı, kimsenin okumasını istemiyorum. Aslında buraya kadar unutmuştum bile ancak birden aklıma doluverdi bu düşünceler sonra neden bu kadar uzattığımı. Bundan o kadar çok korkuyorum ki... bir bilsen.

Beni sevecek olmaman düşüncesi bazı hayallerimin hep önüne geçiyordu. İlk seni gördüğüm yer pencere kenarımdı. Tesadüf eseri... en sevdiğim yerde en çok seveceğim adam vardı. Pencere kenarımda oturmayı çok sevsemde yıldızları izlediğimi düşüneceksin büyük bir ihtimalle. Ne yıldızlar umurumda ne de Ay. Normalde perdem asla açık olmazdı. Ancak o gün perdemin yırtıldığını öğrendim. Her zaman ki gibi penceremin önüne güvenle dolup taşarak değilde içimdeki tedirginlik ve korkuyla. Pudra rengi pencerem ilk defa korkutucu geldi gözüme. Oysaki ne zorluklarla boyatmıştım o renge, sevincim kursağımda kalmıştı ve ben keşke hiç ısrar etmeseydim diye pişmanlıktan ağlamıştım.   Yani o gün o kadar çok savunmasız hissediyordum ki... geçip oturdum köşeme. Dışarıya bakıyordum evlerine el ele tuttuşmuş çocuklu aileler birer birer gözümün önünden geçiyordu. Hayallerimi yaşıyorlardı, hayallerimi nasıl yaşadıklarını izliyordum.*

Sen o anda onların arasında değildin. Aynı benim gibi. Sokak lambasının altına oturmuştun ikinci katta oturduğumuzdan seni net görebiliyordum. Ağlıyordun sessizce aynı benim bir zamanlar evden kaçıp bir sokak lambasının altında ağladığım gibi. Sokak lambalarını seviyorum biliyor musun? Çünkü onlar karanlıkta gördüğümü düşünüp korktuklarımdan uzaklaştırıyordular etrafa saçtıkları ışıkla. Hala da seviyorum. Seni de seviyorum.

Seni hepte seveceğim zaten. Birde vicdan azabı çekmeni istemem. Mevzu bahis sen olunca tüm sular kesiliyor. Acı çekmeni istemiyorum. Pişman olmanı istiyorum sadece... belki ucundan ancak bu kadar. Asla senin acı çekmeni zevkle izleyemem. Her ne kadar sen bana bunu layık görsen de...

Artık söylemek istediğim şeyleri söylemiş olduğuma göre... her şeyin sonu olduğu gibi bu mektubumunda sonu gelmiş gibi.

Sadece artık yalanlara kanmaktan ve başkalarını hemen yargılamadan önce dikkat et. Bu seni olmadığın birine dönüştürüyor. Galiba en çok kahrolduğum şey de buydu. Benim her gün penceremden izlediğim o çocuk değildin. Benim her gün aşık olduğum o kişi değildin. Akıyordu zaman ben istemesemde ve her gün okuldaki bana karşı olan önyargılar ve saçma sapan triplerin karşılığında dışlanıyor ettikleri hakaretleri her gün dinliyordum.

Herkes aynı şeyi söylüyordu. Kibirli, bencil, iğrenç... ucube. Bunları bir gün bana diyeceğin aklımın ucundan geçmiyordu. Ve bir gün ansızın geldiğin gibi acı çektirmek için sızdın kaldın kalbime tekrar tekrar. Her seferinde biraz daha sızıyor,sızlatıp paramparça ediyordun. Bir kanser gibi kalbimin dokunduğun yerinden çevreliyordun parçalamak için. Senin iyi huylu bir kanser olmanı o kadar çok isterdim ki... belki o zaman seninle sonsuza kadar hoşça kalabilirdik.

-Ucubeden.

Son.

Aşırı fena güzel bir şey olmasada idare edilebilecek kadar iyi olduğunu düşünüyorum.
Şahsen ilk defa başladığım bir kurguyu bitiriyorum. Her ne kadar bu çok feci kısa bir şey olsa da final yapabildim. Bu da bir şeydir deyip Allah bereket versin diyorum.

Ağlıcam galiba ilk defa final konuşmasını kafamda baya deli gibi tekrar edip ardından aynanın önünde hem kendimi çemkirip hemde final bölümünde son sözlerimi -söylemedim.-söyleyip kendi kendime konuşan ben olamam. Olsam bile sıkıntı yok gerçi ama biraz utanırım doğrusu.

Dinemis-, lekelicesetler_, Cemreamasizleriseven _Hori-san_ Adrinette_0 ganimet_01 0nsraa

Okuyup yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim. Yanımda olmanız beni çok mutlu etti, hepiniz günlüğümün içinde yer alan kişilersiniz. Her zaman hatırlayacağım.

Kendime dip not: Hoşsuz Kal kurgusu sen benim uğurumsun.

-14 Ağustos Pazar 2022-
(Yayınlanma Tarihi: 16 Ağustos Salı 2022)

Hoşsuz KalWhere stories live. Discover now