1. bölüm

339 34 72
                                    

Kyungsoo, Sehun ve Jongin'in elindeki biraları hızla çekip aldı.

"Ne diye içmeye kalkışıyorsunuz siz?" Kyungsoo azarlayarak konuştuğunda ikili gülmüş ve zorla da olsa Kyungsoo'nun elinden biralarını almışlardı.

"Hyung, reşitiz artık biz." Sehun sırıtarak konuşmuş ve elindeki şişeden büyük bir yudum almıştı. Kyungsoo şaşkınlıkla kalktığı koltuğa tekrar otururken aptallığına gülmüştü. "Hala 20 yaşında olduğunuza inanamıyorum." Önünde oturan artık eskisi kadar küçük olmayan oğlanlara baktığında gülümsemesi genişlemişti. "Elimde büyüdünüz resmen."

Kyungsoo, küçük kardeşi ve onun en yakın arkadaşının ellerindeki bira şişesini sadece birkaç dakika içinde bitirdiğini görünce güldü. Alkol toleranslarının kendininkinden daha iyi olduğundan emindi.

"Bana hayatınızda ne olup bittiğini anlatmayacak mısınız? Hadi Sehun'un ağzından zorla da olsa bir şeyler koparabiliyorum ama sen Jongin?" Kyungsoo sırıtmıştı. Jongin elindeki şişeyi masaya bırakarak yenisini aldı ve Kyungsoo hyunguna bakmadan önce arkasına yaslandı.

"Bırakıp gittiğin gibiyim hyung." Gerçekten de öyleydi.

Do Kyungsoo, Kim Jongin'i 16 yaşında arkasında bırakarak Amerika'ya gittiği zamanki gibiydi hala esmer oğlan. Tek değişen şey vücudu olmuştu. O zaman ne kadar Kyungsoo'ya aşıksa, hala öyleydi. Belki de duyguları daha güçlüydü.

"Bilgisayar mühendisliği okuyorum demiştin, değil mi Jongin?" Kyungsoo birasından bir yudum aldı ve önünde oturan esmeri süzdü. Jongin başını sallamıştı. "Tam da senden beklediğim bir bölüm, biliyor musun? Küçükken de hep bilgisayarın başından kalkmazdın. Sürekli oyun oynar dururdun, bu yüzden bu bölümü okuduğuna hiç şaşırmadım." Kyungsoo ağzına birkaç yemiş attıktan sonra ayaklarını koltuğa koyarak bacaklarını göğsüne doğru çekmişti.

"Hyung," Sehun ikilinin bakışmasını bölerek Kyungsoo'ya seslenmişti. "Mingyu ile nasıl gidiyor?"

Mingyu'nun adının geçmesiyle Kyungsoo gerilmişti. Gergin bir şekilde alt dudağını dişlerken gözlerini kaçırmıştı. Omzunu silkip birasından bir yudum aldığında Jongin'in dudakları aralanmıştı. "Mingyu kim?"

Esmer oğlan kafası karışmış bir şekilde Kyungsoo'ya bakarken hyungunun gözleri de onunkileri bulmuştu.

"Oh, hyung sana Mingyu'dan bahsetmemişti, değil mi?" Sehun ensesini kaşıdı. Kyungsoo hyungunun ona kızmasından korkarak bakışlarını ona çevirdiğinde abisi bunu pek umursuyormuş gibi durmuyordu, bu yüzden devam etti. "Mingyu, hyungun bölümden bir arkadaşıydı. Bir süre için çıktılar."

Esmer oğlanın midesi duyduğu şeyle bulanmaya başlamışken, gözlerini Kyungsoo hyungundan alamamıştı. Kendini gülmeye zorladı ve avucunun arasındaki şişeyi sertçe sıktı. "Öyle mi? Hiç bahsetmemiştin hyung." Jongin gerilirken oturduğu yerde doğrulmuş ve kollarını kasmıştı.

"Çok da önemli biri değildi-" Sehun, Kyungsoo'nun dediğine güldü. "Önemli biri nasıl değildi hyung? Bir yıl kadar çıktınız. Beni ağlayarak aradığın geceleri bile çok net hatırlıyorum ben." Sehun birasından bir yudum almıştı. Bu kadar rahat konuşabilmesinin sebebi, Kyungsoo'nun Jongin'den hiçbir şey saklamıyor ve onu da kardeşi gibi görüyor oluşuydu.

Kyungsoo sinirlerinin gerildiğini hissetti. Mingyu'dan sadece Sehun'un haberi vardı ve Jongin'in yanında ondan bahsetmesi onu sinirlendirmişti. Eğer zaten Jongin'in bunu bilmesini isteseydi oğlana daha önceden söylerdi.

Sehun, abisinin sinirlendiğini fark edebilmiş değildi.

"Her neyse, nasıl gidiyor onunla? En son tekrar konuşmaya başladığınızı falan söylemiştin. Merak ettim." Kyungsoo bakışlarını ellerine çevirdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Madem Jongin öğrenmişti, susarak aralarındaki gerginliği arttırmanın bir anlamı yoktu.

nothing more than a 'little boy' for youWhere stories live. Discover now