Bölüm 13

1.2K 98 12
                                    

Bir babanın kızına sadece sesiyle bile verdiği huzur, ömre bedel!
___________________________

4 ay sonra...

Kış ayları bitmiş yerini bahara vermişti. İlk bahar aylarında oldukları için hava bir ılık, bir soğuk geçiyordu. Bu gün hava güneşli idi, lakin soğuk iliklere kadar his ediliyordu. Genç adam sabah erkenden kalkmış günlük rutin haline gelmiş sab kiah kahvaltısı için sofra hazırlıyordu. Aslında her gün sabah namazına kalktıktan sonra uyuması zordu tekrardan. Namazdan sonra bir sayfa okur, okuyup bitirdikten sonra ellerini göğe doğru kaldırarak dua ederdi. Duası bittiğinde ise mutfağa iner iş başına koyulurdu.

Artık evlerinde bir kişi daha vardı; Yüsra. Anne babalarının ölümünün üzerinden bir yıl geçmemesine rağmen Can ve Yüsra bir buçuk ay önce evlenmişti. Öyle şaşalı bir düğün olmamıştı. Yüsra her zamanki gibi sadelikten yana olduğu için çok büyük bir düğün yapmamaya karar vermişti. Düğünün yerine basit bir akşam yemeği yapmışlardı aile içinde. Hatta durumu olmayanların evlerine de yemek götürmüştüler. Bir kaç saatlik dans edip oynamaktansa, bir kaç aç karnı doyurmak daha güzeldi. Can Yüsra'nın bu düşüncesini takdir etmişti. Ve bir daha emin olmuştu evlendiği kadından.

Bu süreçte genç adam kendi odasını onlar için yeniden düzenlemişti. Eski dolapları yenilemiş odanın rengini beyazla değişmişti. Ali artık salonda uyumayı bırakmıştı. Çatı katını temizlemişti. Gerçi orası pekte iyi değildi. Genellikle evin en karanlık, rutubetli ve soğuk yeri idi. Genç adam bunlara rağmen şartları zorluyor, hayatın önüne koyduğu engelleri aşıp geçiyordu. Çatı katına yeni yaptığı düzenlemeler uzun sürese de sonuç çok güzeldi. Daha çok kahverengi ve kerpiç kırmızısı renklerini kullanmıştı. Çatı katında topladığı eşyalar için büyük sandık gibi dolaplar yapmıştı genç adam. Ekrem ve Samet hiç şikayet etmeden Ali'ye yardım etmişlerdi.

Mutfaktaki küçük masayı kaldırmış onun yerine ölçüsü biraz daha büyük olan bir masa yapmıştı genç adam. Aynı zamanda masa için yaptığı sandalyelerde çok güzel uyum sağlıyordu mutfağa.

Aynı zamanda işleri de iyi gidiyordu. Geçen 4 ay içerisinde yeni iş teklifleri almışlardı. Ama en ilgi çekici olanı şehir dışından aldıkları iş teklifiydi. Genç adam daha Ekrem ve Samet'e bu haberi vermemişti. Ama yakın zamanda onlara bu durumu anlatacaktı. Tabiki şehir dışına çıkmaları gerekecekti. Ne kadar süreceği, kaç gün kalacakları bilinmiyordu. Genç adam ise kızını bırakmak istemiyordu. Giderse kızına baka bilecek kız kardeşi ve yengesi vardı. Ama yinede gönlü el vermiyordu kızından ayrı kalmaya.

Bu süreçte Neslihan ve Semih ikilisi küçük kızlarını kucaklarına almışlardı. İsmini Elif koymuşlardı. Küçük bebek Neslihan'ın aynısı gibiydi. Genellikle sakin bir bebek olduğu için Neslihan rahattı. Bazı günler İrem de yardıma gidiyordu.

Hilal, Arda ve Murat tarafında durumlar daha farklı idi. Hilal artık tamamen Arda'yı abisi olarak görüyor, Murat'ı ise en yakın arkadaşı olarak kabul ediyordu. Arda da aynı Hilal gibi kendisini küçük kızın abisi biliyordu. Murat da en yakın arkadaşıydı. İki küçük çocuk küçük kızı korumakla yükümlüydü sanki. Bu üçlü asla bir birinden ayrılmıyordu. Bazı günler Arda olmaya biliyordu. Ama genellikle hep birlikteydiyler.

Bu gün de hafta sonu olduğu için genç adam Murat'ı ve Hilal'i Arda'lara bırakacaktı. Çocuklar hafta içi birlikte oldukları yetmezmiş gibi, her hafta sonu da mutlaka birlikte oynuyorlardı. Ebeveynler bu durumdan şikayetçi değillerdi. Çünkü çocukluktan kurulan arkadaşlıklar ve bağlar hep güçlü olurdu.

Genç adam yumurtalı ekmek pişirmek için ekmekleri kesen zaman mutfağa Yüsra girdi. Mahçup şekilde gülümseyerek söyledi:
"Günaydın Ali abi. Niye sen hazırlıyorsun kahvaltıyı?! Daha geçen gün dedim ya bırak ben yaparım diye."

KAHRAMAN BABAMWhere stories live. Discover now