Umarım Muzlu Sütümü Almışsınızdır!

172 21 176
                                    

İyi okumalar <505.

-Liam-

Kendi kendime uyandığım sabah yanımda uyuyan Theo'yu görmem kesinlikle zor alışabileceğim bir görüntüydü. Gülümsedim ve belindeki yorganı üstüne örttüm. Yatakta onu uyandırmamaya çalışarak doğruldum. Dün geceden sonra her yerim ağrıyordu. Esnerken duvarımdaki saatle göz göze geldiğimde, uyku sersemliğiyle bir süre saatle bakıştım. Sonunda kendime gelip saati görebildiğimde ise gözlerim sonuna kadar açıldı. Saat 10.30'du?! Yani 8'de orada olmamız gereken okula iki buçuk saat geç kalmıştık! Hızlı adımlarla Theo'nun yanına gidip onu dürtmeye başladım.

"Theo Theo Theo Theo Theo Theo."

Çok sürmeden garip bir ses çıkarınca uyandığını anladım.

"Hhm."

"Kalk okula geç kaldık!"

"Hangisine?"

Elimi alnıma vurdum, tek uyku sersemi ben değildim demek ki.

"Bildiğimiz okul. Çabuk kalk! Hadi hadi!"

Theo'yu omzundan sarsmaya devam ederken gözlerini aralayıp bana baktı. Birkaç saniye sonra ise tekrar kapattı.

"Hadii."

Yorgana koala misali sarılmış Theo'yu yataktan indirmek adına onu yorganla birlikte aşağı çekmek zorunda kaldım. Theo yorganı bir anlığına bile bırakmadığı için yorganla birlikte halıya düşmüştü.

"Ahğ ne oluyor be?"

Theo ayağı kalkınca karışan saçları gözlerini kapatmıştı. Saçlarını gözlerinin önünden çekme zahmetine katlanmayıp kafasını bana çevirdi. Bu şekilde çok tatlı duruyordu.

"Okul diyorum geç kaldık."

"Ne?!"

Theo yorgandan ayrıldı ve saçlarını gözlerinin önünden çekip duvardaki saate baktı.

"Sınav vardı! Hemde koçun sınavı!"

Pijamamı çıkartmış pantolonumu giymeye çalışırken, "Sıçtık!" diye bir tepki verdim. Zıplayıp götümü zar zor sığdırdığım pantolonun düğmesini kapatırken Theo da ayaklanmıştı.

"Çabuk üzerini giyin." dedim üzerime beyaz bir gömlek geçirirken.

"Ne giyeyim senin kıyafetlerin olmaz bana."

"Doğru, koş arabana üzerini değiştir."

"Tamam seni kapının önünde bekliyorum."

"Tamamm."

Theo pencereden atlarken arkasından bakıp saçlarıma elimle şekil verdim. Odadan koşar adım çıkıp tuvalete gittim. Hızla dişlerimi fırçaladıktan sonra tekrar koşarak odama gittim. Babam işe erkenden gitmiş olmalıydı okula geç kaldığımı öğrenince ağzıma sıçacak.

Her zamanki yerinde yani masamın altında duran çantamı alıp sırtıma taktım. Odadan çıkıp aşağı indim. Kapıyı açıp ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Kapıyı kapatır kapatmaz evin önündeki Theo'nun arabasıyla göz göze geldim. Theo açık olan sürücü camından "Atla."diye bağırdı.

Hızla yanına oturup kemerimi taktım. Theo altına koyu mavi bir mom jeans üstüne gri bol bir tişörtle siyah ceket giymişti. Bir anda gaza basınca tamamen koltuğa yapışmıştım. İçimden ölmemek için dualar etmeye başladım.

Okula geldiğimiz zaman direkt kendimi dışarı attım ve Theo'yla birlikte ayaklarımız götümüze vura vura koşmaya başladık. Herkes dersteydi bizim sınavımız ise başlayalı on dakika olmuştu. Koç ağzımıza sıçacaktı ciddi anlamda sıçacaktı. Koridorlarda koşarken birkaç meraklı öğrenci sınıflarının kapısından kafalarını uzatmış koridorda bu kadar gürültü yapan kişilere bakıyordu. Tabi ben olduğumu gören herkes geri kaçıyordu. Şimdi onları önemseyecek değildim. Bizim sınıfın önüne geldiğimizde neredeyse ikimizde aynı anda kapıya bodoslama giriyorduk. Duvara yüksek bir sesle çarparak kendimizi durdurduk ve Theo kapıyı çaldı.  İçeriden koçun "Girin." demesine fırsat vermeden kapıyı açtı ve aynı anda sınıfa daldık. Tabi tüm gözler -koçun da dahil- bize dönmüştü.  Ben tam kem küm etmeye başlayacakken koç bize harika bir soru yöneltti.

amour [] thiamDonde viven las historias. Descúbrelo ahora