12

33 10 5
                                    

(ÇUKKETTAAAA! Yorobuuuuun! Ben geldim! Kitabı beğendiniz mi? 😉)

(Watanabe Haruto'nun ağzından/2 gün sonra)
Bugün ilk eleme yarışları yapılacaktı ve içimizden bir takım insanlar gidecekti. Yarışma vakti için hep birlikte aşağıya indik ve sıraya girdik. Çok zaman geçmeden herkes gelmişti. Asahi'nin testi negatif çıkmış, kurtulmuştu. Bu yüzden bugün keyfi yerindeydi. Bugün ilk olarak da boksörler çıkacaktı ortaya. Biz yerlerimize geçip oturduk ve teker teker boksörler ortaya çıktı. Bir kaç round sonrasında Yoshi ve başka bir yarışmacı gelmişti. Onu daha önce gördüğümü hiç hatırlamıyorum.

Bir süre mücadele ettiler ve sonra Yoshi koca bir yumruk atıp üzerine çöktü ve daha fazla yumruklamaya başladı. En sonunda onun kazandığına dair anons gelince kafasını geriye atıp terlemiş saçlarını yüzünden düşürmeye çalıştı ama yapamadı. Seyirci benchlerindeki sevgilisi bağırınca onun sesine doğru başını çevirdi ve gülümseyerek yere oturdu. Yüzünde ter ve kan vardı, saçları yüzüne yapışmış, göğsü deli gibi kalkıp iniyordu. Sonra zorla kalktı ve hakem eldivenlerini çıkarıp zaferini duyurunca havluyla yüzünü ve terlerini silip ringten indi. Sevdiği kız koşarak kollarına atladı ve o da beline sarılıp onu taşıdı. Sevdiği kızı yere bıraktığında babası ile bir süre bakıştılar. Babası güldü ve kalkıp o da oğlunu kucakladı. Eski bir boksördü babası, gururu oradan geliyordu. Onlar zaferin sevincini yaşarken bir süre sonra sıra bize gelmişti. O kadar gerilmiştim ki ellerim titriyordu ve bu benim için koca bir dezavantajdı. Sakin kalmak adına dualar ediyor, tanrıdan sabır dileniyordum.

(Park Jihoon'un ağzından)
Oturduğum masadan gerinerek kalktım ve kıravatımı gevşettim. Bir kaç gündür içim huzursuzdu. Sponsor olduğum iki yarışmacıya iftira atılmıştı. İkisinin de benim sponsor olduğum yarışmacı olması, halkın buna tepki göstermesi, iş birliği yaptığım şirketin bu durumu hiç takmaması ve iş birliği yaptığım bu şirketin eskiden mayfa olması canımı sıkıyordu. Odamdan çıkıp koridorda yürümeye başladım. Yarışmacılar her ne kadar aklansa da bu olayı araştırmam gerekiyordu. İş birliği yaptığım kişinin ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Masum muydu? Değil miydi?

-Mieun Hanımın yanına gidelim.

-Peki efendim, dedi şoförüm ve ben arabaya bindikten sonra kapıyı kapatıp kendi koltuğuna geçerek arabayı sürmeye başladı. Sonunda Mieun'un çalıştığı okula gelmiştik. Onu almak için arabadan çıktığım gibi o da okuldan çıkmıştı. Onu görünce bütün dertlerim kafamdan uçup gitmişti.

-Sevgilim, dediğim zaman onu kollarımın arasında buldum. Şakağına güzel bir öpücük bırakınca gülmüştü.

-Günün nasıldı?

-Hiç...öyle...gayet sakindi. Tüm gün seni düşündüm.

-Yalancı!

-Ne, ne zaman yalan söylediğimi gördün?

-Tüm gün şu meseleyi düşündün yine değil mi?

-Belki biraz.

-Hasta olacaksın düşünmekten. Gençler daha kötü şakalar yapmışlar birbirlerine hepsi bu.

-Bu bir şaka değil Mieun, söz konusu olan şaka aleti uyuşturucu. Hem...şakayı kimin yaptığını da bulmak istiyorum.

-Gerçekten riskli bir şey varsa yakında çıkar kokusu, takma artık kafana.

-Hadi arabaya geçelim ben çok acıktım, dediğinde başıyla beni onayladı ve koşarak arabaya bindi. Ben de onun yanındaki koltuğa oturup yemek için rezervasyon aldığımız restorana gitmeyi bekledim. Sessiz sedasız restorana gidip yemeklerimizi istettik ve bu süreçte hiç konuşmadık. Aklımda dolanan tek şey bu uyuşturucu meselesiydi ve bu yüzden sessizliğimi korumuştum ama Mieun neden bu kadar sessizdi bilmiyordum. Yemek yerken bir an beni izleyerek lokmasını çiğnediğini fark ettim. Çatal bıçağımı bırakıp elini tuttum.

STRUGGLEWhere stories live. Discover now