03

1.2K 125 116
                                    




25.08.2022


££££


Jeon Jennie,

Rüyalarımın en güzel kısımlarını süsleyen Hwang In- Youp ile deniz kıyısında aşırı ateşli bir öpüşme sahnesi çekerken, kulağıma gelen kapı tıklatma sesi; sürekli kontrolümü bozup dikkatimi dağıtıyordu.

Burada önemli bir şey görüyoruz değil mi, Osmanlı'nın Viyana'nın kapılarını zorlarmış gibi kapıyı çalmaya gerek var mıydı?

Kaşlarımı çatıp, uyanmamaya kendimi zorlarken, yastığıma daha sıkı sarıldım. Kapıdaki benim peder olsun, asla ama asla Hwang In-Youp ile öpüşme sahnemin engellenmesine izin vermeyecektim.

Kapı tekrar aralıksız tıklatılmaya devam ederken, hayıflana hayıflana dişlerimi sıktım. Yok arkadaş yok. Çektirmeyeceklerdi bana bu sahneyi!

''Gel Tanrının belası gel!'' diye seslendim yattığım yerden. Gelen her kimse, bir de onun için kalkamayacaktım. Zaten sabahın köründe gitmek için tıkır tıkır tıkır sesler çıkaran Yuta - Joohyun - Sehun üçlüsü tarafından uykum yeterince bölünmüştü. Evet, tarafından. ''Ama gelme sebebin fındık içini doldurmayacak kadar küçükse, işte o zaman elimden çekeceğin var!''

Odamın kapısı açıldı ve ben, ''Jennie Hanım! Hala mı kalkmadınız!?'' diye endişeyle konuşan Jiwoon ablayı duydum.

''Yok, hayır aslında kalktım ve bu yataktaki benim ikinci bedenim,'' diye homurdandım. ''Çok pardon da kargalar henüz boklarını yememişken ben neden kalkıyorum?''

''Efendim işiniz?'' dedi Jiwoon abla. ''Bugün işe başlayacaktınız!''

''Ne işiymiş o ya?'' deyip alayla güldüm. İkinci yastığıma biraz daha sarılırken, ''Abla aklında bulunsun benim mesaim gece başlıyor. Geceleri sahne alıyorum ben.'' dedim.

''Ne gece mesaisi Jennie Hanım?'' diye endişeyle konuştu Jiwoon abla. ''Ben sizin babanızın şirketinde olan yeni işinizden bahsediyordum.''

Ve BUM!

Beynime gelen şokla, hızlıca yataktan doğrulup kedili göz bandımı alnıma çıkartmam bir olmuşken, kocaman olmuş gözlerimle Jiwoon ablaya baktım.

''NE DEDİN SEN?''

Ne dedin sen, şak!

''Babanızın verdiği yeni işi diyorum,'' derken Jiwoo abla, çoktan yatağımdan kalkmış ve odamda bulunan lavaboya girmiştim. Elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi ne zaman fırçaladığımı bile bilmezken Jiwoon abla hala konuşuyordu. ''Aslında saat dokuzda orada olmanız lazımdı ama annenizin ısrarıyla babanız öğleden sonraya gelebilir dedi...''

Jiwoon abla, onu abimin dediğini biliyorum elbette, sırf annemden daha az nefret edeyim diye bana yalan söyleme, rica ediyorum.

''Gerçekten şaka gibi,'' diye homurdandım ve yerleştirilmemiş valizlerimden birini açtım. Bunları açmama veya yerleştirmeme gerek yoktu çünkü zaten en geç iki güç içinde gidecektim buradan. Valizden siyah, ince askılı bir büstiyer, camgöbeği renginde mini, uçuş uçuş bir etek çıkardım. Jiwoon ablanın burada olmasına asla takılmayarak giyindim ve makyaj masama ilerledim. ''Tanrı aşkına saat kaç?''

feel meWhere stories live. Discover now