Küçük Bir Karışıklık

420 37 11
                                    

𝓑𝓮𝓷 𝓑𝓪𝓻𝓷𝓮𝓼 𝓕𝓪𝓷𝓯𝓲𝓬𝓽𝓲𝓸𝓷

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

𝓑𝓮𝓷 𝓑𝓪𝓻𝓷𝓮𝓼 𝓕𝓪𝓷𝓯𝓲𝓬𝓽𝓲𝓸𝓷






Yıl 1991

Topu ona sertçe attığı için derin bir pişmanlık hissetmeye başladı. Oysaki bilmeyerek yapılan şeyler bir insanı suçlu kılmazdı, istemeyerek yapmıştı fakat ağır bir suçluluk duygusu tüm bedenine nüfus etmeye başladı. Hızla, yere düşen kızın yanına koşup onun önünde diz çöktü. "Elsa çok özür dilerim, bilerek yapmadım."

Elsa'nın yüzünü görebilmek için kızın küçük ellerini yüzünden çekti, gördüğü ilk şey de Elsa'nın burnundan akan kanlar olmuştu. Telaşla küçük ellerini Elsa'nın burnuna koydu ve akan kanı kendi çabasıyla durdurmaya çalıştı. "Senin canını yakmak istememiştim."

"Ben, lütfen sakinleş." Elsa burnunun acısına rağmen gülümsedi, küçük narin elini Ben'in elinin üzerine koyup onu sakinleştirmek için daha fazla ve daha içten gülümsedi. "Bunu istemeyerek yaptığını biliyorum, seni suçlamıyorum." Küçük kızın 'r' harfleri çok fazla dönmediği için 'y' harfi gibi çıkıyordu ve bununla alay etmeyen tek kişi Ben'di. Etraftaki küçük çocuklar bunu bir kusur olarak görürlerken Ben bunu daima tatlı bulmuştu.

"Ama şimdi eve gitmeliyim." diyerek ayağa kalktı Elsa. Bir eli burnunu sıkı sıkı tutuyordu, kan tadı bu yüzden ağzından geliyor olmalıydı. "Annemin hemşire olduğunu biliyorsun, bunu birkaç saniye halledecektir."

"Tekrardan buluşacak miyiz?" diye sordu Ben biraz çekinerek. Elsa ile iki senedir, 8 yaşından, beri arkadaşlardı ve ilk kez onun canını yakmıştı. Eğer Elsa kendisine küserse ya da annesi ona yasak getirirse Ben'in başka hiçbir arkadaşı kalmayacaktı. Elsa, Ben için çok değerli biriydi.

"Buluşacağız." diyerek söz verdi Elsa ona. "Hava karardığında Bay Jonas'ın bahçesinde olacağım."

"Orada olacağım." dedi Ben mutlulukla gülümserken. Elsa ona son bir kez daha el salladıktan sonra koşarak gitti. Ben ise eli havada ona veda etti.

Eğer bunun ona son vedası olacağını bilseydi asla veda etmezdi.



Yıl 2020

Set çıkışı bir şeyler yemek için restorana doğru sürmeye başladı arabasını, bu sırada da kısık bir müzik arabasında yayılıyordu. Parmaklarını direksiyona vurarak ritim tutuyor ve şarkıya hafifçe eşlik ediyordu.

Telefonu çalmaya başladığında kısık sesle çalan şarkıyı kapatıp telefonunu hoparlöre aldı. "Merhaba, Ethan. Ben de senin aramanı bekliyordum."

"Merhaba, Ben." Ethan'ın kağıtları karıştırma sesi geldi, birkaç saniye sonra adam konuşmaya başladı.  "Kusura bakma dostum, bugün oğlumun okulundan bir mektup geldi bana."

"Mektup mu?" Ben gülerek kaşlarını çattı. "E-mail kullanmayan bir okul mu varmış?"

Karşı taraftan tok bir kahkaha sesi gelmeye başladı. "Bunun daha nostaljik olduğunu düşünmüş olmalılar. Yarın gösteri var ve Anthony senin de orada olmanı istiyor." Birkaç saniye sessizliğin ardından Ethan tekrar konuşmaya başladı. "Arkadaşlarından birkaç kişi Sirius Black hayranı."

"Sadece birkaç kişi mi?" Ben restorana geldiğinde arabasını her zamanki yerine park etti. Bu sırada da arkadaşının kendisine göz devirdiğine emindi, göremese de bunu biliyordu. Onun bir şey demesine müsaade etmeden hızla devam etti. "Sen bana okulun bilgilerini ve saati at, orada olacağım."

"Dostum, eğer işin varsa Anthony ile konuşurum."

"Yarın setim yok." Ben telefonunu alıp hoparlörden çıktı ve telefonu kulağına dayayıp restorana doğru yürümeye başladı. "Yani anlayacağın müsaitim, gelebilirim."

"Teşekkür ederim dostum."

Telefonlar kapandığında Ben restorana girmişti, kendisi için ayrılan masaya tam oturacakken karşı tarafın da sandalyesi çekildi. Ben kaşlarını çatarak bir kadının tuttuğu sandalyeye bir de kadına bakıyordu. "Üzgünüm hanımefendi, bu bir hayran buluşması değil."

Kadın iki kaşını havaya kaldırdıktan sonra hafifçe gülerek kafasını salladı. "Zaten buraya bir hayranınız olarak gelmedim, sadece bana ayrılan masaya oturup yemek yemek istiyorum."

"O zaman bir yanlışınız olmalı, bu masayı bir saat önce ben ayırttım."

"Burası 13b numaralı masa değil mi?"

"Evet, öyle."

"O zaman bir yanlışım yok." diyerek mırıldandı kadın. "Ben de her geldiğimde bu masaya otururum ve bir saat önce bu masayı ayırttım."

Bu sırada yanlarına bir garson gelmişti. Bir sorunun olup olmadığını sorunca Ben ona durumu anlattı ve garson kontrol edip geleceğini söyledi. Bu sırada da ne kadın ne de Ben hiçbir şey demeden sessizce masanın üzerine bakıyorlardı, birkaç dakika süren sessizliğin ve gerici ortamın sonunda garson mahçup bir ifade ile onların yanına tekrardan geldi.

"Çok üzgünüz, biz tarafından bir hata olmuş. İkiniz de aynı anda aramışsınız ve arkadaşlarım ikinize de aynı anda aynı masayı rezervasyon etmiş."

"Pekala." dedi Ben içine bir nefes çekerken. "Hanımefendi için başka boş masa yok mu?"

"Bir saniye." Kadın kaşlarını çatarak Ben'e baktı. "Neden ben? Siz başka bir yere oturun."

Bir gerginliğin çıkacağını anlayan garson Ben'in bir şey demesine vakit vermeden hızla araya girdi. "Maalesef hiç boş yerimiz yok."

"O zaman..." diyerek alt dudağını hafifçe nemlendirdi Ben. Kafasındaki teklifi kadına sunarsa çok küstah görünmekten korkuyordu fakat yine de nazik bir şekilde sordu. "Eğer isterseniz beraber yiyebiliriz."

Kadının birkaç saniyelik sessizliği Ben'i geriyordu. Neyse ki sonunda kadın küçük bir gülümseme ile kafasını iki yana salladı. "Size afiyet olsun, ben daha sonra tekrar uğrarım." Çantasını omuzuna taktıktan sonra gerisine döndü ve dik bir yürüyüşle restorandan çıktı. 


Merhabalar 🦋

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merhabalar 🦋

Şöyle sevimli, tatlış ama yer yer duygusal bir Ben Barnes kurgusu yazmak istedim. Ben Barnes'in çok fazla underrated olduğunu düşünüyorum. Çok daha fazlasını hak ediyor.

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar.💘

Ayna || Ben BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin