1- Huysuz

10 3 0
                                    

"Maral, işin yoksa şunları arka tarafa götürüver evladım." Kafamı sallayıp gösterdiği kutuyu kucakladım.

Kış geliyordu, ve hiçbir sirk kışın çalışmazdı. Kutu beklediğimden ağırdı. Yalpalayan adımlarla arka tarafa ilerledim.

Çadırın arkasından gelen seslerle duraksadım. Giray. Telefonla konuşuyordu. Neden burada konuştuğuyla ilgili bir fikrim yoktu. Ama merak etmiştim işte. Kutuyu sessizce yere bırakıp konuşmasına kulak kabarttım.

"Gelemem Maral'ın morali bozuk bu aralar onunla oturacağım akşam üstü." Benim bundan haberim yoktu. Karşı tarafın ne dediğini duyamıyordum ama Giray'ın verdiği sıkıntılı nefesle çok da iyi şeyler söylemediğini anlamıştım.

"Tamam Ulcay. Uzatma tamam geleceğim." Duyduğum isimle kaşlarım çatıldı. Isınamamıştım bu kıza. Sebebi tabii ki Giray'ın peşinde koşup durmasından başka bir şey değildi.

"Yedi buçukta orada olurum." Bir süre karşı tarafı dinledi.

"Daha erken gelemem sirk yedide kapanıyor bugün. Gösteri yok çünkü. Beni çağırıyorlar kapatmam lazım."

Sesler kesilmişti. Onu kimse çağırmamıştı. Bir görüşürüz bile demeden kapattığı telefonla yüzümde ufak bir gülümseme oluştu.

Az önce duyduğum konuşmaya hiç şahit olmamış gibi geldiğim yere dönmek için harekete geçtim. Yüzümde silemediğim bir gülümseme vardı. Ama role girmem gerekiyordu. Bu yüzden zorda olsa dudaklarımı düz bir çizgi haline getirdim. 

Benden kısa bir süre sonra ortaya çıkan Giray'a yandan bir bakış attım. Dağınık saçlarıyla bile iyi gözüküyordu. Gözlerini etrafta gezdirmeye başladığında hemen önümdeki kostümle ilgilenmeye başladım. Bir süre üstümde hissettiğim bakışlara rağmen önümdeki aptal kostümle ilgilenmek zordu.

Ergun'un elinde yemeklerle yanımıza gelmesiyle gözleri bedenimden ayrılmıştı. Sonunda rahat bir nefes alabilmiştim.

"Maral bırak elindekini de gel yemek ye." Ergun abinin sesi itiraz istemez bir tondaydı.

"Aç değilim abi." Açlıktan midem bulanıyordu. Söylediğim şeyle Giray'ın bakışları da yeniden üstüme çıkmıştı.

"Kahvaltı da etmedin. Ne demek aç değilim?" Dedi Giray. Tabağıyla beraber kalkıp yanıma geldi.

"İstemiyorum."

"Çocuk musun sen Maral? Yiyeceksin. Çok hızlı kilo verdin. Hiçbir şey yemiyorsun."

Zorla ağzıma soktuğu çatalla gözlerim irileşmişti. Yüzüme o kadar dikkatli bakıyordu ki ne yapacağımı şaşırmıştım.

Tabak bitene kadar yedirmişti. Çatlayacak gibi hissediyordum. Tabağın yarısındayken doymuştum ama onu durdurmak içimden gelmemişti.

"Oh, yarasın. Doydun mu?" Gözleri ve elleri dudaklarımdaydı peçeteyle temizliyordu. Bedenimin kontrolünü kaybedeli çok olmuştu. Kafamı salladım.

"Ulan Maral kaç yaşına geldin hâlâ seni besliyor bu adam. Nasıl efsunladıysan adamı ayrılamıyor yanından." Dedi gülerek Ergun abi.

Yutkundum. Yanımdaki beden de gülüyordu. Şu ortamda eğlenmeyen tek kişiydim sanırım.

Han amcanın seslenmesiyle yanımdaki ve karşımdaki beden gitmişti. Tek kalmıştım.

Saat yediye yaklaşıyordu. Daha fazla geç kalmadan planımı uygulamam gerekiyordu.

Ağır adımlarla bizimkilerin yanına gittim. Herkes toplanmış son işleri hallediyorlardı.

"Han amca bugün biraz erken çıksam sorun olur mu?"

"Çıkabilirsin oğlum lafı mı olur da iyi misin sen rengin atmış gibi?"

"İyiyim önemli bir şey değil. Kolay gelsin size." Çıkışa ilerlemeye başladım. Eğer planım işe yaramazsa onunla ilgili çok ciddi bir hayal kırıklığı yaşayacaktım.

Birkaç saniye sonra omzumda bir dokunuş hissettim. "Nereye gidiyorsun?"

"Eve."

"Yalan söyleme. İçecek misin yine?"

"Hayır."

"Tamam ben de seninle geliyorum o zaman."

"İşin yok mu senin?"

"Senden başka ne işim olabilir Maral?"

Gülümsememi gizlemek için kafamı yana eğdim. "Peki sen de gel madem."

Benim aksime gizlemek için bir çaba harcamadan gülümsedi ve kolunu omzuma attı. Her ne kadar kabul etmek istemesem de benden biraz uzundu.

Astığım suratıma gülerek üstüme bir battaniye bıraktı. Kış tam olarak gelmese de akşamları oldukça serin oluyordu. 

Eve gelirken altılı bira almıştı. Şaşırmıştım ama sevinmiştim çünkü içmek istiyordum. Beni balkona göndermiş kendisi mutfağımda bir şeyler yapmıştı. Yanıma geldiğinde elinde bir meyve suyu vardı. Kendi için ise bir bira.

İçmek istediğimi söylediğimde bugün için içmeyi planlamadığını sanıyordum demişti. Yalan söylediğimi biliyordu. İçmek için ısrar ettiğimdeyse içince çok saçmaladığımı söylemişti. Sürekli onu sevdiğimi söylüyormuşum, kucağına oturmaya çalışıyormuşum falan.

Hayır yani bunlar genelde yapmak istediğim şeylerdi zaten. Daha fazla üstelemedim onun yanında içmem benim için tehlikeliydi. Her an ağzımdan kaçabilirdi. Yine de bir biradan bir şey olmazdı.

"Büzme o dudaklarını huysuz." Dedi hafifçe kıkırdayarak. Saçlarımı karıştırdı.

Teni beni yakıyordu. Üzerimdeki etkisinden bihaberdi. Hoş haberi olsa şu an karşımda olur muydu emin değildim.

Yıllarca abi dediğim adamdı o. Beni küçük kardeşi gibi görüyordu. Bir anda gidip ona böyle bir şeyi söyleyemezdim. Homofobik olduğunu sanmıyordum sadece elinde büyümüştüm işte.

Benim de çok kolay kabullenebildiğim söylenemezdi zaten. Sık sık temas ettiğimiz için olduğunu sanmış pek çok kişiyle denemiştim. Ama olmamıştı işte.

Hislerim basit bir cinsel arzu değildi. Keşke öyle olsaydı diye düşünmüştüm başlarda. Ama şu an onu sevmeyi seviyordum. Sadece bazen kalbimde tarifsiz bir acı ortaya çıkıyordu.

"Nereye daldın gittin öyle" yüzünde ufak bir tebessüm vardı.

"Sana."

"Ne?" Dedi gülerek. Ne çok gülüyordu yanımdayken.

"Yorgunum biraz ondan dalmadım bir yere."

İnanmamıştı. Bunu kalkan kaşlarından anlamıştım.

"Pekâlâ anlatmak istersen dinlerim biliyorsun." Anlatmayı ne kadar istediğimi tahmin dahi edemezdi. Gülümseyip kafamı salladım.

"Uyumak ister misin? Yarın gösteri var dinlenmen lazım."

"Sen de uyuyacak mısın?" Sesimin çocukça çıkmasına engel olamamıştım. O kızın yanına gitmesini istemiyordum. Gerçi saat yediyi çoktan geçmişti. Ulcay'ın onu aradığına emindim. Ama o telefonu bir kez bile eline almamıştı.

"Birlikte uyuyacağız. Kalk hadi."

Yüzümde oluşan kocaman gülümsemeyi engelleme gereği duymadım. Uzattığı elini tutup yerden kalktım. Banyoda işlerimizi halledip odama gelmiştik. Onun için bir eşoftman altı çıkardım.

Hiçbir zaman üstüne bir şey giymezdi. Belinin sol tarafında büyük yeşil bir dövme vardı. Ve bu çok hoşuma gidiyordu.

Birine veya bir yastığa sarılmadan uyuyamazdı. Bu alışkanlığı oldukça işime geliyordu. Bacaklarımı bacaklarının arasına soktum. Bir kolu boynumun altında diğeri belimdeydi. Üstümüze yorganı örttü. Burnum boynundaydı. Biraz daha yaklaştım.

Tüm çıplaklığımla ona sığınmaya ihtiyacım vardı.


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 28, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SİRKWhere stories live. Discover now