8

690 68 90
                                    

"Sirius Black i gördüm" Cümlemle beraber profesöre inme inerken birkaç dakikadır hareketsiz duruyordu. Seslensem de duymamıştı. Ne yapacağıma karar veremezken asamı sallayarak Aguamenti büyüsü yaptım ve asadan çıkan suları profesörün suratına çarptırdım. 

Profesör yüzüne çarpan suyla kendine geldiğinde bana döndü "Üzgünüm seslendim duymadınız. Benim de aklıma başka bir şey gelmedi" yüzünü eliyle kuruladı "Sorun değil. Sirius Black i gördüysen hemen yetkililere söylememiz lazım" 

Kapıya yöneldiği sırada hızlıca kapının önüne geçtim "Hayır onu gördüğümü kimseye söyleyemeyiz" Profesör sorgular ifadelerle bana bakarken nasıl açıklayacağımı düşünürken ensemi kaşıdım 

"Bakın bunu ben anlatamam. Kimseye benden duyduğunuz bu şeyi söylemeyin. Uygun bir zamanda sizi onun yanına götüreyim. Gerçekleri o anlatsın" Profesör kararsız bir şekilde dururken şüphe kokan sesiyle konuştu 

"Ama o Harry e zarar verebilir" dediklerini başımı iki yana sallayarak reddettim "Hayır vermez bunu siz de biliyorsunuz. Hem neden zarar versin ki?" Profesör bir süre kararsız bir şekilde durdu ve en sonunda "Harry nin vaftiz babası" dedi 

Şaşkınlıkla olduğum yerde dururken yaşadığım aydınlanmayla heyecanla konuşmuştum "O yüzden burada. Vaftiz oğluna yakın olabilmek için" Profesör dediklerimi onaylarken onun nerede olduğunu sormuştu. "Burada dediğime bakmayın öyle burada değil. Hem nerede olduğunu söyleyemem. Söylersem beni beklemeden onun yanına gidersiniz" 

Profesör kararlı olduğumu anlamış olacak ki beni onayladı. Tam da dediğim gibi eğer söylersem gidebileceğini söyledi. Sirius a bir şey yapacağından değildi söylememem. Sirius dan öğrenebileceğim şeyleri öğrendikten sonra söyleyecektim. 

Ne kadar zamanında anlattığına göre yaramaz bir öğrenci olsa da o bir Black di. Black ailesi köklü bir aile olmasının yanında oldukça güçlüydü. Emindim ki Black ailesinden ona miras değerli bilgiler vardı ve ben bunları kesinlikle öğrenmek istiyordum

Kapının önünden çekildim ve profesör ün çıkmasını bekledim. O çıktıktan sonra koştur koştur Slytherin ortak salonuna doğru ilerlemeye başladım. Salonumuz gölün altında olduğu için çok fazla merdiven inmek gerekiyordu. Bu duruma öfleye öfleye merdivenleri ikişer üçer inmeye başladım. 

Sonunda ortak salona daldığımda beni görenler anında susup başka yerlere bakmaya başladı. Onların bu tuhaflıklarını önemsemeden biri alkışlayarak önümde durdu. Pansy e göz devirip yanında geçeceğim sırada tekrar önüme geçerek gitmemi engelledi. 

"Bugün bahçede birilerini sokmuşsun" hafifçe gülümseyerek onu inceledim "İstersen seni zehirli olanla sokayım" diyerek dilimi çıkardım. Salonda birkaç kıkırdama duyarken onları umursamadan Pansy e bakmaya devam ediyordum. 

"O dilin bana yaklaştığı anda yakarım" Pansy asasını görebileceğim şekilde hafifçe kaldırıp konuştuğunda ona gözlerimi devirdim. "Pansy tatlım o asanı sallamana fırsat kalmadan seni etkisiz hale getiririm. İstersen deneyebilirsin" 

Pansy sinirle asasını sıktığı sırada gözlerimi devirdim. O sırada Valencia arkadan gelip Pansy nin omzuna elini attı "Pansy saçların ne kadar güzel olmuş benimki gibi olmasa da" Onun bu dediğine gülerken yanıma Jane geldi 

"Val öyle deme Draco nun dikkatini çekebilmek için anca bu kadar yapabiliyor" Jane in sadece bizim duyabileceğimiz tonda söylediği cümle gerilmemi sağlamıştı. Valencia onun bu dediğine gülüp Pansy i bıraktı ve onun yüzünü incelemeye başladı. "Keşke gözlerin yeşil olsaydı" 

"Valencia sana yeşil gözlüyü bulacağım ama lütfen tartıştığım kişilerde yeşil göz arama" Valencia beni gülerek onayladı ve Pansy i bıraktı. "Zabini az cesaretli ol da yanındaki köpekleri çek" Kızlar Asalarını ona doğrulttuklarında hızlıca ellerini tutup lanet yollamalarını engelledim. 

Evren CadısıWhere stories live. Discover now