...Derin bir nefes alıp verdim.Göz yaşlarımı elimle sertçe sildiğimde gözlerimin önünden gitmeyen kırık hayaller ve ölü umut içime bir ateş bırakmıştı ve bu ateş yakıyordu bedenimi.
Ellerimle yüzüme hava vurduğum zaman odada yetersiz gelen oksijenle ayaklandım.
Nefes almaya ihtiyacım vardı.Ağlamamak için kendimi sıktıkça daha çok ağlıyor kafamın yeterince karışmış olması ve o kırılan hayaller, umutlar gözlerimin önüne geldikçe kalbimde koca bir ağırlığa neden oluyordu.
Üzülmedim demişti ama gözleri ve sesi aslında ne kadar üzüldüğünü gösteriyordu ve ben...Ben biri benim yüzümden üzülüyorsa onun için kendimi suçlu hissedip ağlıyordum.Şu an olduğu gibi.
O benim dershane hocamdı.Ben yirmi yaşında üniversiteye hazırlanan biriydim değil mi?O ise bana bu süreçte yardım eden çalışmalarımı her öğrenciye yaptığı gibi takip eden,yirmi sekiz yaşında olan hocamdı.Bana karşı veya benim ona karşı bir şeyler hissetmem ne kadar doğruydu?
Ayrıca (!!)
Sevgilisi olan birinin bana karşı olan hisleri karaktere sığmazdı ki.Evet o benim sevgilim değil demişti ama bilemiyorum.Basbaya sevgili gibilerdi.
Ofladım sessizce ellerimle yüzümü kapatırken.Çok üzülmüş müdür?
Suçluluk duygusuyla bir hıçkırık dudaklarımdan kaçtı.Elimi şalp diye ağzımın üzerine koyup kapıya doğru başımı uzattım.Annem ve anneannem şu an uyuyordu ve benim de uyuduğumu düşünüyorlardı.
Şimdi onları ağlama sesimle uyandırırsam neden ağladığımı açıklama gereği duyacağımdan dolayı sanırım artık ağlamama bir son vermeliydim.
Ayağımı yere koyup üzerinde oturduğum salıncağı geriye ittim ve ayağımı kaldırdım.Bacaklarımı kendime çekip başımı dizlerim üzerine koydum.Ağla ağla gözlerim ağrımıştı.
Derin bir nefes aldım.Anneannemin özenle büyüttüğü çiçeklerin kokusu ciğerlerimi yakan hissi temizlemiş gibiydi.Belki biraz...
Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattığımda karşı binadan gördüğüm kadarıyla üst katın balkon ışığı yanmıştı.
Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıp sessizce izledim karşı binayı.Saniyeler sonra açılan balkon kapısıyla dışarıya elinde bir kupa ve diğer elinde dudakları arasına aldığı sigarayla Demir hoca çıktı.
Sertçe yutkundum.Yüzünü tam olarak göremiyordum ama seslice içli bir nefes çekişini duymuştum.
Kirpiklerim tekrardan ıslandığında dudaklarım kendiliğinden büzüldü ve göz yaşlarıma engel olamadım.İç çekişi bile bi farklıydı.
Kupayı masaya bırakıp dudaklarından çektiği sigarayla dumanı,sandalyeye oturup başını duvara yaslayarak dışarı üflemişti.
Her zaman sert ve güçlü duran adamın bitkin duruşu göz yaşlarımda büyük bir etkiye sahipti.
Durdu öylece.Hiç hareket etmeden durdu sadece.Düşünüyordu, belki de kırılan umutlarını toplamaya çalışıyordu,ya da kırılan kalbini gecenin sessizliği eşliğinde onarıyordu...Öylece drurken bile hüznü kendini saklama gereği duymuyordu.Acaba çok mu abartıyordum?Yani ya üzülmemişse?Off,kimi kandırıyorum sahi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dershane Hocam ✔️
Teen FictionYüce yaradan beni yaratırken bol keseden ego hamuruma katmışsa ben bir şey yapamam abicim. Ego doğuştan gelen bir şeydir,sonradan kazanılmaz! Tabi bu egonun yanında bir de güzellik ekle hamuruma. Bu iş tamamdır. Ego+Güzellik=Me Ben kim miyim?DUR BİR...