nothing can hurt you anymore

68 8 0
                                    

Son 5 dakikası kalmıştı. Son 300 saniye diye geçirdi içinden. 30000 salise. Bu dünyadan kurtulmak için 5 dakikası kalmıştı. Aldı eline kalemi, son cümlelerini yazmaya başladı. Yaşarken diyemediği şeyleri, bir kağıt parçasına aktarmaya çalıştı amansızca. Arkada çalan şarkının sözlerini duyunca gülümsedi. Ne de çok onu yansıtıyordu, sanki onun zavallı ruhu için yazılmıştı.

bana gerçeklerini söyle, coraline coraline bana gerçeklerini söyle...

Acı bir gülümseme bıraktı sessiz boşluğa; diyemediklerini, demek istediklerini düşündü. Ne kadar acı çektiğini ama mutluymuş gibi davrandığı zamanları düşündü. Şimdi tüm yaşadığı anlar çok uzak geliyordu. Ölümü düşünmenin verdiği huzur mu yoksa bu acılardan kurtulmak mı onu bu kadar hafif hissettiriyordu emin değildi.

coraline güneş kadar güzel, azimli bir kalbe sahip savaşçı.

İlk şarkı çıkardığı zaman aklına geldi. Ne kadar da heyecanlı ve mutluydu. Gelecek onu heyecanlandırıyordu. Olayların kötü ya da iyi olması onun için önemli değildi, hayat ne olursa olsun yaşamaya değerdi. Çünkü o Jimin'di. Herkesin göz bebeği, dillerinden düşüremediği o altın çocuk. İlk başlarda mutluydu. bu ilgi alaka fazlasıyla hoşuna gitmişti. Ama bu sevginin getirdiği sorumluluk, mutluluğunun önüne geçiyordu, çünkü bilirsiniz, eğer birileri sizi seviyor ve destekliyorsa mutlaka onlara bir karşılık vermeliydiniz. Bu ağırlığın altında ezildi yüreği, her gün daha fazla çalıştı. Uyuyamadığı günlerin yanına yenileri eklendi, gülümsedi, gülümsemeye çalıştı. Yorgunluktan moraran göz altlarını bir kapatıcıyla gizlemeye çalıştı. Zayıfladı, bol kıyafetler giyerek gizlemeye çalıştı. Depresyona girdi, kilo aldı. Kendinden nefret etti. Kilo vermek için çok çalıştı, kendi benliğini kaybetti. İnsanlara hoş görünmek için ruhunu öldürdü. Her gece uyumadan önce ağladı, hıçkırıkları onun ninnisi oldu.

Kırmızı gül gibi saçlar, o değerli bakır gibi teller, sevgilim, bana getir onları...

Jungkook'u düşündü, biricik sevgilisini. Ne de güzel sevmişti onu, kendisinin acımasız tarafına rağmen. Ona bağırdığı, küçücük kalbini kırdığı zamanları düşündü. Tüm kırılganlıklarına rağmen her defasında onun elini tutmuştu. Hiç uzakta değil, her zaman oradaydı. Jimin için hep oradaydı. Ne pahasına olursa olsun sevmişti Jimin'i. Jimin bundan da nefret etti. Kendisine bu kadar değer veren birinin olması kalbine biraz daha yük ekledi. Şimdi memnun etmek zorunda hissettiği onca insanın yanına bir de ona aşık olan Jungkook eklenmişti. O da Jungkook'u seviyordu, ama bilirsiniz, onun hayatında aşka yer yoktu. O yüzden hak ettiği sevgiyi veremedi ona. O yanından gitmedikçe daha da üzüldü, kendini iyice kapattı. Mecburen çıktığı birkaç program dışında ortadan kayboldu. Sanki hiç var olmamış gibi yaşadı. Onun bu davranışları yüzünden üzülen insanları düşündükçe daha da içine kapandı. Hiç azalmadı, her saat, her gün daha da arttı kendine olan nefreti. Hiçbir şey için hevesi kalmadı. İşte, sonu gelmişti. Çıkardığı onca şarkı, kalbine dokunduğu onca insan artık bir hiçti. Çıkamayacağı bir uçuruma düşmüştü çoktan, gözyaşları aktı yanağından ve hiç durmadı.

Çanların çaldığını duyarsan, Coraline'in ağladığını görürsün.

Girdiği krizleri düşündü. Ona güvenen onca insanı. İlk konserine gelen annesini düşündü. Ne de güzel gülümsemişti ona. Sanki evrenin en güzel varlığıymış gibi bakmıştı ona. İstediği her şeye sahip olduğunu düşünmüştü: onun için bağıran, onu alkışlayan binlerce insan, onunla gurur duyan bir anne ve sözleri ilham kaynağı olan şarkıları. Hafifçe gülümsedi, gözyaşları kalemin üzerinde hareket ettiği kağıda damladı.

O başkalarının üzüntüsünü alır ve kendi içinde taşır.

Kağıda son cümlelerini yazdı; tüm pişmanlıklarını, tüm hislerini son kez anlattı. Kalemi bir kenara bıraktı, kağıdı ikiye katladı, beyaz bir zarfın içine koydu. Çalan şarkının son sözlerini dinledi, son kez gözyaşlarının yanağından süzülmesine izin verdi.

Ama o gerçeği biliyor, devam etmek herkese göre değil, ortadan ikiye ayrılmış bir kalple...
Şimdiden soğuk...
O hala çocuk ama, belli bir ağırlık hissediyor ve er ya da geç kırılacak...
İnsanlar böyle söyleyecek "O hiçbir şeye layık değil"
Kapıdan dışarı bile çıkamıyor, ama bir gün başaracak.

Gülümsedi. İşte başarıyorum, dedi. Daha çok ağladı. Gözlerini son kez sildi. Kalktı, aynada kendine son kez baktı. Yatağının yanındaki fotoğrafı eline aldı. Jungkook'un gülümsemesine baktı. Yine solduracaktı gülümsemesini, yine onun yüzünden üzülecekti. Bıraktı fotoğrafı, masasının üzerine koyduğu suyu eline aldı.

Ona dedi ki "Şehirde duvarları çok güçlü bir kale var. Onun içinde yaşarsan, seni artık hiç bir şey incitemez."
Seni artık hiçbir şey incitemez.

Şarkının bitişiyle suyu yudumladı, kalan son saniyelerinde etrafa baktı. Sonunda gerçek bir gülümseme sundu. Her şey bitiyordu. Yüreğindeki ağırlık gitti, yere düşerken artık hafifti. Onu rahatsız eden hiçbir şey yoktu. Bir kez daha gülümsedi. Ellerini son kalan gücüyle başının altına koydu, çok rahat bir uykudaymış gibi pozisyon aldı.

Ve son kez gözlerini kapadı.

"Seni artık hiçbir şey incitemez."

lost stars, jikook ✓Where stories live. Discover now