Final 1

58 6 12
                                    

Dışarıda zehir gibi acı bir rüzgar eserken uyandı Carmen. Ama bir gariplik vardı yatağında sevdiği adam yerine zarf ve üzerinde dikenleri özenle temizlenmiş, sapı inceltilmiş turuncu bir gül vardı . Victor yoktu. Mektubu yok saydı.

Bekledi, Victorun yiyecek bir şeyler almak için gittiğini düşündü, bekledi...

Akşam oldu, güneş batana kadar bekledi. Sevdiği adamın elinde çiçeklerle kapıdan girdiğini hayal etti. Bekledi...

Gerçeği kabullenemedi. Bekledi...

Kalktı, yürüdü, su içti, camdan yola baktı, yakında dolunay olacak ayı izledi. Bekledi, bekledi ve bekledi...

Duş aldı, saçlarını taradı, doğan güneşi izledi, Bekledi...

Banyonun soğuk zeminine yattı, kalktı makası aldı, saçlarının önlerine bir darbe vurdu. Bekledi...

Dışarıda güneş tekrar battı, gece oldu, dolunay çıktı. Bekledi...

Aynada yamuk kahkülleriyle bakıştı. Kendine baktı, uzun uzun yansımasını izledi.

Bir hışım içeriye gitti mektubu alıp açtı, yazanları hızla okurken kelimelerin her biri göğsüne saplandı, dilini damağını kuruttu. Sanki göğsünde kocaman bir boşluk oluştu. Ah, bu boşluk! Göğsümdeki bu korkunç boşluk!

Gözlerinden akan yaşlar soğuk zemine damladı.

Ellerini yere koydu, sanki vücudu fazlalıkmış gibi ağır geldi. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Ağladı, ağladı, ağladı,
Hıçkırıklarının arasında bir kahkaha patladı. Güldü, güldü kahkahaları çığlıklara dönüşünceye dek güldü.

Acı çığlıkları tüm duvarları çınlattı, boğazı acıyıp sesi kısılana kadar bağırdı, ağladı.

Çok acı çekiyordu, yaşamının tek neşesini, içinde bulduğu ortamda dünyalar kuran canlı gücü kaybetmişti; o yok artık!

Yavaşça yerinden doğruldu, dengesini zor topladı. Üzerindeki ince beyaz uzun kollu geceliği umursamadı, çıplak ayaklarıyla dışarıya adımladı.

Kapıdan çıkar çıkmaz soğuk sanki boğazına atılmıştı. Böğrünün iki tarafından bir demir korse gibi sıkmıştı. Rüzgar yüzünü yalayıp geçti saçlarını savurdu.

Küçük kız elinde sevgilisin yazdığı mektup ve gülle, dolunayın altında, yavaş adımlarla sallana sallana yürüdü.

Sahi, şimdi her zamankinden daha çok yalnızdı kız. Tüm hayatı boyunca sevilmemenin acısını yaşayıp içinde, bir yaz günü güneş en tepedeyken sevilmişti. Hem de ne sevilmek!
Şimdi bir kez daha yalnızdı, hemde eskisinden beter.

Yine o kadın çalıyordu. Bu defa ezgiyi hatırladı. Moonlight Sonata...

Kız ayaklarını kesen taşları dikenleri umursamadan, acısını umursamadan yürüdü.

Çünkü acı, gidenin değil kalanın hikayesidir. Ve hikayeler kalanlara aittir..

Ama bu acı hem gidenin, hem kalanın hikayesiydi farklı olarak. Çünkü ikisi de birbirini aynı derin arzu ve saflıkla seviyordu.

Ayakları serin kumlara değdi. Yürümeye devam etti. Yaşayan canlıların ve ölü bedenlerin yuvası olan denize doğru yürüdü. Belki yeni yuvası o olurdu. Onunki onu bırakıp gitmişti ne de olsa.

Buz gibi tuzlu suya girdi, yürümeye devam etti. Tüm vücudu ıslanıncaya kadar, ayakları yerden kesilinceye kadar yürüdü. Soğuk su bedenine hançer gibi saplandı. Carmen hissetmedi, ruhunun acısı her şeyden fazlaydı.

Suya sırt üzeri uzandı, dolunaya baktı. Acaba yüzündeki ıslaklık deniz miydi, göz yaşları mı? Anlayamadı.

Kaç dakika geçti sayamadı. Dalgalar yorgan gibi yüzünü kapattı. Yumuşak saçlar hırçınca dalgalandı.


Dalgaların arasından iki insan sesi zar zor duyuldu. Kız sudan çekildiğini hissetti. Sesler titrediğini, donduğunu söyledi ve başka bir şeyler daha. Duyamadı.

Gözleri karardı. Elinde mürekkebi dağılmış mektup ve sımsıkı tuttuğu gülüyle olduğu yere yığıldı.

......
Sevgili Carmen;

Bu mektubu yazdığım için binbir pişmanlık duyuyorum ama bir yandan da içim bir hayli rahat. Zira sevgilim sen iyi olacaksın. Biliyorsun senin iyiliğin için neler yapabileceğimi. Biliyorsun değil mi güzelim? Seni, senin için bırakmak zorundayım  canımın içi. Polisler babanın cinayetinden seni sorumlu tutuyorlar ve her yerde seni arıyorlar. Yapamam Carmen, sürekli kaçarak yaşayamayız. Sana bunu yaşatamam en doğrusu bu. Seni bir daha göremeyeceğimi bilerek gidiyorum ve inan o kadar zor ki bu. Sana nasıl tavsir edebilirim ki bunun zorluğunu? Ama biliyorsun senin için her şeyi yaparım. Benim için nasıl bir mucize olduğunu,nasıl baştan çıkarıcı bir esrar perdesi anlamına geldiğini şimdi anlıyor musun sevgilim? Bu son yazışım olmayacak, bu bir veda mektubu değil. Bir şey göndereceğim postayla. Son bir şey. Benim için gönderdiğim şeye iyi bakmanı istiyorum Carmen. Zira içinde sen olan her şey en az senin kadar kıymetli benim için, ben bütün zaman boyunca hep sen de yaşadım. Kendine daha iyi bak Carmen, bu yaşlı adamın senden son isteği bu, kendine iyi bak. Şimdilik hoşçakal canımın içi. Güzel kalbinden öpüyorum.
......

Carmen günler sonra uyandığında haberleri izledi, babasının katilinin yatalak annesini de öldürdüğünü ve bir cinayetini daha itiraf ettiğini söylediler. Sevdiği adamın son kez yüzünü ekranda gördü, adının yanındaki seri katil yazısını okudu. Hastaneden çıkıp Victor kokan odalarına gitti ve yeniden beklemeye başladı.

Ama bu defa gerçekten geleceğini bildiği bir şeyi bekledi...

Devam edecek...

CarmenOù les histoires vivent. Découvrez maintenant