Aybars Kıratlı | Özel

25.4K 2.4K 5.3K
                                    




Hepinize merhaba, canım Hükümran ailesi. 🖤
Sonunda kavuştuk!
Yarından itibaren, Hükümran'ın ikinci kitabına kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bu bölüm, Aybars'ın hislerini anlattığı özel bir bölüm. Baştan belirtmek isterim ki çok içime sinen bir bölüm olmadı. Çok daha farklı, detaylı ve derin yazmayı hayal ettim. Eylülün başından beri kendimi bu bölümü yazmaya zorladım fakat bir türlü o duyguya giremedim ve ne zaman yazmak için otursam hüsranla geri kalktım. Bir noktadan sonra da zorlamadım çünkü daha fazla vakit kaybetmek istemedim. Okuyup okumamak size kalmış, ben sadece daha önce söz verdiğim için paylaşıyorum. Yoksa vazgeçtiğim bir bölüm olacaktı... Keyifli okumalar dilerim.


Ölümünden kısa bir süre önce, öyle bir an gelir ki dünyanın yükünü taşıdığın omuzlarında kendi yükünü taşıyamazsın, demişti babam. İnançla yürüdüğün yolların sonu uçurumla biter, düşersin. Geri dönmek ister fakat başaramazsın, çünkü bilirsin; o uçurumdur senin kaderin.

O gitti.

Ve ben sadece seyrettim gidişini.

Bunca zaman verdiğim bütün savaş, onu bu şekilde kaybetmemek içindi. Oysa onun için herkesle savaşmaya gücüm yeterdi ama o, günün birinde asıl savaşımın onunla olacağını bana hiç söylememişti.

İnandırmıştı beni. Geçmişe bir sünger çektiğine, kin tutan tarafını sevgiyle bilediğine ve benim için her zorluğa göğüs gerebileceğine... Aptaldım belki de.

O gitti.

Ama hâlâ karşımda sanki... Gözlerimin içine nefretle bakıyor ve göğsüme sapladığı bıçağı acımasızca çevirip duruyor. Ne dur diyebiliyorum ne de elimi kaldırıp onu durdurabiliyorum. Artık hiçbir hükmü yok. Yürüdüğümüz yolun sonu, uçurumla bitmişti.

Kabus gördüğü gecelerden biriydi, tiz çığlıkları tüm evi inletirken oturduğum koltuktan hızla kalkmış ve uyuduğu odaya dalmıştım. Yatağın kenarına oturup ellerinden tuttuğumda bana sıkıca sarılmış ve 'Beni bırakma,' demişti. En büyük korkusunun bu olduğuna öyle inanmıştım ki, günün birinde sonumuzu yazan kalemi onun tutacağını hiç düşünmemiştim.

O gece, sanki hissetmiş gibi 'Günün birinde gidecek biri varsa o ben değilim, sensin,' demiştim ona. Çünkü ben onu hiçbir zaman bırakmayacağımdan fazlasıyla emindim. Yine de esaslı bir korku sarmıştı içimi. O korku, bugün yaşanacakların habercisiydi.

Nereden bilecektim?

Şimdi geriye dönebilecek olsam, kendime söyleyeceğim tek şey iki kelimeden ibaret olurdu: Kaybetmekten korkma.

Bu zamana kadar kaybetmekten korktuğun kim varsa, eline bir kürek almadı mı?

Senin için derin mezarlar kazmadı mı?

Düşmedin mi her seferinde? Bulmadın mı kendini en dipte?

Güvendiğin eller seni sırtından vurmadı mı?

Vurdular. Düştün. Güvendin. Yanıldın. Her seferinde daha da güçlenerek ayağa kalktın ama hiçbir şey değişmedi. Acıyı sadece ruhunda hisseden bir adamdın, bu yüzden mi bu kadar çok ağrıttılar içini? Düştüğünde dizlerin, kanadığında ellerin hissetmiyor diye mi? Adil olsun diye mi?

Hayat senin için ne zaman adil oldu ki?

Şimdi yine diptesin, mezardasın, karanlıktasın. Bu ilk değil. Muhtemelen son da olmayacak... Yeniden toparlanırsın. Sorun şu ki... Artık kurtulmak istemiyorsun. Seni buraya düşüren kim varsa elinden tutup yanına çekmek istiyorsun.

HÜKÜMRAN (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin