23

670 69 41
                                    

Kapıdan çıktığımda kafa karışıklığım beni bir sarhoş gibi sendelemeye zorlamıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kapıdan çıktığımda kafa karışıklığım beni bir sarhoş gibi sendelemeye zorlamıştı. Yavaşça binanın önünden uzaklaşmak adına bir adım atıp yola devam etmek için kendimi zorladım fakat bir yanım Jennie'nin öylece Jimin'le yalnız kalmasına izin verdiğim için deliriyordu. Dışarıdan baktığınızda aslında çok sakin ve dümdüz bir suratla ağır ağır yürüyen, kendi kafasındaki düşüncelere dalmış bir gençtim.

Keza dediğim gibi, dışarıdan baktığınızda.

Evin önünden uzaklaştığımı hissettiğimde panikle ayaklarım durdu, içim içimi yiyordu. Önce geri dönüp dönemeyeceğimden ziyade dönersem ne yapacağım diye düşünmeye başlamıştım. Aklımdakiler öyle büyük şeylerki oradan ayrılırken büründüğüm sakin halimden eser bırakmayacaktı.

Kapı açıldığında önce üçümüzde karşılaştığımız sahnenin şaşkınlığı ile yüz yüze kaldık. Jennie ve ben sadece bomboş bir apartman koridoru görmeyi beklemiştik ve Jimin'de sadece Jennie'yi görmeyi beklemişti. İki tarafta istediklerini elde edememişti anlayacağınız. Önce şaşkın kaldık, çok kısa bir andı ama benim için düşüncelerimle birlikte zaman şekil değiştirerek oldukça uzamış ve... uzamıştı. O an kapıyı kapatmayı düşündüm, kapının önünden onu kovmayı da düşündüm, sonra ona yumruk atmak istedim, gibi gibi gibi... sonuç olarak hiçbir şey olmadı.

Jennie ona burada ne işi olduğunu sormuştu, bu benim için iyiydi çünkü bunu söylerken hiç de memnun görünmüyordu. Bu bir açıdan da tuhaftı çünkü bütün nefretimi kenara atacak olursam Park Jimin sahiden de mükemmeldi. Bir kere yakışıklıydı, insanlar onu seviyordu, sporda ve müzikte de başarılıydı, Jennie ile çekinmeden ya da üzerine bin kez düşünmeden rahat rahat konuşup görüşebileceği bir konumdaydı. Benim de ne olduğumu, kim olduğumu falan biliyorsunuz. İşin bu yanından bakınca kovulması gereken kişi benmişim gibi geliyor. Karşı tarafa saldırmaya ya da kovalamaya gücü olan taraf değildim, bunu çoktan kabullenmiştim. Ben bir çeşit zorunluluktan dolayı o evdeydim ama Jimin istediği için gelmişti. Aramızdaki en büyük farklardan biri buydu işte, ben Jennie ile sürekli zorunlu görüşmeler halindeydim ama onun için durum böyle değildi; söylediğim gibi. Böyle farklara karşı çıkamazdım, sözgelimi yapılabilecek en iyi şeyi yaptım; gittim.

Şu an çok pişman hissediyorum buna ama başka ne yapacaktım ki! Şu an ayaklarım geri geri gidiyorken ve kapının önünde korkuluk gibi dikilmeme sebep oluyorlarken ben... ne yapabilirdim?

Geri yukarı çıkma isteği içimi kasıp kavuruyordu, öfkeli hissediyordum ama en çok kendime. Varlığıma çok öfkeliydim. Sevdiği kızın yanında durmayı beceremeyen aptalın tekiydim. Geri yukarı çıkıp Jimin'e bir yumruk bile atamazdım. Sadece başımı önüme eğerdim işte...

Oflayarak kaldırıma oturdum. Ne yalan söyleyeyim, Jennie'den bir işaret falan bekliyordum. Belki beni yanına geri çağrırdı diye. Bu sebeple telefonumu açıp mesajlara girdim, o sırada zaten bizimkilerin grup konuşmaları önüme döküldü. Kayda değer bir şey olup olmadığını soruyorlardı.

honey girl | taennieWhere stories live. Discover now