1' Nevrozumun zindanı

215 12 19
                                    

"Geçen gece çocuk hastaydı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Geçen gece çocuk hastaydı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bi meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık... Sonra gözümü bir açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım başımda bi çocuk: "Kalk abi." diyor "Kars'a geldik.""

-Kader, Zeki Demirkubuz. 2006. 



Hayat, içinde savrulup durduğumuz ve onun da bundan zevk aldığı hayta bir paradokstan halliceydi.

Bir sürü bilmeceyle bizi kutsadığı yetmiyormuş gibi deney faresi muamelesi göstererek tıktığı labirentten çıkmamızı gözlüyordu. Pek bir yardımı dokunduğu söylenemezdi, kendisi bizzat işleri kötüleştirmek için türlü engelleri önümüze sıralıyor ve geçemediğimizde de kıçıyla bize gülüyordu.

Bilinçli bir yapıya sahip olduğunu düşündüğüm bu kavram evren denilen yoldaşıyla birlik olup beni aldığım nefesten nefret ettirmekte bir numaraydı. Genel olarak insanlığa adanmış bir lanet olarak görsem de arada sırada şahitlik ettiğim istisnalar bu sınırları genişletiyordu.

Hayat, arsız bir fahişeydi.

En azından benim için bu anlama geliyordu.

Türlü aksilikleri ve onların devamını sağlaması adına gönderilen bütün tümsekleri bir kenara bırakınca dahi, yaşadığım yere ve dahası bedene ait hissedemiyor, dolayısıyla sürdürmek zorunda olduğum bu yaşama da her saniye küfürlerimi hediye ediyordum. Onun da arada sırada böyle sürprizlere ihtiyacı vardı.

Ben ise bir türlü onunla uyumu yakalamayan, gece uyumak üzereyken Ay'a söven ve uyandığında da küçük bir küfür senfonisiyle Güneş'i selamlayan, en az onun kadar dişli ama bir o kadar da tembel Jeon Jungkook'tum. Bu küçük cümle ise nefretimi anlatmak için kullandığım bir fragmandı, beynimin içinde çok daha ilgi çekicilerini sürekli tekrarladığımı size garanti edebilirdim.

Bir gezginden hallice geçirdiğimi düşündüğüm darmaduman bir hayatı kaçan ilmeklerinden tutmaya çalışıyor, kendimde bulduğum her boşluğa bir hayal sıkıştırarak var oluşumu dünyaya kanıtlamak için çabalıyordum. Fazla avare bir ömrü törpüleyerek getirdiğim noktadan mutlu olmasam da memnundum ve bu memnuniyet yaşamaksızın nefes almam için yeterli hevesi ciğerlerime pompalıyordu. 

Belki de gözümde kendimi de büyütüyordum ve gün geçtikçe bu yaşamı ciddiye almama hali benim için daha da canhıraş bir savaş haline geliyordu. Öylesine ve böylesine bir serseri imajını o denli benimsemiştim ki en yakınımdakiler dahi benim bu şovumdan şüphe duymamaya, nerede akşam orada sabahçı bir adam olduğuma şüphe bırakmaksızın inanmaya başlamıştı. Bir gayemin kalmadığına, tek varlığımın tütün, ayvanın yanına iliştirdiği bir duble rakı ve ucu düğmeli şiirler olduğuna müthiş bir yeterlilikle ispatlamıştım. Aldığım nefesleri dahi kendime emanet görürken tütünün parmaklarıma yansıyan turuncusu ve kafamın geceleri aldığı o alengirli hali sadece ve sadece şahsımın üstüne yamıyordum. Başka bir çöpüm yoktu, bu dünyadan çalabileceğim her türlü zararı çoktan sırt çantama doldurmuştum.

Füsun, taekookWhere stories live. Discover now