güneş öpücüğü,

216 17 165
                                    

Hyunjin yurduna geri döndüğünde kendini yatağın üzerine fırlattı. Ne üstünü değiştirdi, ne makyajını sildi ne de duş almak için kendimi yüreklendirdi. Sadece omzunun üstündeki Jisung'a ait olan ceketi çıkardı ve bir süre yorgun bakışlarını üzerinde gezdirdi. Burnunu yaklaştırdı ve Jisung'un parfümünün kokusunu almak için çabaladı. Kendi kokusu ve biraz Jisung'un kokusu karışıyordu ama ayırt etmek için uğraşmadı. Ceketi geri vermesi gerektiğini biliyordu bu yüzden yatağının tahta başlığına düzgün bir şekilde astıktan sonra pantolonunu üzerinden çıkardı. Gömleğini yere fırlattığında biraz canı acıdı ne de olsa çok pahalıydı ve hala ona verdiği paranın karşılığını alabilmiş hissetmiyordu. Altındaki kolsuz tişörtü ve boxerı ile yatağın içine girdi.

Kafasında binbir farklı şeyin döneceğini biliyordu. Minho, Jisung ile onu görmüştü ve tepkisi hiç de Hyunjin'in umduğu şekilde değildi. Minho'nun karakteri gereği çok fazla öfke beklemiyordu ne de olsa oldukça sakin birisiydi, yine de vereceği tek tepkinin şaşkın bir ifade olacağını da düşünmemişti. Belki sarhoş olduğundandır diye düşündü Hyunjin. O kadar sarhoş olmadığının farkındaydı ama başka ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Hyunjin üşüdüğünü hissederek yorganına sarılırken Minho'u kaybetmek istemediğine neredeyse emindi. Minho'nun açık bir ilişkiye dahil olmak isteyip istemediğini de bilmiyordu. Ayrıca Jisung'un ondan ayrılmasını da istemiyordu. Ondan ayrılıp kendisine gelse bile takılmaları maksimum üç ay sürer gibi geliyordu Hyunjin'e. Bu farkındalık Hyunjin'i çok üzdü. Jisung'un ilişkileri hep çok kısa olmuştu ve eğer Hyunjin ile bir ilişkiye başlasaydı muhtemelen ikisinin ilişkisi de kısa sürecekti. Uzun tek bir ilişkisi olmuştu o da Minho ile birliktelikleriydi. Bunu bozmasını istese ve maksimum üç ay takılsalar -hala buna ilişki demek istemiyordu- ve sonra ayrılsalar bütün dinamikleri bozulmuş olacaktı. Jisung ne Minho ile birlikte olacaktı ne de Hyunjin ile. Hyunjin ise iki tane arkadaşını(?) kaybetmiş olacaktı. Hyunjin kafasını yastığa gömdü. Bunların hiçbirini düşünmek istemiyordu. İstediği tek şey uyumak ve yarın olduğundan bu gece yaşanan hiçbir şeyden pişmanlık duymamaktı.

-

Uyandığında saat sekizi biraz geçiyordu. İki elinden destek alarak yataktan çıkmaya çalıştı ama sonra yatağa yeniden çöktü. Burnunun tıkandığını hissediyordu bu yüzden yatağının tepesindeki pencereyi açmak için dizlerinin üzerine doğruldu. Dün geceden soğuk aldığı belliydi ve temiz havanın içeriye dolması için camı açmalıydı. Sarı saçları gözünün önüne düşerken güneşe bakmamaya çalıştı. Burnunu kırıştırdı ve gözlerini kıstı. Camı açtıktan sonra tekrar yatağa çöktü. Battaniyesine sarılırken birkaç kez esnedi. Telefonu yastığının altındaydı. Onu çıkarıp dün akşamın kritiğini yapması gerektiğini biliyordu. Belki Felix ile bunu yapabilirdi ama konuya tam olarak nereden başlayabileceğini bilmeden bunu yapmak zordu. Üstelik Felix hikayenin tamamını öğrendiğinde nasıl tepki verirdi Hyunjin'in hiçbir fikri yoktu. Günün sonunda Felix sadece şunları biliyordu:

1-Hyunjin'in arkadaşı var

2-Hyunjin'in ona karşı karışık hisleri var

3-Hyunjin'e bebeğim diye seslenmişti

ve Felix'in bilgi sarmalı burada sonlanıyordu. Açıkcası Felix'in akıl vermesine ihtiyacı yoktu ve Felix pek akıl vermeye hevesli değildi. Sadece birilerine anlatması gerekiyordu ve Felix bunun için çok iyi bir araçtı. Ancak Felix, Jisung'un adını bile bilmiyordu. Minho'dan bahsetmek bile istemiyordu Hyunjin. Kafasının içinde düşünceler dönerken uyumaya devam etmek çok zordu. Telefonunu çıkardı ve Jisung'dan aldığı birkaç bildirime bakmak için yüzüne doğru kaldırdı.

jisung:
uyanır mısın artık?
saat on iki oldu

Hyunjin saate baktı. Şu an saat bire geliyordu.

Berlin, KottiWhere stories live. Discover now