Haii ben geldiim, huh gecikme için üzgünüm. Bu bölümü ne hikmetse bir türlü tamamlayamamıştım. Ancak bitirebilme şansım oldu ve tamamladığım gibi de paylaşıyoruum.<33
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
**
"Majesteleri zevce... Zevce zindandan kaçmış! Bir kaç muhafızı ile Soo Hyun'u alıp kaçtılar..."
Jimin'in telaşlı sesi kulaklarımda çınlarken, başımdan aşağıya kazanlarca kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Siktir!
Ben şokla kalakalırken Taehyung hızla söze atıldı.
"Düşün peşlerine! Ve sınırları kapattırın derhal, hiç bir şekilde Joseon sınırlarından çıkmayacaklar!"
Taehyung elimi bırakıp muhafızlara emir verirerek odadan dışarıya fırlarken, Jimin hızla kenara çekilip başını önüne eğdi.
"Atımı getirin!"
Taehyung yeri göğü inletecek şekilde bağırarak uzaklaşmaya başladığında, duyduklarımın şokunu aşmaya çabalayarak Jimin'in kollarından tuttum.
"İyi misin Jimin?"
"İyiyim. O kahrolasıca kadının elinden prensi almaya çalıştığımda beni dövdüler. Hiç bir şey gelmedi elimden. Bağırdım, ama muhafızlar gelene kadar kaçtılar, planı çoktan kurmuşlardı."
"Bu sefer kelleni alacağım zevce! Benim oğlumu kaçırmak ne demek sana göstereceğim!"
Taehyung'un koridorda uzaklaşmasına rağmen yankılanmaya devam eden sesiyle gözlerim irileşti. "Jimin gitmeliyim. Kralla gitmeliyim." dedim ve bana bir karşılık verme fırsatını dahi beklemeden koşturarak Taehyung'un peşine düştüm.
Prensin önünde zevceyi öldüremezdi. Tanrım bu öfkeyle, gözü dönmüş bir şekilde bunu yaparsa prensin psikolojisi mahvolurdu!
Koştura koştura çoktan hazırlanan atına binmek üzere olan Taehyung'a yetiştiğimde, "Kralım!" diye bağırdım.
Taehyung atın üstüne yerleşip dizginleri parmakları arasına aldığı gibi başını çevirip bana baktı.
"Ben... Ben de gelebilir miyim?" Onca askerin içerisinde ne söyleyeceğimi bilemediğim için bu kelimeler dökülüverdi dudaklarımdan, o telaşla.
Başını iki yana salladı. Gözleri koyulaşmıştı,öfke püskürüyordu bakışları.
"Saraya geri dön."
Atın önüne geçerek ilerlemesine engel olup yolunu kestim. "Lütfen majesteleri."
Taehyung dudaklarını şişirerek ofladı. "Soo Hyun şu an çok korkmuştur..."
Bu sözlerimle birlikte gözlerindeki o katı bakış yumuşarken çatık kaşları normal haline döndü.
"Korkmuştur değil mi..." diye mırıldandığında dudaklarımı büzerek üzgün bir ifadeyle onu onayladığıma dair başımı salladım.
Tek eliyle dizginleri tutarken, diğer elini tutmam için yana doğru uzattığında vakit kaybetmeden harekete geçip elinden tuttuğum gibi beni çekip kaldırdı. Arkasına oturacağım şekilde atın üstüne binmeme yardımcı olarak çekiştirdi.
Sonrasında dizginleri sallayarak atı harekete geçirdiğinde düşecek gibi olunca refleksle ellerimi onun karnına sıkıca dolarken buldum kendimi.
*
At dörtnala koştukça, Taehyung'a daha sıkı sarılmış, yüzümü sırtına yaslamıştım.
Çok uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından atı durdurduğunda, başımı çevirip onun omzu üzerinden önüme baktım. Rüzgarın vücuduma saldırısı yüzünden aptallaşmıştım. İlk kez ata bindiğim için ve Taehyung atı kontrollü bir şekilde hızlıca koşturduğu için bir anda durunca beynim sallanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEGGAR OF MIRACLE • TAEKOOK ✓
FanfictionDilsiz, sokak dilencisi olan Jeon Jungkook, yağmurlu bir günde ona şemsiye veren kişi sayesinde mucizevi bir şekilde kendisini 650 yıl öncesinde, Kim Taehyung'un krallığında uyanmış bulacaktır. Üstelik artık dilsiz değil, konuşabiliyordur... Semetae...