~Doğruluk mu cesaret mi? ~

5.7K 765 2.4K
                                    

(Jisung'dan)

Bazı anlar vardır ki insanın o an sadece öylece durup tehlikenin geçmesini beklemekten başka yapacak bir şeyi yoktur.

Elleri titrer, çığlık atmak ister ama kesilen nefesi buna engel olur ve sadece yerinde sayar. Beyninden kurtulmakla ilgili yüzlerce plan geçer ama o sadece öyle durur. Bacakları tutmaz, bedeni yerinden oynamaz ve nefesi kesilir.

İşte tam da o anlardan birindeydim...

"Ne o Peter? Sonun olacağını söylediğin adamın seni eski sevgilinle basmasından mı korktun?"

Benim dolu gözlerle kapıya bakan bedenimin hemen arkasındaki Minho'nun alaycı bir tonda çıkan sözleri kulağıma boş bir odada bağırarak söylenmiş gibi geliyordu. Boğuk, yankılı ve çokça gürültülü...

Ne yapacağımı bilmiyordum. Kapıyı açmamak sorun olabilirdi ama açmak daha büyük sorunları doğuracaktı. Bundan emindim.

"Jisung.." Seonghwa'nın sesi diğerlerinden farklı olarak alçak bir tonla duyulurken ben de derin bir nefes alıp sol elimde tir tir titreyen sağ bileğimi sıkıp titremesini geçirmeye çalıştım. Anksiyete Minho'nun bana giderken bıraktığı hediyelerden biriydi ve sanki gittiğinde hissettiğim duyguları her an hatırlayayım diye bana nefes darlığı, kalp ağrısı ve güçsüz düşme hissiyatı bahşediyordu. Ne ironi ama...

"Dilini mi yuttun yoksa? Hadi ama Jiji~ biricik son aşkın sana sesleniyor. Ona cevap vermeyecek misin?"

Minho keyifliydi. Kulağına vesvese veren bir şeytan kadar keyifliydi. Ve onun keyifli olması bile beni öfkeden kudurtuyordu. Üst üste yaşadığım bu lanet hisler hastalığımla birleşince ciddi manada bir canavara dönüşebilirdim. Eğer Minho bana biraz daha yaklaşıp o iğrenç sözlerini kulağıma kulağıma fısıldamaya devam ederse bunun hiç de uzun sürmeyeceği kesindi.

Dehşete düşmüş bakışlarım ve diğer yandan ciğerlerimin havayı reddetmesiyle mücadele etmeye çalışırken Minho'nun sözleri son noktam olmuştu.

"Pekala... İzin ver o halde ona ben açayım kapıyı."

Beni dehşete düşüren sözlerini bitirir bitirmez omzuma hafifçe çarparak yanımda yürümeye başladığında gelen korku yüzünden bir anlık refleksle kolundan tuttuğum gibi durdurdum onu.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?!" Dişlerimin arasında oldukça sert ama bir o kadar da kısık sesle sordum sorumu. Bakışlarındaki keyif sinir kat sayımı daha da arttırıyordu. Önce titreyen ellerimle tuttuğum koluna sonra da bana baktı ve dudağını hafifçe yukarı kıvırıp tamamen bana döndü. Şu an öyle gergindim ki nefeslerimizin karıştığı yakınlığına bile sinir olamayacak hale gelmiştim.

"Ona kapıyı açacağım güzelim. Dışarıda mı kalsın istiyorsun?" Dudaklarını büzerek oyuncu bir edayla sorduğu soru yüzünden burnumdan nefes alıp verdim ve sakin olmaya çalışarak tam onu cevaplayacaktım ki önce kapıya yeniden vuruldu ve hemen ardından Seonghwa'nın sesi duyuldu.

"Jiji? Güvenlik görevlisi yarım saat önce eve girdiğini söyledi. Yani içeride olduğunu biliyorum." Sözleri kalbimin atışını daha da arttırırken yutkunmadan edememiştim. Soğuk terler döktüğüm reddedilemez bir gerçekti.

"Bak, konuşmak istemiyor olabilirsin. Ben... sadece nasıl olduğunu merak ettiğim için geldim. Bir de... şey.. dayanamadım işte. Yani.. hem dün gece yaptığım şey yüzünden hem de.. bugün o canlı yayını ben de izledim ve.. ahh.." Birkaç saniye susup derince nefes aldı ve kendine verdiği cesaretle beni suçluluk duygusundan öldürecek o sözlerine devam etti.

"Jisung aslında bakarsan ben..ben korkuyorum. Seni kaybediyor olduğum düşüncesi korkudan uyutmuyor beni. Biliyorum doğru bir zaman değil. Zor bir gün geçirdin. Ben.. sadece yanında olmak istiyorum. Ayrıca dün yaptığım şey için de özür dilemeliyim. Biliyorum senden istediğim şey.. ahh.. Yaptığım aptallıktı. Keşke zamanı geri alabilsem.. ben.. gerçekten korkuyorum Jisung. Hem de çok korkuyorum. Bu kapıyı bana hiç açmayacaksın diye çok korkuyorum. Öyle çok korkuyorum ki ben ne yapacağımı bilemiyorum. Ne yapmalıyım Jisung? Hm? Kapılarını bana açabilmen için ne yapmalıyım?"

SOKAK LAMBASI • MinsungWhere stories live. Discover now