- 13. Bölüm -

44 9 2
                                    

........

"Ne olacak şimdi? Alev iki gündür kimseyle konuşmuyor, sadece aşağıya inip yemek yiyiyor o kadar. Bazen bana  laf söylemesini bile istiyorum." Sena kendinden emin konuşsa da sesi mırıltıyla çıkıyordu dudaklarının arasından. Sergen karısının yüzünü izliyordu sigara eşliğinde. Alev'e her ne kadar gıcık olsa da ona alıştığını biliyordu Sergen. Karısının lafları bu yüzdendi. Alev'i bulduklarını zamanı unutamıyorlardı. Onunla  birlikte tekli koltuklarda oturan Dağıstan da unutmuyordu o halleri. Tek başına üstü sırılsıklam olmuş, üşümüş çaresiz kadını  unutamıyordu. Elinde ki güverciniyle yapayalnız kalmıştı. Bir şeylerin o kadar farkında değildi ki, o hava şartları altında elinde tuttuğu güvercininin öldüğündüğünden de haberi yoktu. Sıkıntıyla nefes verip bir sigara yaktı. İki gündür kaçıncı paket sigarasıydı emin değildi.

Alev şartlanmış bir robot gibi sabah erken uyanıyor aşağıya inerek  bir parça kuru ekmek yiyerek odasına geri çekiliyordu. Dağıstan kendisine zarar verir diye  yanına bile yaklaşamıyordu. Akşam yemeğini de altı gibi yiyiyordu, bir parça kuru ekmek ve su. Saatleri hiç şaşmaz, dakikti.

Geçen akşam ıslanmış bedenini eve getirdiğinde Sena ona sıcak bir duş aldırmış ve üzerini değiştirmişti. Dağıstan o gece onu ne kadar yalnız bırakmasa da Alev onu istememiş ve yalnız kalacağını söylemişti. Dağıstan ona sindirmesi için zaman  vermişti.

"Dağıstan sen söylemediysen kim söyledi?" Sigarasından derince bir nefes çekerek küllükte söndürdü.

"Bilmiyorum." Dedi ifadesiz sesiyle. Alev'in babasına kendisi söylecekti ama bundan vazgeçmiş ve akışına bırakmıştı. Kimin söylediğini araştırıyorlardı. Arkadaşlarından ve kendisinden başka kimse bilmiyordu bu evliliği. Nerde yanlış yapmıştı? Bilmiyordu. Uykusuzluktan bitap düşmüş gözlerini ovaladı çaresizve. Üst kata çıkmak istiyor ama onu engelleyen bir yanı vardı. Aklı durmadan çalışıyor ama boş çalışıyormuş hissiyatı vardı üzerinde. Bozulan bir oyuncağın çarkının boş çevrilmesi gibiydi.

"Abi!" Caner'in sesini duymalarıyla hepsi ona dönmüşlerdi. Serkan sıkıntılı nefesler vererek telefona kaptırmıştı kendisini.  Her ne kadar konuşulanları duysa da suspustu. Sadece yaptığı tekrar tekrar izlediği komik videoydu. Başka zaman olsa katıla katıla güleceği video bile gülmesini sağlamıyordu. En yakın arkadaşını kaybetmiş hissediyordu.

Dağıstan karşısında ki adama konuşması için işaret vermişti başıyla. "Dediğiniz gibi Alev Hanım için beyaz bir güvercin bulduk ve kanadına kırmızı benekli işaret yaptık. Biraz sonra Seyfi getirir güvercini." Başını sallayan Dağıstan Atasoy, bu güvercinle karısının yanına yaklaşmak istiyordu. Koskoca günde sadece iki kere yüzünü görüyordu. Hiç gülmüyordu yüzü. Caner koltuklardan birine oturarak Bayan Bi'ye çevirdi bakışlarını. Bayan Bi ise ondan gözlerini kaçırmış ve önüne dönmüştü. Bu döngü hiç bitmiyordu. İki gündür akşam geç saatte oturdukları yerden kalkıyorlar ve sabah erken saatte aynı yerde yerlerine kuruluyorlardı. Kimseden çıt çıkmadan sessizliği dinliyorlardı.

Biraz sonra duyulan adım seslerine kimse başını kaldırıp da  bakmamıştı. Onu herhangi bir adamı sanan Dağıstan öylece bakışlarını kapıya dikti. Gördüğü yüzle yerinde doğrulmuştu. Dudakları fısıltıyla karısının ismini telaffuz etmişti. Kimse duymamıştı onu. Herkes öyle çok dalgındı ki kapıya dönüp de bakmıyorlardı. Alev kızarmış gözleri  ve dağınık topuzundan firar eden saç tutamlarını yüzünden çekme zahmetine girmeden öylece kendisine bakıyordu. Yaşamayı unutmuş gibi bakan gözlerinin içinde tedirgin ifadeler vardı. Alev arkasına sakladığı cam sürahiyi havaya kaldırdı küçük çocuklar gibi.  Suyu bitmişti ve doldurulması gerekiyordu.

ALEV'İN GÖLGESİ (DEVAM EDECEK!)Where stories live. Discover now