-42-

48 6 1
                                    

💎İYİ OKUMALAR💎

4. KİTAP: 5.BÖLÜM

LOTUS KARA'DAN

22.09.2023

Bundan 10 dakika önce yaptığım işkence sonucu ellerime bulaşan kana baktım... ellerimde ki kanın aynısını büyük bir kazanın içinde gördüğümde 6 yaşındaydım. Murat olacak şerefsiz bizi eğitmek için hepimizin kafasını sırayla kan dolu kazanın içine bastırmıştı. Kaç dakika o şekilde kaldığımızı hatırlamıyorum, hatırladığım tek şey tam 1 hafta boyunca o kan kokusunun üstümden çıkmayışıydı. Her kokusunu aldığımda midem bulanıyordu. Gecelerce ağlamıştım. O işkencenin bitmesi için her ağladığımda işkencenin boyutu artmıştı.

Bakışlarımı ellerimden çekip önümde kan kaybından ölen adama çevirdim. patron işlere fazla ara vermemize izin vermemiş uzun tatilin üstüne ilaç gibi gelecek bir cinayet işi vermişti. anıl ve barkın içeriyi hallederken ben asıl adamla ilgilenmiştim. Bedeninin her yerini özenle bıçaklarla çizmiştim, ardından tam kalbinin olduğu tarafı deşmiştim. Kalbini ellerimin arasına aldığım an adam ölmüştü. Adamın kalbini bir kenara fırlattıktan sonra ellerimi pantolonuma sürdüm.

Odadan çıktığımda anıl ve barkın'ın da çok akıllı durmadıklarını gördüm. Yüzümde vahşetten çıktığımdan dolayı oluşan bir gülümseme vardı. "bitti mi?" dedi barkın soğuk bir sesle, başımı salladığımda etrafta bize ait olan delileri yok ettikten sonra oradan ayrıldık.

Arabada ki ıslak mendiller ile yüzüme sıçramış kanları sildim. Anıl'a baktığımda düşünceli bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Koluna dokunduğumda bana döndü. Gülümsemeye çalıştı ama olmadı.

1 haftadır batı bizim evde kalıyordu. Batı'nın canının ailesi yüzünden sıkkın olduğunu biliyordum. şimdi ise aynı can sıkıntısı anıl'da vardı. "neyin var" dedim şefkatli bir şekilde, biraz bana yaklaşıp sarıldığında gülümseyip saçlarından öptüm. "batı" dedi ve sıkıntılı bir şekilde of çekti ardından konuştu "ailesine çok üzülüyor, ne yapacağımı bilmiyorum" anıl'ın gerçekten aşık olduğunu biliyordum. gözlerinde gördüğüm ışığı daha önce onda hiç görmemiştim. "aile önemli anıl, biz hiçbirimiz bunu anlayamayız çünkü bizim bizden başka kimsemiz yoktu ama batı" derin bir nefes aldım ve anıl'ın tepkilerini gözlemledim. Sanki her kelimemde kalbinin üzerinde ki yara kanıyordu.

"batı'nın ailesine ihtiyacı var" dediğimde başını sıkıntıyla geriye yasladı. Bunları o da biliyordu ama bazen insanlara gerçekleri hatırlatmak lazımdı. Kollarımı ona doladım "halledersiniz sıkma canını" başını tamam anlamında salasa da benden ayrılmadı. Doğruydu, bizim bizden başka bir ailemiz yoktu.

...

Tüm işlerimizi hallettikten sonra anıl batı'yı okuldan almaya gitmişti, bende tek başıma eve gelmiştim. yoldayken patron barkın'ı aramıştı ve her ne duyduysa barkın çok fazla açıklama yapmadan yanımdan ayrılmıştı. Aslında hiçbir şey demedi de denilebilir, sadece birkaç güne geleceğini söylemişti ve gitmişti. Bu durum içimi korkutuyordu. Mutluyduk ve ben bu mutluluğun bozulmasından çok korkuyordum.

yorgun bedenimi yatağa bıraktım. üstümü bile değiştiremeyecek kadar kendimi yorgun hissediyordum.

 
BARKIN KARAHAN'IN ANLATIMIYLA

istanbula saatler sonra varmıştım. yol boyunca aklımda dolanan tek şey patronunn dediğinin doğru olup olmadığıydı, böyle bir şey nasıl gerçek olabilirdi ki araştırmıştım lotusu bulduğum an araştırmıştım ve karşıma kesin bir sonuç çıkmıştı ama şimdi öyle değildi. hayatım ellerimin arasından kayıyordu herey yeniden bir enkaza dönüyordu ve ben o enkazın altında kalıyordum. arabayı son hıza getirip patronun evine geldiğim an sert  bir şekilde durdum arabadan inip kapıya ulaştığım an hareketlerim yavaşladı. buna hazır mıydım?

içeri girip gerçeklerle yüzleşmeye hazır mıydım? ya doğru değilse ya boşa bir ümitse lotusa söylememiştim çünkü gerçek değilse lotus yıkılırdı bunu biliyordum. ondan bir şey saklamak göğsümün üstünde bir acıya neden oluyordu, kapıyı çaldığımda bir çalışan tarafından kapı açıldı bana yıllar gibi gelen süre sonunda içeri girdim kadının gösterdiği yöne doğru yürüdükçe kalbim deli gibi çarpıyordu. buna hazır değildim.

odanın önüne gelince bir süre kapıya baktım. gerçekler bu kapının ardındaydı, her şey tek bir şeyle yok olabilirdi ya da yeniden başlayabilirdi. güçlü olmalıydım. sürekli içimden aynı şeyleri tekrarladım ve nihayet kapıyı açtım. içeri girdiğimde patronu gördüm. arkası dönük bir şekilde koltukta oturuyordu. koca cüssesinden dolayı ileriyi göremiyordum. "çok uslu bir çocuksun" dedi patron ondan ilk defa duyduğum şefkat dolu bir sesle, cümlesi nefesimi kesti. çocuk vardı doğru olma olasılığı her saniye artıyordu.

patron bana döndüğünde bir süre bana baktı ardından gerçekle yüzleşmemi ister gibi ayağa kalktı. önce patrona baktım ardından koltukta oturan minik lotusa ve bana çok benzeyen çocuğa baktım. patron omzuma hafif bir şekilde vurup bizi odada yalnız bıraktığında ne yapacağım bilemedim.

şuan öyle bir andaydım ki ne duygularımı hissediyordum ne de söyleyeceğim kelimeleri beynimde toplayabiliyordum. derin bir nefes aldım. yavaşça çocuğun yanına gittim ve az önce patronun oturduğu yere oturdum.

çocuk bana bakıyordu ben ise ona bakıyordum. gözleri lotusun gözleri gibiydi, bakışları ürkekti. yüzünü incelediğimde dudağının kenarında küçük bir yara bandı vardı. daha dikkatli bakıldığında yanağında ve saç diplerinde kızarıklık vardı. bu normal bir kızarıklık değildi, birisi bilerek ona zarar vermişti. ellerim istemsizce yumruk oldu. "kim yaptı bunu sana" sesim istemsizce sert çıkmıştı. bu onu korkutmuştu çünkü oturduğu yerde gerildi ve biraz geriye kaçtı. bu izleri ona yapanlara sinirlenmiştim ama bu onu korkutmuştu

daha sakin bir şekilde konuştum. "korkma, sana asla zarar vermem" bir an için sözlerime inanmak istediğini gözlerinde gördüm ama korkuyordu. aklıma gelenlerle kalbim sıkıştı. benim gibi bakıyordu. çocukken murattan şiddet gördüğümde baktığım gibi bakıyordu. minik dudaklarını araladı ve korku dolu bir şekilde konuştu "onun söylediği kişi sen misin?" patronun ona ne dediğini tam bilmiyordum. patron her zaman gizemli bir adamdı. hiçbir zaman her şeyi açık açık söylemezdi bana bile durumu anlatan bir kaç kelimelik bir mesaj atmıştı ve beni buraya çağırmıştı

"ne dedi ki sana" dedim duyacaklarıma kendimi hazırlarken, çocuk cevap vermek yerine ayağa kalktı titreyen bacakları ile yavaşça patronun çalışma masasının üstünde duran kağıdı aldı. yavaşça kucağıma bıraktı. bakışlarım bir çocukta bir kağıttaydı "sen benim babam mısın?"

YORUMLARINIZI ALAYIM

Lotus Çiçeği~serisiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant