1

337 50 71
                                    

Halbuki siyah asildi,
bu yüzden etrafındakiler onun kibirli olduğunu düşündü...
Fakat siyah tüm renkler adına kötülüğü temsil etmeyi kabul etmişti.
Siyah 'fedakardı'.

*          *          *

Evrenleri birbirine bağlamak belki de varolan en zor işti. Bu işi yapabilecekse tek bir varlık vardı. Dünya ağacı. Dalları ve köklerinin her biri evrenleri birbirine bağlardı. Tanrıların babası olarak bilinen Odin bile dünya ağacının yanında zayıf, aciz bir varlık olarak kalıyordu. Dünya ağacı olarak bilinin bu varlık tam olarak bir ağaç değildi. Bunu bilen ise tek kişi vardı.

Parlak yeşil gözler önünde süzülen ruha baktı. Bir hata yapmıştı ve yaptığı bu hata az daha en değerli varlığının yokolmasına sebep oluyordu. Şimdi her şeyi değiştirecekti. Zaman, mekan, varoluş, yokoluş ve daha ne kadar mutlak kavram varsa hepsine hükmedebilirdi. Kendilerine tanrılar diyen o karıncaları sadece istemesiyle yokedebilirdi. O insanların Tanrı olarak tapması gereken kişiydi ama insanlar onu bir ağaçtan fazlası olarak görmüyordu. Bu önemli değildi. Şimdi işine odaklanmalıydı. Bir mücevherden bile sert olan yeşil gözler gri renkli ruha döndüğünde yumuşadı. Şefkat dolu bakışlarla beraber ruhu olması gereken bedene gönderdi. Şimdi yine boşlukta yalnızdı. Birkaç saniye sonra ilahi bir sesin fısıldaması duyuldu.

"İyi şanslar Loki."

*          *          *

Privet drive 4 numaralı evin merdiven altındaki dolabında üstü başı kanla kaplı bir çocuk yatıyordu. Küçük çocuğun vücudundan damlayan kanlar yerde küçük bir gölcük oluşturmuştu. Küçük görünüşüne aldanmamak gerekti. Bu kadar kan kaybetmek yetişkin bir insanın yarı baygın hale gelmesine yeterdi. Sorun şuydu ki bu kadar kanı kaybeden sadece küçük bir çocuktu.

Karanlık dolabın içinde zar zor görebilecrk kadar ışık vardı. Zira dışarıdan izleyen biri bu çocuğun parmağını oynattığını görebilmek için gözlerini sonuna kadar kısmalıydı. Çok geçmeden çocuğun gözleri açıldı. Zümrüt yeşili gözler hiçbir şeyin farkında olmadığını belirtircesine mattı. Sadece birkaç saniye sonra zümrütler şaşkınlıkla açıldı. Çocuk aniden doğrulmaya çalışsa da vücudu buna izin vermedi. Her bir hücresi acıyla dolup taşıyordu.

Hissettiği acıyla doğrulmaktan vazgeçti. Zihni neler olduğunu algılamaya çalışıyordu. Ölmüştü. Ölmüş olması gerekiyordu. Asgard'ın prensi Loki, ihanetle suçlanıp Odin tarafından öldürülmüştü. Öldüğünü çok net hatırlıyordu. O zaman neden buradaydı? Neden vücudu bu kadar acıyordu? Kendini sakinleştirdi. Panik yapmanın yararı yoktu. Büyüsüne odaklandığında hala orada olduğunu gördü. Bu onun için bir rahatlamaydı. Büyüsünü kullanarak vücudundaki acıyı hareket edebileceği kadar azalttı. Bunu yaparken bedeninin 5 yaşındaki bir çocuk boyutunde ve bir sürü yarayla kaplı olduğunu görmüştü.

Doğrulup sırtını duvara yasladığında etrafa bir göz gezdirdi. Oldukça karanlık ve küçük bir yerdeydi. Zemin kanla kaplıydı. Yerdeki kanın kendi kanı olduğuna emindi. Etrafı incelemeyi bitirdiğinde zümrütlerini kendi vücuduna kenetledi. Gördüğü şey kesinlikle hoşuna gitmemişti. Tüm vücudu kesikler, morarıklıklar, çürükler, kemer izleri ve yanıklarla kaplıydı.

Derin bir nefes çekti. Tam olarak ne olmuştu? Göğsünü delen kılıcı hatırlıyordu. O zaman neden şimdi 5 yaşındaki bir bedendeydi? Zihnini düşünmeye zorladı. Bu durumla ilgili bir açıklama olmalıydı. Asgard kütüphanesinde yaptığı araştırmaları düşündü. Daha önce buna benzer bir şey okumuş muydu? Belki reankarnasyon? Hayır. Reankarne olsaydı büyüsü de onunla gelmezdi. Bir ihtimal... Evren değiştirmiş olabilir miydi? Ama bunu yapabilecek tek varlık dünya ağacıydı. Onun izni olmadan evren değiştirmek imkânsızdı. Daha fazla düşünmenin anlamı yoktu. Bir şekilde evren değiştirmişti. O zaman bu olayı bir fırsata çevirmeliydi. Tabi öncelikle bu küçük bedeni iyileştirmeliydi. Maalesef ki bu bedendeki yaralar çoktan kalıcı hale gelmişti. Hangi büyüyü kullanırsa kullansın, bu yaraları tamamen iyileştiremezdi.

Büyüsünü odakladı ve tüm yaraların kapanmasını sağladı. Artık rahatça hareket edebilirdi. Şimdi bu bedenin anılarına ulaşmalıydı. Bu da kolaydı. Ruhu ve zihni farklı olabilirdi ama bu bedenin her hücresi yaşadıklarını kaydetmişti. Yine büyü kullanarak hücrelerini uyardı. Birkaç saniye sonra bu bedenin anıları zihnine doluşmaya başlamıştı. Anıların tamamı istismar ve zorbalık içeriyordu.

Bu bedenin sahibi kendi adını bilmiyordu. Ebeveynleri küçük yaşta öldüğü için akrabalarına bırakılmıştı. Eniştesi ve teyzesinin yanında yaşıyordu ve bu evdekiler dışında kimse varlığından haberdar değildi. Ev halkı ona zorla ev işlerini yaptırıyor, düzgün yapamazsa istismar ediyordu. Kuzeni Dudley sürekli onu dövüyor ve aşağılıyordu. Ne zaman tesadüfi büyü yapsa -bu bedeninde büyüsü vardı- cezalandırılıyordu.

Loki sırıttı. Bu çocuğun intikamını alacaktı ve bunu yaparken kendi yaşamını da düzenlemiş olacaktı. Yataktan kalktı ve küçük dolabın kapısına ulaştı. Anılar sayesinde neyin nerede olduğunu biliyordu. Kilit elini koyup biraz bastırmasıyla kırıldı. Tabi ki bunu yapmak için büyü kullanmıştı. Dolaptan çıktı ve doğruca mutfağa gitti. Büyük bıçaklardan bir tanesini kaptığı gibi üst kata çıktı. Her adımında büyüsü etrafa baskı uyguluyordu. Öyle ki büyü gücü olmayan bir ölümlü bu baskıda hareket edemezdi. Üst kata çıkınca ilk kişi çok sevgili kuzeninin odasıns gutmek oldu. Büyüsünün yaptığı baskı yüzünden Dudley titremekten fazlasını yapamıyordu. Loki'yi gördüğünde gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

Loki'nin yüzündeki gülümseme büyüdü. Bıçağı yüzyılların verdiği tecrübeyle salladı. Sadece saliseler sonra Dudley Dursley ölüydü. İntikam alacaktı ama çokta abartmaya gerek yoktu. Odadaki işini bitirdiğine karar kıldı ve ölü bedenden akan kanların ıslattığı yatağı görmezden gelerek Petunia ve Vernon Dursley'in yatak odasına gitti. Evli çiftte korkuyla titreterek ona bakıyordu. Loki onlara hızlı bir ölüm vermek istemiyordu. Bu yüzden öncelik olarak bıçakla vücutlarının çeşitli yerlerine kesikler açtı. Bazı yerleri resmen oymuştu. Sıkıldığında bıçağı sırayla çiftin kalplerine sapladı ve yüzüne sıçrayan kanı yıkamak üzere banyoya gitti.

Ölümlülerin nasıl yaşadığını az çok biliyordu. Zamanında Thor'un ısrarları ve zorlamaları sonucu birkaç kez midgard'a gitmiş ve orada bir yıl kadar kalmıştı. Midgardlılar güçsüz ölümlüler olabilirlerdi ama göründüklerinden daha zekiydiler.

Loki düşüncelerinde kaybolmuşken vücudu yapmayı hedeflediği gibi yüzünü yıkamıştı. Asıl soru şimdi ne yapması gerektiğiydi. Bu evrenin asgard'ı yoktu. Olsa bile geri dönemezdi. En mantıklı karar bu evden ayrılmak olurdu. Sorun şuydu ki Loki buradan ayrıldıktan sonra nereye gideceğini bilmiyordu.

Zihninin gerilerinde bir ses umursamamasını söyledi. Şuan ölü olması gerekliydi ama değildi. Yani ne isterse onu yapacaktı. Geniş bir çanta aldı ve içine evde bulduğu tüm paraları doldurdu. Birkaç bıçak ve bir şeyler daha aldıktan sonra tam evden çıkacaktı ki ayağı bir şeye takıldı. Bir deftere. Açıp baktığında bunun Petunia Dursley'in günlüğü olduğunu gördü. İşe yarar bir şeyler bulabilme umuduyla günlüğü karıştırdı ama bu çabası nafileydi. Sadece anne ve babasının adını öğrenebilmiştim. Lily ve James Potter. Defteri bir kenara attı ve umursamadan evden ayrıldı.

Yol onu nereye götürürse oraya gidecekti. Şans eseri yolu bir doğa parkına düşmüştü. Biraz etrafta gezindiği. Burası bir parktan çok orman gibiydi. İlerlerken bacağında bir şey olduğunu hissetti. Aşağı baktığında çimen yeşili bir yılanın ona baktığını gördü.

*          *          *

Hehe. Yeniden merhaba. Yavaş yavaş yazmaya dönüyorum. Bu kurgu bayadır aklımdaydı ve dönüş için güzel bir başlangıç olacağını düşündüm. Ve tabiki bölümü ithaf etmek istediğim biri var.

DarkPrince06B

Desteğin ve sürekli yanımda olduğun için teşekkürler. Seni seviyorum.

Hepinize iyi okumalar!

Ondskans återkomstWhere stories live. Discover now