Bölüm 1

5 2 19
                                    

Selam!! Bu benim ilk ve son notum olacak. Bu benim ilk korku kitabım o yüzden çok iyi olmayabilir. Nefes darlığı, kan, mümkün olabilecek herhangi bir ölüm, zehirlenme ve ruhlarla ilgili bir rahatsızlığınız varsa dikkatli olun. Ben profosyonel değilim. Tabii ki hatalarım olacak. Bir yazma düzenim de yok 2 bölümün arasına şu kadar zaman olacak diyemem. Sadece eğlence için yazılmış bir hikaye. Umarım beğenir ve birazda tırsarsınız. Hehhehe. İyi eğlenceler!!!

* * *

"Bu güzel gecede burada bulunduğunuz için ne kadar teşekkür etsem azdır."

Kahverengi saçlı, uzun adam büyük bir sırıtışla bardağını aldı.

"Bu şehri geliştirmek için hepimiz çok çalıştık. Bugün de bunu kutlamak için buradayız..."

Adam büyük bi sırıtışla konuşurken uşağı sahnenin kenarından onu izledi. Oldukça resmi kıyafetler giymiş adamın ağzında bal damlıyordu. 100 Days Hotel büyük bi otel değildi fakat tamda Bay Mustache'in istediği büyüklükteydi. Yinede uşağı Edward, buradan hoşlanmıyordu.

"...keyfini çıkarın dostlarım!"

Adam süslü püslü konuşmasını yaptıktan sonra küçük sahneden indi ve uşağına gelmesi için eliyle işaret ederek en başta ki masaya oturdu. Edward yanında beklerken rahatsızca etrafına baktı. Sessizce mırıldandı.

"Bunun olmasına izin vermeyeceğim."

* * *

Finn artık kafasını tutamıyordu. Çok yorgun olduğu zamanlardan biriydi. "Artık eve gitmeliyim." Diye mırıldandı. Eve giderken bir kaç çikolata alabilir, arabasında onları yedikten sonra kapısından içeri girer girmez hemen yatağa atabilirdi kendini. Yatağına giden yolu hayal etmek bile yorucuydu.

Önüne düşen siyah saçlarını sağ eliyle yana doğru yatırdı. Saç kesimine ihtiyacı vardı. Aynı elini çenesine doğru götürüp kirli sakallarını karıştırdı. "Ve bir tıraşa.." diye düşündü. Bazen kendine bakmayı gerçekten unutuyordu.

İç çekerek sandalyesinden kalkıp eve gitmeye hazırlandı. Kendini biranda evinin önünde bulan Finn, çikolataları almayı unuttuğunu farketti. "Herneyse," diye geçirdi içinden. "Bugün çikolata yok."

Pijamalarını giyip yatağına girdi. Kendi başına yaşıyordu. Annesi ve babası başka şehirdeydi ve hiç evlenmeyi düşünmemişti. Evlendiği kadının kendisine dayanabileceğini düşünmüyordu bile.

Kendi kafasında ki düşüncelerden uyuyamazken gözlerini odasının bir köşesine dikti. Boştu. London'da, ailesiyle birlikte kalırken olduğu gibi dolu değildi.

* * *

"Ah, o da ne?" diye mırıldandı Finn. Saat gecenin 12'siydi. Sınıf arkadaşlarıyla gizlice bilgisayardan oyun oynadıktan sonra yatmıştı. Annesi artık bir çocuk olmadığını, gecelere kadar oyun oynamak yerine okuluna odaklanması ve iyi bir iş alması gerektiğini söylüyordu ama Finn sadece 18 yaşında olduğunu ve henüz bir yetişkin olmadığını savunmuştu.

Finn odasının köşesine dik dik bakarken orada ki karaltı hiç hareket etmedi. Siyah saçlı gencin ekrana bakmaktan acımış gözleri odasının karanlığına bir nezbe olsun alışınca daha net gördü. Evet, gerçekten bir karaltı vardı orada. Hatta o tam bir karaltı değil, bir siluetti. Siyah bir beden. Kafası tam Finn'e çevrilmişti. O'nu izliyordu adeta. Bunu anlayınca kaskatı kesilen Finn'in yüzü bembeyaz oldu. Orada birşey vardı, kendisine bakıyordu. Ne olduğunu, hatta gerçek bile olup olmadığını bilmiyordu. Yavaşça kurumuş olan dudaklarını yaladı.

"Hayır," diye mırıldandı Finn. "Hayal görüyorum. Aptal korku oyunları."

Kendisini sakinleştirme çabası çokta yeterli olmayan Finn, o tarafa bakmamaya çalışarak gözlerini kapattı. O gece neredeyse sabaha kadar uyuyamamıştı. Son kez gözlerini açıp tekrar kendisine bakan siyah şeyi kontrol etmek istediğinde, odasına giren çok az güneş ışığıyla kaybolduğunu gördü. Ve gevşeyerek tüm gece titrediğini farketti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 17, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Hapsolmuş -Trapped-Where stories live. Discover now