0.1

282 23 12
                                    

"Bay Mannelig,
Bay Mannelig benimle evlenmez misin?
Sana memnuniyetle vereceğim şeyler karşılığında.
Sadece evet ya da hayır diye cevaplayabilirsin.
Evlenecek misin yoksa hayır mı?"

*****

"Uzun yıllar önce Britanya Kraliyetin de bir prenses doğdu. Bu prenses güzel mi güzeldi. Bütün şehrin gözleri bu prensesin üzerindeydi. Kral, prensesin diğer kızlarından güzel olduğunu düşünüyordu bu yüzden diğer kızlarından daha fazla sevdi prensesi.

Böylelikle diğer kızları kıskançlık içinde büyüdü.
Büyüyünce anladı babasının kızları arasında ayrımcılık yaptığını.
Ama anlaması, kardeşlerinin onu kıskanmasını değiştirmedi. Prenses Sophia, hep dışlandı kardeşleri tarafından.
Hep Sophia'nın kötülüğünü istediler."

Kendi hikayemi dinlemek bana güç veriyordu. Özellikle de bunu kendi ağzımdan dinliyorsam.
Ses kaydediciyi kapattım ve oturduğum özel koltuktan kalktım.
Ben sevmezdim maddi değeri yüksek olan eşyaları. Ben babamın parasını istemezdim. Ben diğer kardeşlerim gibi değildim. Ben kendi emeğimle kazanmak isterdim.

Ama eğer bir prenses olarak doğarsanız , sizin isteğiniz ile bir hayat yaşayamazdınız.

"Prenses Sophia, babanız sizi yemeğe bekliyor." Odaya giren yardımcı ile son kez aynadan üstümdeki kraliyet elbisesine baktım. Elbiselerden nefret ederdim. Ama prenses iseniz , sürekli elbise giymeniz gerekirdi.

Odadan çıktım. Büyük ve geniş merdivenlerden indim. Yemek odasına girdiğimde bütün gözler benim üzerimdeydi.

Yerime oturduğumda Kral, eliyle yemeğe başlayabileceğimizi gösterdi.
Ablam Prenses Alison, ablam Bari'nin yanında, eşi Eldon ile yanyana oturuyordu.
Yanı başımda oturan ablam Prenses Bari, bana kıskanç dolu gözlerle bakıyordu.
Bu hep böyleydi. Ben onların kıskandığı kişiydim.
"Baba, izin verirsen bugün ablam Prenses Alison ve kız kardeşim Prenses Bari ile dışarı çıkmak istiyoruz." Dedi ablam Belinda.

Yine beni istemiyorlardı yanında.
Olsun. Ben dışarı çıkmayı sevmezdim zaten. Hem akşam olmuştu.

"Kardeşiniz Prenses Sophia'da sizinle gelecekse, elbette çıkabilirsiniz." Dedi dondurucu gözlerle bakarak.

"Hayır baba, ben bugün dışarı çıkmak istemiyorum." Dedim.

"Şuna bak. Biz zar zor izin almaya çalışalım. Kız, ben dışarı çıkmak istemiyorum, desin." Yanımda oturan Prenses Bari fısıltıyla konuşmuştu ama onu duymuştum.

"Madem öyleyse, dışarı çıkabilirsiniz." Babamın son sözü ile herkes yemeğini yemeğe devam etti.

⚔️

"Kalbimi geri ver bana,
cesur savaşçı.
Eğer vermezsen senden söke söke alırım."

*****

"Ah! Ne oluyor?" Biri beni kucağına almıştı. Ve yüksek sesle konuştuğu için uyanmıştım.

Neler oluyor burada!
Gözlerimi açtım ve bana bakan kahverengi çift gözle karşılaştım.
Bir dakika!
Bu, karşı kraliyetteki Prens Alex'ti. Farkettiğim şeyle duraksadım, dışarıdaydık.
Hızla kucağından yere atladım.

"Burada neler oluyor? Prens Alex, neden beni kucağınıza aldınız ve neden dışarıdayım?" Ben en son yatağımda uykuya dalmıştım.

"Prensesi alın ve arabaya götürün." Prens sorduğum sorulara cevap vermedi.

İki kolumdan da gardiyan tutacağı sırada kollarımı geriye doğru çektim ve hep kıyafetimin içinde sakladığım çakıyı çıkardım.

"Ben hiç bir yere gitmiyorum. Neler oluyor dedim burada."
"Bizi o elindeki şeyle korkutacağını mı sanıyorsun?" Prensin yarı alayla söylediği şeye sinirlendim.

KALBİMİN SARAYIWhere stories live. Discover now