21. BÖLÜM

13.5K 954 140
                                    

Sınır 1300 vote, 500 yorum.

Keyifli okumalar🤍

Arabanın görüş açımdan çıkmasıyla biraz daha arkasından bakarken ne yapacağımı düşünüyordum. Aklıma gelen düşünceyle ellerimle vücudumu taradım ama telefonum evdeydi. Vakit kaybetmeden binaya ardından da eve girdim. Gözlerim evi tararken sanki beynim durmuş gibi telefonumun nerede olduğunu anımsayamadım. Gözlerim askılıktaki çantamı radarına alınca adımlarım hızla oraya yöneldi. Çantamı açıp içini karıştırırken bulamadığım telefonla sinirlenerek çantayı ters çevirip içindekilerin yere düşmesine neden oldum. Yere düşüp kırılan parfüm şişesiyle aklıma gelen oğlumla kendime sessizce sövdüm. Hala yere düşmeyen telefonla çantanın içine tekrar bakınca fermuarlı göz de olduğunu gördüm. Vakit kaybetmeden elime alarak arama kayıtlarını açıp ağabeyimi buldum ve arama butonuna basarak kulağıma yasladım. Saatin çok geç olmaması nedeniyle ikinci çalışta açılan telefonla konuşmaya başladım.

"Alo, abi!" diye seslendim. Ağabeyim beni bekletmeden hemen cevap verdi.

"Efendim abiciğim." demesiyle derin bir nefes alarak direkt söze girdim.

"Devran öğrendi." dedim bir solukta. Ağabeyim kısa bir süre sessiz kaldı ve tüm ilgisini bana vererek konuştu.

"Devran neyi öğrendi, abiciğim?" diye sormasıyla hemen cevap verdim.

"Egemen'i öğrendi." diye zorlukla söylendim. Şuan sadece oğluma sarılmak istiyordum. İki oğluma da sarılmak istiyordum. Sadece Alihan'a değil.

"Nasıl öğrendi?" demesiyle o anı düşündüm. Ağabeyim özellikle Egemen'in ismini kullanmamıştı çünkü ismini her andığımızda yanımızda olmaması beni kahrediyordu. Derin bir nefes almak istedim ama boğazıma bir yumru oturmuştu.

"Söylemeyecektim aslında ama beni çok sinirlendirdi ben de ne dediğime dikkat etmeyerek içimi döktüm. Gerçekten isteyerek söylemedim." Tekrar gelen ağlama isteğiyle titrek bir nefes alarak devam ettim. "Abi, sen biliyorsun ben çok acı çektim onun da acı çekmesini ister miyim? Yemin ederim isteyerek söylemedim." diye kendimi açıklamaya çalışırken ağabeyimin sesiyle ona odaklandım.

"Tamam güzelim sakin ol! Ben sana inanıyorum." demesiyle aklıma gelen sahneyle asıl konuya girdim.

"Öğrendikten sonra çekti gitti. Başına bir şey gelmesinden endişeleniyorum. Bir şey olmaz değil mi?" diye sordum beni onaylamasını ister gibi. Sadece bir kere 'olmaz' demesine ihtiyacım vardı. Kendimi buna inandırmıştım ama sonra endişem yok olacak mıydı? Bilmiyordum.

"Tamam abiciğim sen sakin ol ben şimdi onu arayıp öğrenirim." demesiyle kendinden emin çıkan ses tonuyla bir nebzede olsa rahatladım. Tam telefonu kapatacakken hızlıca söylendim.

"Öğrenince bana haber ver." dedim ve onaylayan mırıltısını işittikten sonra aramayı sonlandırdık. Elimde telefon antrede öylece ne yapacağımı bilmez bir şekilde kalakalmıştım. Ardından yerde ki parfüm kırıkları gözüme takılınca mutfaktan süpürgeyi alarak kırıkları süpürmeye başladım.

Devran'ın bakış açısından;

Gözümden akan yaşları sertçe silerken çalan telefonla çoktan çevreyolundan İzmir yoluna doğru sapmıştım. Gözüm ikinciye çalan telefonuma değince Ercüment'in aradığını gördüm. Elim açma butonuna gitti ve açtıktan sonra dediklerine dikkat kesildim.

"Devran," diye ılımlı başlayan sesini konuşarak böldüm.

"Ne var, anasını satayım!" diye hiddetle söylendim. Ercüment karşıda kendini ne kadar tutmaya çalışsa da içinden geldiği şekilde karşılık verdi.

CAN KENARIM (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin