Bölüm 2: Kaza

99 26 329
                                    

Arkamı döndüğümde çoktan bir kalabalık oluşmuştu. Yerde kanlar içinde yatan, üstüne motorsiklet düşmüş bir adam ve araç içindeki şoförü gördüm. Motorsikletlinin durumu ağır görünüyordu. Koşarak kalabalığın arasına daldım.

"Herkes dağılsın! Nefes alamıyor."
dediğimde herkes dağılmaya başladı, tek bir kişi hariç.

"Çekilir misiniz? 'Nefes alamıyor.' dedim!"

"Doktor musunuz?"

"Evet. Başka soru yoksa?" diyerek elimle ileriyi işaret ettim.

"Nabız değeri düşük, ambulansı aradım." dedi nefes nefese.

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Bu sırada inceleme fırsatı bulabildim. Sanıyorum ki yakın yaşlarda olmalıydık. Kumral olan saçları terden ıslanmış ve alnına yapışmıştı. Sakalları yeni traş edilmiş ama hafif uzamıştı. Kahverengi gözleri yüzümde dolaşıyordu.

"Teşekkür ederim gerisiyle ben
ilgilenebilirim."

Gözlerini kısarak bana baktı ve baş parmağıyla sakalını kaşıdı.

"Kalıyorum."

Derin bir iç çekerek tekrardan hastanın yanına çömeldim.

"Duyuyor musunuz? Uyanmanız lazım."

Karşı taraftan ses gelmeyince elimi burnuna götürdüm. Nefes alma süresinin düzensiz ve uzun sürdüğünü fark ettim.
Elimi bileğindeki nabzına yerleştirdim. Kalp atışları da seyrekti.

Arkama dönerek "Nerede kaldı bu ambulans?" diye sordum.

"Gelir sanırım birazdan." der demez kulağıma siren sesleri doldu.

Sağlık görevlileri ambulanstan indi ve yaralının etrafını sardı. Sedyeyle kaldırıp ambulansa bindirdiler. Ben de bileğimdeki tokayla saçlarımı toplayıp hastanın yanına bindim.

"Ambulanstan iner misiniz?" dedi görevli.

Kalp atış monitörünü kendime çevirdim ve hastanın göğsünü açıp kabloları yapıştırdım. O sırada görevli şaşkın gözlerle beni izliyordu. Daha sonra hastane kartımı çıkarıp gösterdim.

"Eslem Akar, genel cerrah." dedim.

"Pardon, hocam." dedi ağzında geveleyerek.

O sırada hasta kıpırdandı, ellerimle boynunu sabitledim.

"Öncelikle sakin olur musunuz? Bir kaza geçirdiniz ve boynunuzu hareket ettirmemeniz gerekiyor." dedim. Kask başından fırladığı için boynunun kırılma ihtimali vardı. Daha sonra ellerimi boynundan ayırdım.

"Boyunluk takalım hastaya." dememle beraber yanımdaki görevliler dikkatlice hastanın boynuna boyunluğu geçirdiler.

Bir süre sonra çalıştığım hastaneye varmıştık. Ambulansın kapıları açılınca görevliler sedyeyi yavaşça indirdi ve acil bölümüne götürdü. Ben de ambulanstan atladım ve hastaneye girdim. Ameliyathaneye yöneldim, içeriye girerek ameliyat için hazırlandım.

Bilinçli olmalıydı ki kask, dirseklik, dizlik takmıştı ve oluşan hasar en aza inmişti. Kanamasını durdurabilmiştik. Yine de boynunda ve kaburgasında kırıklar olduğu için vida tedavisi uygulanmalıydı.

*Boyun kırığı tedavisinde crutchfield askısının özel uçları, kafa kemiğine vidalar ile tutturulur. Yine askıya belli bir ağırlık eklenerek hastanın boynunu oynatmadan yatması sağlanır. Aynı zamanda kaburga kırığı tedavisi için de kaburgaya plaklar ve vidalar takılarak sabitlenir.*

3 saat sonra

"Dikişi atın, ben çıkıyorum." dedim Gözde ve diğer asistanlara.

Nöbetten çıkıp gelsem bile bir yaralı gördüğümde yardım etmeliydim. İşimi severek yaptığım için sorun olmuyordu, çok kutsal bir meslekti doktorluk.

Ameliyathanede eldivenimi ve maskemi çıkarıp çöpe attım ve karşıma görmeyi ummadığım biri çıktı. Otobüsteki teyze..

"Ah oğlum ah. Gencecik yaşında nerelere düştü benim oğlum." diye feryatlar içinde yakınıyordu.

Yanına yaklaştığım an kafasını kaldırıp bana baktı.

"Ah, kızım, hatırladım seni. Burada mı çalışıyorsun? Oğlum nasıl? İyi mi?" diye peş peşe sorular sıraladı.

"Evet burada çalışıyorum. Oğlunuzun durumu gayet iyi teyzecim. Ameliyatına ben girdim, biraz uğraştırdı ama iyi olacak." diyerek onu teselli ettim.

"Ne kadar teşekkür etsem az sana kızım. Sen oğlumu kurtardın ya sana canım feda."

"Estağfurullah, görevim." diyerek düzelttim ve tebessüm ettim.

"Uzun bir tedavi olacağı için burada size çok iş düşüyor. İsterseniz bakımı için arkadaşlar yardımcı olacaktır. Ben şimdi çıkıyorum. Çıkan asistanlardan bilgi alabilirsiniz." dediğimde kafasını salladı.

Ben de hastanenin bahçesine çıktım. Derin bir nefes alarak rüzgarı hissettiğim an yanımdan bir ses geldi.

"Yorucu değil mi?"

Gelen sesle yanıma baktığımda kaza yerindeki adam olduğunu fark ettim. O telaşla unutmuştum bile. Gerçekten beklemiş olamazdı değil mi?

"Sen?" diye sordum şaşkınlıkla.

Yüzünü yüzüme çevirdi ve beni inceledi.

"Ben?"

"Amacın ne?" dedim.

"Yardımcı olmak."

Anlamıyordum. Yardım ettiyse bile beklemeye ne gerek vardı ki?

"Teşekkürler yardımın için ama beklemene gerek yoktu."

"Kalacağımı söylemiştim."

Pekala, bu çocuk insanı sinir etmeyi bırakabilir mi?

"Keyfin bilir. İstersen kalabilirsin, ben gidiyorum." dedim ve yola doğru yöneldim.

"Amacım sensin." diye bağırdı arkamdan.

Arkama döndüm ve ne dediğini sorar gibi baktım.

"Ne demek istiyorsun?"

"Seni gökte ararken yerde buldum demek istiyorum."

Yaklaştı ve elini sıkmam için bana uzattı.

"Uğur Sayhan. Ve sen de Eslem Akar olmalısın."

~

Nasıl da ters köşe yaptım amaa??
Umarım beğenmişsinizdir.

Sizce Uğur 'Amacım sensin.' derken neyi kastediyordu? Karşılaşmaları tesadüf müydü yoksa planlı mıydı?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!🤍

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 01, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kalbin Melodisi(Ara Verildi)Where stories live. Discover now