Episode Two: Robbery

302 16 2
                                    


İçkiyi zar zor da olsa nihayet almıştım ve şu ansa yeni tanıştığım ucube arkadaş grubumla salonun bir köşesinde takılıyordum.

İnsanların birbirlerini uydurma cinsiyet kalıplarıyla aşağılaması budalacaydı. Ne bileyim? Sırf spor yapmadığım, pankekimi protein tozuna yahut steroide banarak yemediğim ve hayalet kadar beyaz olduğum için efeminelikle suçlanamazdım. Yani, bu gerçekten çok saçmaydı çünkü erkek olmak kaslı bir vücuttan, futboldan, ter kokusundan, nezaketten nasibini almamaktan ve zampara olmaktan ibaret olamazdı.

Gerçi niye umursuyordum ki?

"Birazdan kusacağım." dedi adının Tessa olduğunu henüz öğrendiğim kız ve içkisinden bir yudum daha aldı. 

Grubun içinde en çok kanımın ısındığı kişi Tessa olmuştu çünkü bana benziyordu: Partiden nefret ediyordu, kusacak olmasına rağmen içmeye devam ediyordu ve cebindekini son parasını ekstazi hapları için feda etmeye hazırdı. Açıkçası Tessa pek de çekici olmayan bir kızdı. Adeta keçeleşmiş kıvırcık saçları, esmer teni, kemerli burnu, yoluk ve çizikler atılmış kaşları, çipil gözleri değildi onu itici yapan; çukurlaşmış göz altları, daha on sekizinde kırışmaya başlamış göz çevresi, ışıltısını yitirmiş teni ve duygudan eser olmayan bakışlarıydı. Boynundaki çizgiler derindi, tırnakları ve tırnak etleri kemirilmekten bölük pörçüktü, elleri elinde olmadan titriyor ve tüm bunlara rağmen ürkek gözükmüyordu dışarıdan; kusursuz postürü, sert ve asi duruşuyla oldukça korkutucuydu. Bu kız bir belaydı, tam anlamıyla.

Tessa, "Koyduğumun Fitz'ini gören olmadı mı Tanrı aşkına?" diye sorduğunda kimden bahsettiğini anlamamıştım. Gruptaki diğerleri de Tessa'yı pek önemsiyormuş gibi görünmüyordu ki zaten içlerinden biri bile kızın sorusunu yanıtlamadı.

"Fitz kim?" diye sordum yardım etme isteğiyle.

Baygın bakışları bana döndü. "Serserinin teki." diye cevapladı. "Okulun torbacısını tanımaman garibime gitti."

"Ne?"

"Kolların, diyorum." dedi. "Eminim ki delik deşiktir. Damarının yerini hâlâ tutturamıyorsun, değil mi? Peki ya hiç şırınganın havasını almayı unuttuğun oldu mu? Ölümcül olduğunu söylüyorlar ama henüz başıma gelen bir şey yok." Hırkamın kolunu sıyırdım ve dirseğimin morluklarla dolu iç kısmını gösterdim. "Hassiktir, Penise benziyor lan bu!" deyip güldüğünde ben de ona eşlik ettim. Haklıydı, eroinin tenimde bıraktığı iz bir penisi andırıyordu. Küçük ve cılız bir tanesini...

"Senden ne haber?" diye sordum kolumu örterken.

"Teksas Katliamı'nı izledin mi?" diye sorduğunda başımı olumlu manada salladım. 

"Tüm filmlerini."

"Başlangıç filmindeki, Deri Surat'ın Eric'in kollarını lime lime ettiği o sahneyi hatırlıyor musun peki? Tamam, onun kadar korkutucu değil ama emin ol altına sıçırtacak cinsten. En korkuncu da bunun gerçek olması."

"Böyle söyleyince insan daha fazla merak ediyor." Tessa umursamazca kaşlarını yukarı kaldırdığında ısrar etmemin bir işe yaramayacağını anladım.

Kısa bir sessizliğin ardından, "Biraz eğlenmek ister misin?" diye sordu.

"Nasıl yani?"

****

Yukarı kata çıkan merdivenlerde Tessa'nın peşi sıra ilerliyordum. Az sonra yapacağımız şey risk almaya değer miydi emin değildim fakat tüm parti halkının önünde linç edilecek olsam bile şu an bunu yapmaktan kimse beni vazgeçiremezdi.

Kısacık bir koridora çıktığımızda Tessa'nın ilk işi, önümüze çıkan birinci kapıyı içerideki delicesine sevişen çifte aldırmadan kapatmak oldu. Kapıyı kapatırken temkinli yahut özenli falan davranmamıştı fakat kıyamet günü, son iş olarak sevişen iki ergenin görülmüş, gözetlenmiş olmayı umursayacağını zannetmiyordum. Kendimden biliyordum.

Koridorda birkaç adım daha ilerledik ve soldan ikinci odaya hızlıca girip kapıyı kapadık. Neyse ki içeride kimsecikler yoktu.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordum heyecanla.

"Para edecek şeyler ara." deyip odadaki konsolun çekmecelerini karıştırmaya başladı aceleyle. 

O çekmeceleri hunharca yoklarken durup odayı inceledim ve burasının Stacy'nin ebeveynlerinin odası olduğunun farkına vardım. Stacy'nin evi halihazırda epey lükstü fakat bu odanın apayrı bir havası vardı. Odadaki çift kişilik yatağın üzerine saten mi, yoksa ipek mi olduğunu ayırt edemediğim kan kırmızısı bir örtü serilmişti. Yatağın iki yanındaki komodinler ahşaptandı ve Tessa ile bir araya gelsek yine de kaldıramayacağımız kadar ağır olduklarını bakışlarımla bile tartabiliyordum. Odanın geniş duvarlarından tekine yaslı, devasa boyuttaki sürgülü dolabın önüne vardığımda dolabı nazikçe araladım ve onlarca pahalı görünümlü elbiseyle karşı karşıya geldim. Kadife siyah bir mini abiye, kenevir kumaştan yapılma salık, oldukça bol ve askıları fırfırlı bir yazlık elbise, dökümlü tuvalet, İpekten yapılma bir sabahlık ile gecelik... Daha bir sürü giysi vardı dolapta ve hepsi de oldukça cep yakan türden gibi duruyordu. 

Dolabın içindeki geniş çekmeceyi yavaşça açtığımda aradığımız şeyi bulmuştum. Plastik bir kabın içinde tertip edilmiş onlarca kıymetli takının ışıltısı gözlerimi alıyordu. İnci kolyeler, altın bileklikler, gümüş küpeler ve Swarovski markalı paladyum kaplama bir yüzük vardı kabın içerisinde. Tamam, bunlar kesinlikle para eder şeylerdi fakat hangi ahmak ziynet eşyalarını dolabının son derece güvenliksiz çekmecesinde saklardı ki?

"Tess, bak ne buldum!" dedim coşkuyla. Tessa yanımda biter bitmez ziynetleri şuursuzca avuçladı ve bel çantasına tepiştirmeye başladı.

"Sana dolabın öteki tarafında kasa olduğuna yemin edebilirim." dedi kendinden emin bir şekilde. "Bu zenginlerin hepsi aynı bok." 

Emri almıştım ve geriye kalan şeyse onu uygulamaktı. Tessa sol tarafın sürgüsünü çekip dolabı kapadığında sağ tarafın sürgülü kapısını ittirdim ve gömleklerin asılı olduğu bölmede küçük bir kasanın durduğunu gördüm. Tanrım, bu Higgs Bozonu'nun keşfedilişi kadar havalıydı!

"Şifresi var." dedim kasayı yoklarken.

"Herhalde var aptal!" diye karşıladı Tessa. "Stacy'i tanıyor musun?"

"Hayır."

"Güzel," dedi. "Ben tanıyorum." Tessa dört haneli şifreyi girdi fakat kilit açılmadı. Göz göze geldiğimizde, "Demek ki kızlarını o kadar da sevmiyorlar ya da fazla mı tahmin edilebilir acaba? Bilemedim." diye karşıladı. "Peki bir de şunu deneyelim o zaman: 1-9-1-9. Aha..!" Click sesinin ardından kasanın kapağı kendiliğinde açılıverdi. "Siktiğimin Komünistleri." diye mırıldandığında anlamazcasına izledim yüzünü.

Tessa, kapağı aralarken ikimizde aşırı heyecanlıydık lakin bizi bekleyen manzara pek iç açıcı değildi. Kasanın içinde yalnızca iki yüzlük banknot, boş senet koçanı, gümüş bir saat ve plastik tükenmez kalem kapağı vardı. Ha bir de hayal kırıklığımız elbette.

Tessa bir küfür savurup saati ve parayı alıp bel çantasına koydu ve kasayı kapattıktan sonra, "Hadi gidelim." dedi. Dolabın kapağını çektim ve odadan çıkmak için kapıya yöneldim Tess ile. Tess tam kapının koluna elini atmıştı ki kapı ansızın açıldı ve korkuyla geri çekildik ikimiz de. 

İşte şimdi sıçmıştık!




----


FREAKS- Surf Curse




You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 15, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Damarlarımdaki Dövmeler bxbWhere stories live. Discover now