5. Bölüm

62 9 2
                                    

Saçlarımı özenle yıkayıp hafif dalgalı bir şekil verdim. Göz rengimi daha çok ortaya çıkaracak bal köpüğü cepkenimin altına siyah kot eteğimi giydim. Dizüstüydü fakat iş için aşırı değildi. Saatin 9:30 olduğunu fark etmemle adımlarımı sıklaştırmam bir oldu.

Dış kapıdan çıkmadan camdaki yansımamdan unuttuğum eyeliner aklıma geldi. Çantadan çıkardım ve sürmeye başladım.

OMG! Arkamda Mete'nin alaycı bakışlarını hissettim. Bu bakışı lise yıllarında eteğimi katlarken sık görürdüm. Umursamazdım tabii.

"Geç kaldım Mete. Çook geç kaldım."

"Dışkapı camında makyaj yapacak kadar sefil misin allasen?"

"Kafeye gelen kızları görsen, dün yanımda şekillendiricim olmadığına şükrederdin. Bir an için liseli ergenler gibi lavaboda saç yapma kararı alabilirdim."

"Kızlar diyosun ama erkekler değil." Ağzımdan laf almaya çalışıyor gibiydi.

"Biz kızlar sadece erkekler için süsleniyoruz sanıyorsunuz."

"Öyle değil sanki."

Yüzünü buruşturdu ve ardına bakmadan yürümeye başladı.

"İnsan bir bırakayım der." "Metee, ya Metee..."

Yürümeye devam etti. Bu halimle bile onu eğlendiren ben yine aptal yerine kondum. Demir'i düşündüm. O olsaydı ardında bırakmazdı... Onu daha yakından tanımak istiyordum. Ama önce işe yetişmeliydim. Saatime baktım, 09:47. Var gücümle koşacaktım.

Adımlarımı kafenin önüne gelince yavaşlattım. Camındaki saate baktım. 09:53. Kendime inanamıyordum. 6 dakikada o yolu koşmuştum. Yine camdan yansımamı görünce pert olduğumun farkına vardım. Bugünden sonra yansımama fobimin olmasından endişeliydim.

"Bu kadar koşman gerekmiyordu. Söyleseydin gelirken alırdım."

Allah'ım bu yakışıklı sess...

"İlk günden geç kalmak istemedim. Zaten istesemde haber veremezdim."

"Aah numaramı dün vermedim değil mi? Kusura bakma düşünemedim."

Bakışlarımı onunkilerle birleştirdim. Ve omuz silktim.

"Ziyanı yok. Şimdi verebilirsin."

Wowowo bak sen şu Derin'e. Boşuna Women Ego demiyorlardı olum bana. Numarayı yazarken elimi saçlarımda gezdirdim. 2 dkya eski halinize dönün komutu verdim. İnecek gibi duruyorlardı.

"Hadi girelim de bir soluklan."

Başımla onayladım. Acaba gerçekten bu kadar kibar mıydı? Yoksa bir taktik miydi? Zamanla öğrenecektim bunu ama 1. ihtimal bir numaralı tercihimdi.

İçeri girmemizle işe koyulmamız bir oldu. Bugün epey bir yoğun geçiyordu. Mutfak işlerinden Demir 'i görmüyordum bile. Annem küçüklüğümden beri çalıştığı için mutfak işlerinde biraz mahiyetliydim. Servis yapmak bana göre değildi. Yükselenim gereği fazlasıyla sakardım. Onun yerine içli dışlı olduğum bir işi tercih ettim.

"Ah! Elim..."

Sakarlık çoğu zaman burada da bulurdu beni. Acıyla inledim. Portakal sıkacağı makinesine kaptırmıştım. Demir, elinde tepsisiyle mutfağa girdi. Elimden akan kan kadar gözümden yaş akıyordu. Koşarak kola tepsisinden bir buz çıkarıp elime tuttu. Ben ise çocuk gibi ağlıyordum. Annem olsaydı bir dokunmasıyla dinerdi diye düşündüm. Annem... Can yoldaşım, limanım. Nerelerdesin? Nasıl öylece bırakıp gittin beni?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KarekökHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin