Bölüm 23 " Nasıl?"

12.8K 975 22
                                    

<<>>

Günler geçiyordu ve ben inanılmaz bir şekilde bir sürü şey öğreniyordum. Ertuğrul ve Hanife babaanne boş oldukları her vakit benimle ilgileniyorlar ve beni bir hamur gibi oluncaya kadar yavaş yavaş yoğuruyorlardı. Yaklaşık belki bir iki ay geçmişti. Günleri takip edemiyordum. Bir şeyler ezberlemek ve öğrenmek için o kadar yoğundum ki ardı ardına günler geçiveriyordu. Onların gayretini gördükçe ben daha çok gayret ediyor ve öğrendiğim şeylerle mutlu oluyordum. Zeynep arada beni ziyaret edip halimi hatırımı soruyordu ama benim kolumdaki izlerle alakalı konuyu o günden sonra hiç açmamıştı. Belki Ertuğrul bu konuda onu tembihlemişti. Kolumdaki ve yüzümdeki yaraların tamamen geçtiğini söylemezdim. Onları umursamak için vaktim bile yoktu. Bu yoğunluk beni meşgul ediyordu bu da hoşuma gidiyordu. Hanife babaanneyle namazlarımızı beraber kılıyorduk artık. Ertuğrul niçin namaz kılmam gerektiğini nasıl kılmam gerektiğini her şeyi tek tek anlatmıştı. İlk başta islamın temel kuralları öğrenmiştim tabii ki. Duaları da öğrenirken Ertuğrul bana çok yardımcı olmuştu.

Ona neden duaları Arapça şekilde ettiğimizi sorunca bana Kuran-ı Kerimin o dilde indiğini, saygı ve hürmetten dolayı olduğunu söylemişti. Düşündüğümde mantıklı gelmişti. İnsanlar bir şeyi nasıl alırken orijinal olmasına dikkat ediyorsa ve daha iyi olduğunu düşünüyorsa bu da onun gibi bir şey olmalıydı. Ertuğrul duaları ezberlerken yinede bana Türkçe açıklamasını da öğretiyordu. Dua ederken ne denildiğini bilmemi istiyordu. Okumayı da sökmüş Ertuğrul'un aldığı çocuk kitaplarıyla kendimi geliştiriyordum. Korkuyordum bu sakin ve güzel günlerin ardından gelecek kötü şeyler olabilir diye. Alışamam sanıyordum ama bu yaşama ayak uydurmuştum işte.

Şimdi akşam namazını kılmış seccadenin üzerinde oturmuş bir şekilde ellerimi açmış dua ediyordum. Dua ederken yine eskiler gözümün önüne gelmiş benim için dua eden o küçük arkadaşımı hatırlıyordum. O saf kalbiyle o gün benim için istediği şey gerçekleşmişti. Gülmüştüm hatta kızmıştım ona belki ama şimdi yüzümdeki hüzünlü tebessümle dua ediyordum. İçeriden yanık kokusu aldığımda endişeyle yerimden bir anda fırladım. Mutfağa hızla girdiğimde Ertuğrul beceriksizce yemeğin altını kısmaya çalışırken ona birden üzgün bir şekilde sesimi yükselttim. " Namazımı kılarken bakar mısın demiştim ama!" onun yanına gidip tencereyi hızla ocaktan indirirken sıcakla elimi yakınca küçük bir inilti çıkıverdi ağzımdan. " Çok özür dilerim dalmışım." Ertuğrul suçlu bir şekilde elini saçlarının ensesine getirirken zorla gülümsemeye çalışıyordu.

Elimi suya tutarken sinirli bir şekilde ona ters ters baktım. " Bir daha sana hiç bir şey güvenmeyeceğim bu üç oldu." ben söylenirken arkadan gülme sesi duydum. Başımı diğer tarafa çevirdiğimde Hanife babaanne mutfak kapısından bize bakıyordu. Sadece bakmıyordu bu halimize gülüyordu. " Kedi köpek gibi oldunuz iyice. Ah be Ceylan kızım Ertuğrul'un kafası ne kadar dolu olduğunu hala öğrenemedin mi? Bizle konuşurken bile aklı başka yerlerde. " Ertuğrul bana yardım etmeye çalışırken bakışlarımla uzak durmasını ima ettim. " Babaanne niye öyle diyorsun. Telefonum çaldı diye içeri gitmiştim o sırada..." Ertuğrul devam etmeden başını öne eğip derin bir çekti. Tencerenin dibi kapkara olmuştu ve artık bu yemek yenmezdi. Yemeği çöpe boşaltıp tencereye biraz sıcak su doldurdum. " Hanife babaanne yarım saat daha bekle. Ben hemen hızlıca bir şeyler hazırlayacağım." Ertuğrul'un bu huyunu öğrenmiştim ama bu sefer dikkat edeceği konusunda benimle kesin konuşmuştu. Bu sefer sorun olacağını düşünmemiştim.

" Tamam kızım. Bende namazımı kılayım o zamana kadar." Hanife babaannenin ayrıldığını anlayınca Ertuğrul'a dönüp elimdeki kaşığı ona doğru tutup bir şeyler söylemek istemiştim ama onun kendini suçlu hisseden bakışlarını görünce susup derin bir iç çektim. Başka bir şeyler hazırlamaya başladığımda kaşlarım çatık bir şekilde iş yaptığımı " Saygılı ol biraz ben senin büyüğünüm." Ertuğrul'un uyarı sesiyle fark ettim. Bakışlarımı birden düzeltip demin yaptığım şeyin farkına varınca hemen özür diledim. Ertuğrul sanki içten içe benim bu halime gülüyordu. Ondan özür dilerken bana gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Yemekten sonra teyzemlere gideceğiz. Bizi bugün çay içmeye davet etti. Haberin olsun. Babaanneme hazırlanmasında yardım edersen sevinirim. Sen de hazırlan." Demin ki olayın üstünü örtmek için güzel bir konuşmaydı.

EN BAŞTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin