9. Bölüm : Ruhunu ver

40 16 0
                                    

Biraz geç oldu ama şimdi yeni bölümü yazmak için tekrar buradayım. İyi okumalar ve iyi geceler hepinize :-)

Saat 9.00

Güneş 1 buçuk saat önce dağların arkasından doğmuştu. Gökyüzü rengini gündüzün maviliğine bırakmıştı çoktan. Bülbüller şarkı söylüyor, arılar kışa hazırlık yapmak için bal yapmaya başlamıştı. Gökyüzünün parlayan mavi ışıkları Jimin'in evinin penceresine yansıyordu. Jungkook'a özel kahvaltı hazırlamak için, yarım saat önce aşağıya inmişti. Jungkook ise bu sırada uykusunda dünkü öpüşmeyi hayal ediyordu. Hayallerinin adamı onu ilk kez öpmüştü çünkü. Üstelik bu durum ikisi içinde bir başlangıçtı. Birlikte olmanın hayalleri için atılan ilk bir adım.

Aşağı kattan gelen kızartma kokuları Jungkook'un burnunun direğini kırmış ve onu sonsuz düşlerinden uyandırmıştı. Jimin'in yanında uykuya daldığını hissettiği anı hatırladı. Ellerini karnına koymuş ve Jungkook'da bu eli bırakmayacakmış gibi sımsıkı tutmuştu. Onun varlığı kendisini cennette gibi hissettiriyordu. Aklına dün geceki öpüşmeleri sırasında tadını aldığı, jimin'in dudağındaki çilek ve karpuz karışımlı dudak kreminin tadı gelmişti. Bunu öylesine sevmişti ki sonsuza kadar öpebilirdi onu dudaklarından. Sıcak nefesi tatlı bir bahar güneşi kadar sıcaktı.

Yatağından kalkan jungkook, banyoya doğru ilerledi. Yüzüne su çarpıp jimin'in yanına gitmek istedi. Ne yaptığına ve neler hazırladığına bakmak istedi. Banyoya doğru yönelirken, başka bir odada açık ve dağınık bir yatak daha gördü. Jimin'in annesi de jimin'e yardım etmek için yatağından çıkmıştı. Ne kadar hasta da olsa oğlu için birşeyler yapabilmek onu hiç olmayacağı kadar mutlu ediyordu. Bu kahvaltının amacı aslında jimin'i ilk kez öpen Jungkook içindi. Bunu her ne kadar annesi bilmiyor olsa da jimin bu kahvaltıyı jungkook için hazırlıyordu. Masanın üstünde patates kızartmasından tüm kahvaltılıklara kadar olan şeylerin dışında, donut ve waffle gibi farklı yiyeceklerde vardı.

Banyonun kapısında durdu jungkook. Kapıyla eşik arasına sıkıştırılmış küçük bir not kağıdına yazılmış olan yazıyı gördü. Üstünde Ölüme daha yakınsın, Ruhları korumalısın yazıyordu. Banyonun kapısını açtığı zaman gördüğü manzara karşısında ağzı açıktı. Duvardan duvara her yer kan revan içindeydi. Aynanın üzerinde "give your soul" ruhunu ver. Yazıyordu. Ve banyodaki açık küvetin içindeki saklanmış olan simsiyah, sarı gözlü ve vahşi dişlere sahip iblis yavaş yavaş küvetin içinden çıkıyordu. Bir anda Jungkook'un üstüne çullanmak için kalın ve vahşi bir sesle bağırarak yanına yaklaşıyordu. Jungkook ellerini yüzünü kaplayacak şekilde kapatıp çığlık atmıştı ve kapının kenarına büyük bir korkuyla çömelmişti.

O sırada yukarıdan gelen çığlık seslerini duyduğu an koşarak merdivenlere yönelen jimin banyoda büyük bir korkuyla yere çömelmiş olan jungkook'un yanına koştu. Annesi de gözlerini kocaman açarak endişeli bir şekilde ellerini birleştirip neler olduğunu merak ediyordu. Jimin o sırada ellerini yüzüne kapatmış ve dizlerini karnına kadar çekmiş olan jungkook'u görüp endişeli bir şekilde yanına koşmuştu ve yanına eğilmişti. Jungkook'da korkmuş bir şekilde sesler çıkarıyordu ve bedeni titriyordu.

"Jungkook, jungkook iyi misin?" Jimin'in bunu söylerken sesi çok kötü bir şekilde endişeli çıkmıştı ve ses telleri titremişti. Jungkook ellerini zar zor yüzünden çekmişti. Jimin korumacı bir şekilde jungkook'un başını koynuna yaslayıp, "nolduysa artık geçti Jungkook, rahatla." Ona sımsıkı bir şekilde sarılmıştı ve sanki küçük, ağlayan bir bebeği susturuyormuşcasına "şşşt, şşşt tamam geçti" diyip durmuştu. Jungkook gözlerini açtığında herşey eskisi gibiydi. O kan izleri yoktu ve karşısındaki iblis kaybolmuştu. Aynaya doğru baktığında da ruhunu ver. Yazan yazı da silinmişti. Jiminin sıcak nefesini hissetmek içini ısıtmıştı. O sırada Jimin, Jungkook'un gözlerinden akan korku gözyaşlarını eliyle sildi. "Noldu niye bu kadar korktun?

Fedakarlık // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin