İkinci Bölüm

106 29 0
                                    

Ben bitmiştim. Han Gi Jeong olarak reankarne olmuştum hemde on iki yıl sonra ölecektim. İki ay içinde Gi Jeong'un ailesinden öğrendiklerime göre attan düşüp kafamı vurmuş ve bayılmıştım. Yani gerçek Gi Jeong ölmüş ve yerine ben geçmiştim. Krallıktaki en güçlü adam olan başnazırın torunu, kraliçenin yeğeni, savaş bakanının kızıydım. Üstüne üstlük annem krallıktaki en güzel kadındı ve ben onun muhteşem genlerini almıştım. Kahverengi saçları hariç. İki abimlede tek ortak yönüm siyah saçlarımdı. Daha altı yaşında olmama rağmen çok güzeldim be! Gi Jeong bu kadar güzel ve zekiyken neden veliaht prenses olmamıştı aklım almıyordu. Hem veliaht prenses olsaydı ne teyzesine ne de kuzeni ikinci prense bir şey olmazdı. Yazar işte ana karakter kızın hikayesi daha acıklı olduğu için onu veliaht prenses yaptı. Neyse Gi Jeong da mükemmel bir karakterdi. Daha on altı yaşındayken general ünvanı aldı. Babası ve abileri bile yirmi yaşlarından sonra bu ünvanı almışlardı. Üstelik Gi Jeong bir kızdı ama yeteneklerini kimse inkar edemezdi. Savaş kahramanı da olmuştu. Şimdi düşündüm de bu kadar harika biriyken neden veliaht prenses olsun ki. Ben de olsam gider direkt tahta otururum. Yine de bunu yapmayı planlamıyorum. Gi Jeong ailesine çok sadıktı ama ben o değilim. Bu aile için kendi yaşamımdan vaz geçebilir miyim bilmiyorum doğrusu. Yalnız o değilde abilerim de taş gibiler. Allah sevdiklerine bağışlasın tü tü tü maaşallah.

Evet Gi Jeong olarak yaşamaya alıştıktan sonra tıpkı webtoondaki gibi ilerlemeye karar verdim. Önce savaş kahramanı olup genaral olacağım sonra kazandığım parayla günümü gün edeceğim. Bütün bunları yaparken saf küçük kuzenim Yong Joo'yu da eğiteceğim. Hikayede Yong Joo, resim yapmayı çok seviyor ancak bunu saklıyordu. Annesinin bunu öğrenmesini istemiyordu. Tabi ana karakter Soo Yeon da sadece ana karakter vasfına sahip olduğundan dolayı bu sırrı öğreniyordu. Ah gelsin ikinci erkek sendromu. Ana karakterlerle karşılaşmayı istemesemde elbet bir gün karşılaşacağız. Şimdilik kılıç pratiği yapmaya devam etmeliyim.

*
*
*

Aradan geçen uzun yıllar sonunda ben artık Süreyya değildim, Gi Jeong'dum. Büyük abim evlenmiş küçüğü de yakında evlenecekti. Ve ben de eee şuan saraya gidiyorum. Webtoon da Gi Jeong'un genaral olduğu savaş geçen günlerde patlak verdi. Babam hasta abilerimin durumu mâlum birinin karısı hamile  -evet hala olacağım- diğeri yakında evlenecek. Yani bu savaşa ben liderlik edeceğim tabi bunun için önce kralı ikna etmeliyim. Bu dünyada gözümü açtığım andan bu güne kadar geçen dokuz yılda sadece bunun için çalıştım. Dışarıdaki insanlar benim bir kıza uymayan bir kişiliğe sahip olduğumu söylese de bunu umursamadım çünkü gün gelecek kahraman olarak döndüğümde önümde eğilmek zorunda kalacaklar.

Bu dokuz yılda veliaht prensle sadece dört defa karşılaştım. Dördü de Yong Joo'nun doğum günleriydi. Veliaht prenste sarayından çok çıkmayan biriydi ama ne tesadüfse şuan önümde duruyordu. O da kralla görüşmeye gelmiş olmalıydı.

"Majesteleri sizi çağırıyor Leydi Han."

"Peki ya ekselansları veliaht prens? Onun benden önce çağırılması gerekmiyor mu?"

"Kralın emri böyle."

Büyükbabamdan korktuğunu daha ne kadar belli edeceksin aptal kral?

"Majesteleri ben Han Gi Jeong. Buraya kuzey sınırındaki savaş hakkında görüşmek için geldim."

"Ne konuşmak istiyorsunuz Leydi Han?"

"Ben gideceğim. Küstahlığımı mazur görün majesteleri ama savaşa babam ve abilerim yerine ben gideceğim. Büyükbabam onayladı. Sadece sizin emir vermeniz gerekiyor."

"Demek başnazır Kim onayladı. Öyleyse tamam."

"Yani bu kadar mı? İtiraz etmeyecek misiniz?"

"İtiraz etmem için bir sebep yok."

"Teşekkür ederim majesteleri. Bugün hazırlıkları tamamlayacağım. Yarın Sacalarla (Gi Jeong'un Hwarang birliğinin adı)  yola çıkacağız."

Bunu bekliyordum ama nedensizce sinirlenmiştim. Bu adamın kral olmak için hiçbir vasfı yok. Ve bu beni sinir ediyor. Kralın huzurundan çıktıktan sonra kendi kendime söylenmeye başlamıştım.

"O tahtta oturmayı hak etmiyorsun kukla kral. Eğer büyükbabam olmasaydı seni o tahta bir gün bile oturmazdım ama o pislik ihtiyar ölene kadar ne sana ne de bize rahat yok."

Sözlerimi en son duyması gereken kişinin duyması dışında günüm gayet güzel gidiyordu.

Canımı Bağışlamayın MajesteleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin