Gizemli Çocuk

190 21 14
                                    

Sabah uyandığımda hava daha karanlıktı. Gece açık unuttuğum pencere yüzünden donmuştum. Nisan ayında kış yaşıyoruz resmen. Kalkıp pencereyi kapattım. Saate baktıktan sonra,çok erken olduğunu fark ettim ve yatmak,uyumak istedim. Okula gitmeme bir buçuk saat vardı ve saçlarım berbattı. Duşa girip,sıcak suyun altında güzelce yıkadım saçlarımı. Saçımı kurutup düzleştirecektim ki alarm çaldı. Hemen banyodan çıkıp alarmı kapadım. Alarmı kapattıktan sonra wifiyi açtım. Ah şu anneler yokmu? Modemi kapatmış gıcık. Üvey ya, ondan bu rahatlığım. Babamı ve annemi bir arada görmeyeli uzun zaman oldu. Yaklaşık 8-9 ay kadar. Ve ben bunu düşündükçe üzülüyor, göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Müge girdi odaya ''Kahvaltı hazır Derin.'' İsmimi ağzına almasa olmaz. Tamam geliyorum dedim. O odadan çıktı ve bende tekrar telefonuma döndüm. Gelen bildirimlere baktıığm. Ve ben şok ben iptal. Eski sevgilim mesaj atmış. Oha oha:d Derin kızım kendine gel. Oku şu mesajı. ''İyi geceler Derin konuşabilirmiyiz?'' Oha ulan ne konuşacak bu benimle? Yazmaya başladım hemen. Konuşalım Burak yazıp gönderdim. Daha sonrasında pişman olmuştum cevap verdiğim için ama artık çok geçti. Neyse daha sonra saçlarımı yapıp , üzerimi giydim. Aşağıya inip babama ve Mügeye günaydın dedim uykulu bi sesle. Tabağımdakileri hızlıca yedim. Sonuçta haftanın ilk günü okula geç kalmak olmazdı. Kulaklığımı ve çantamı aldım babamı öperek çıktım dışarı. Durağa doğru giderken herzaman ki gibi mal mal şeyler düşünüyordum müzik dinlerken. Ben öyle mal mal şeyler düşünürken ayağım taşa takıldı. Yuvarlanıyordum resmen. Duraktaki insanlara rezil oldum. En çokta dedikoducu kızlara ve yanlarında oturan çocuğa. İnsan bi Bişeyin varmı felan diye sorar ya. İnsanlık ölmüş. Neyse çocuk çok taştı. Aslında bende öyleyimdir. Ego değil bunun adı. Lütfeen eğri oturup doğru konuşalım. Sizcede sarı saçlı uzun boylu buğday tenli bi kız taş sayılmazmı? Okul yolu taştaaan. Bitsede kurtulsak artık şu okuldan ya. Çekilmiyor şu lise :d

Okula geldiğimde okulun koridorları bomboştu. Herkes derse girmiş olacak:D Çok zekiyim. Okulun eski duvarları ve yerin iğrenç betonları adeta bi köy evine benziyordu. Ne zaman boyandı Allah bilir. Yayılan o iğrenç koku... Burnumu yıktı ya. Bu nasıl bi koku? Kapşonumla burnumu kapatarak yangın çıkışına koştum. Merdivenlere oturdum. Merdivenler arka tarafa baktığı için manzara felan yoktu tabii. İlk derse girmemeye karar verdim. Telefonumu çıkardım cebimden. 200 mesaja yakın mesaj gelmiş whatsapptan. Ya bu ne Derin Yılmaztürk aşkı bu saatte? Saat daha dokuz buçuk gidin yatın bebelikler. Telefonumdan başımı kaldırdığımda kafamın üstünde birisi dikiliyordu. Kimdi acaba? Bön bön baktım suratına:D Hemen sordu gerizekalı ''Mödörön odosu nördö?'' İnsan bi adımı felan sorar. Alt katta koridorun sonunda dedim. Ve kulaklığımı takarak mırıldandım. ''Aptal ya.'' Bana baktığını hissedebiliyordum. Hızlı adımlarla alt kata indi. Bende yavaş yavaş sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfın kapısındayken zil çaldı. Çok dakik bi insanım ya of :D Kapı suratıma doğru açıldı, tam sövüyordum ki edebiyatçı karı ''Nerdeydin Derin?'' diye sordu. Gözümü kaydırarak ''Pardonda sizene bundan'' dedim. Proje ödevimi getirmemişim falan filan abv. Yürü müdürün odasına dediğinde. Eline sertçe proje ödevimi koydum. Yürüdüm önünden hızlıca geçip girdim odaya. Müdür babamın kankası çünkü. Bişey olmaz inşallah:D Başımda dikilen çocukta oradaydı. Napıyodu hala o burda. Okul tanımadığım insanlarla doldu be. Heralde okula kayıt felan yaptıracaktı. Oturdum bi koltuğa, hoca fısıl fısıl olanları anlattı. Bende ayağımı sallayarak çocuğa baktım öyle. Bana baktığını hissettiğimde dışarı bakıyo gibi yaptım. Müdür yanıma gelerek ''Yoron bobon golsön.'' dedi. Tamam dedim ve sınıfa çıktım. 11 saat dersten sonra eve gidiyordum. Lahnet çok güzel bi hava vardı. Güzel bi hava vardı bügün. Ne sıcaktı ne soğuktu. En sevdiğim hava. Kapşonumu otobüsten indikten sonra kafama geçirdim. Bu kadar zengin Bi babam olmasına rağmen otobüs kullanıyor ve devlet lisesinde okuyordum. Ama memnundum halimden. Eve girdiğimde Mügenin ağladığını gördüm. Ne olduysa artık. Gittim yanına noldu diye sordum. Annem kalp krizi geçirmiş dediğinde istemeyerekte olsa sarıldım. Sonuçta annem öldüğünde ben yanındaydım. O annesinin yanına değildi ve eli kolu bağlı oturuyor ve sadece ağlıyordu. Hemen babamı aradım ve olanları hızlıca anlattım, geleceğini söyledi ve bende kapatıp telefonumu yatağa fırlattım. Kıyafetlerimi değiştirip saçımı ev topuzu yaptım. Telefonumu elime alıp gelen bildirimlere baktığımda Burağın mesajıma yanıt verdğini gördüm. 'Naber?' cevap verdim hemen 'İyiyim sen?' mesaj gider gitmez mavi tik olmuştu. Kesin pişman oldu diyerek makyajımı silmeye başladım. Makyajsız da öcü gibi oluyorum ya böö!:D Aşağı indiğimde ortalıkta ne Müge vardı nede babam. Ne çabuk gitmişlerdi. Anlaşılan ev bana kaldı. En sevdiğim:) Koltuğa yayılarak Burakla mesajlaşmaya başladım. Buluşalımmı diye sorduğunda bi an yutkunamadım. Ne yani beni geri mi istiyordu? Karar veremedim ve içimden bi ses gitmem gerektiğini söyledi. Bu fırsat kaçar mı? Gidip hazırlanmaya başladım. Saçımı at kuyruğu yaptım. Altıma bordo dar pantalon giydim. Üstüne siyah bustiyer ve altına siyah converslerim. Tamamdır:D

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yine Yeni YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin