39. Bölüm: Duyabiliyorum, Zincirlerini Kırabildiğini; Hiç Var Olmayan

507 40 138
                                    

Bölüm şarkılarımız: Evanescence - My Immortal ve Muse - Uprising

İyi okumalar!

...

''Çünkü, hissediyorum ki, cennetteki melekler

Fısıldıyorlar birbirlerine bulmak için

Ateşli sevgi sözcükleri arasında 'Anne'den daha kutsal olanı.''

-Edgar Allan Poe

...

Tuşlardan uzaklaşan üç parmağın ardından, titreşimleri henüz sonlanmayan notaları yakalamak istercesine küçük parmaklarını aynı tuşlara bastırdı Şahin. Sanki gerçekten yakalamış gibi, aynı melodi kulağına dolunca ise gülümseyerek, heyecanını paylaşmak istercesine bakışlarını yukarı kaldırdı ve kendini daha sakin bir gülümsemeyle izleyen, kucağında oturduğu babasıyla buluşturdu. Böyle onaylarcasına güldüğünde, sanki en büyük başarıları elde etmiş gibi hissediyordu. İçine dolan çocuksu heyecan, babasının aslında her defasında aksi yönde değil, aynı şekilde gülümsediğini fark etmesine engel oluyordu.

''Olmuyor işte!''

Mutfaktan yükselen, serzenişte bulunsa da piyanodan gelen melodiyi aratmayan sesle iki kara göz de ayrılmış, biri çocuksu biri kalın olmak üzere iki melodik sesle gülerek güzel kadına karşılık vermişlerdi.

Genç kadın, yandığı tüm salona dahi yayılan kokudan anlaşılan, elindeki kek kalıbıyla hemen yanlarına geldi ve içindeki sıkıntıdan duyduğu gülüşmelerde arınmaya çalıştı. Bugün, pek memnun olmasa da ilk defa eşinin ailesiyle tanışacağı için zaten içinde bir sıkıntı vardı. Ama canını daha çok sıkan, sürekli yemek seçen ve ev dışında olduğunda, bir anda sevdiklerini de sevmemeye başlayan oğlunun orada da hiçbir şey yemeyeceğini düşünmesiydi.

 Ne kadar süre kalacaklarını bilmiyordu ve Doğan'ın ailesinin kimler olduğunu çok iyi biliyordu. Doğan'ın elinde olmayan sebeplerle, uzun süre kalmaları gerekirse eğer karşı çıkıp da eşini zor durumda bırakmak istemiyordu. En azından eve geldiklerinde yiyecek bir şeyler olmasını istiyordu. Tabii, yemek yapmak pek kendine göre değildi... 

''Ilgaz'ım, kendini neden boşuna yoruyorsun?'' diye sorarken boynuna sarılan Şahin'le beraber piyanonun başından kalktı Doğan. Büyük birkaç adımla hemen eşinin yanına ulaşıp diğer kolunu da beline sardı. Ilgaz huysuzca omuz silkince ise un kalıntıları kalan ipeksi saçları arasına bir öpücük kondurdu. Cümlesine devam etmesine gerek yoktu. Ilgaz'ın yemek yapamadığını ve her halükarda dışarıdan söyleyeceklerini ikisi de biliyordu.

Kendi aralarında tatlı bir atışmayla konuşmaya başlayan anne ve babasını izledi Şahin. Ne hakkında konuştuklarını pek de anlamıyordu ama sadece konuşmalarını dinlemeyi bile seviyordu. Herkesten farklıydılar; cümlelerinin arasında, sonunda, sanki şarkı söylüyormuş gibi hissettiriyorlardı.

Başını babasının omzuna yaslayıp en sevdiği şarkıyı keyifle dinlemeye başladı Şahin. Annesi, melodisini babasının yanağına kondurduğu bir öpücükle sonlandırıp kollarını kendine uzattığında hemen sarılmak için babasından ayrıldı. Ancak kolları henüz havalanmamıştı ki şimdiye kadar duyduğu en ürkütücü sesle öylece kalakaldı. Daha sonraki zamanlarda, en çok duyacağını bilmediği, enstrümanı silahlar olan sesle...

Annesi, ansızın kanlar içerisinde yere yığılırken tüm salon da güneş hiç doğmamışçasına kararmış, görüşü bulanıklaşmıştı küçük çocuğun. Silah sesleri kesilmiş, kimden geldiğini bile bilmediği, hiç kesilmeyen ayak sesleriyle dolmuştu içerisi.

KAN GÖLÜ BALESİ - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin