Geri Dönüş

1.3K 160 123
                                    

Beğenin lütfen 

Yorum da atın 

Polisler ve kahramanlar eşliğinde evden çıkarıldığımda etrafımda patlayan kamera flashları ile gözlerim kamaştı. Birkaç polis, gazetecileri benden uzaklaştırmaya çalışırken diğer iki polis kaçmayayım diye beni kollarımdan tutmuş, önümüzde ve arkamızda olmak üzere de iki kahraman bizi polis arabasına doğru yürütüyordu.

"Bunca zamandır burada mı saklanıyordunuz?"

"Neden Japonya'dan Paris'e geldiniz?"

"Burada başka bir çeteye mi katılmıştınız?"

Buna benzer pek çok soruyu yanıtsız bırakarak polis arabasına bindirildim. Ön yolcu koltuğuna da kahramanlardan biri oturmuştu. Araba hiç beklemeden harekete geçtiğinde camdan dışarıdaki haberci topluluğuna baktım. 

"Bu kadar meşhur muydum ben?" diye mırıldandım, kendi kendime. Neden beni bu kadar popüler ettiklerine anlam verememiştim, fazla bir özelliğim de yoktu oysa ki.

"Bir yıldır aranıyordun." dedi, ön koltukta oturan kahraman. Japonca konuştuğunda ben de dilimi Japoncaya çevirdim. 

"Bu kadar da aramanıza gerek yoktu." dedim, sırıtarak. "Bir şey yapmıyordum."

"Eminim öyledir." dediğinde yüzüm asıldı çünkü gerçekten de bir şey yapmamıştım. Belki birkaç ufak şey yapmış olabilirdim ama koca yıla bakarsak azdı.

"Nereye gidiyoruz?" dedim, merakla.

"Japonya'ya dönüyoruz."

Oflayarak sırtımı geriye yasladım, "Söyleseydiniz kendime yolluk lolipop alırdım."

Başını bana çevirdi, gözleri şaşkınlıkla aralanmıştı. "Kaç yaşındasın be sen?" dedi, imalı bir şekilde.

"22, siz?" ciddiyetle verdiğim yanıta karşılık daha da şaşırmış bir ifadeye büründü ve bir şey demeyerek önüne döndü.

15 saat sonra, Japonya:

Sorgu odasınaki sandalyede ellerim kelepçeli bir şekilde tek başıma oturuyordum. Birinin birazdan sorguya geleceğini söyleyerek beni buraya kapatmışlardı, oldukça canım sıkılmaya başlamıştı. Başımı odanın köşesindeki kameraya çevirdim, "Hey, lolipopunuz var mı? Gerçekten ihtiyacım var!"

Salladığım sol bacağım masaya çarpıp duruyordu. İç çekerek geri önüme döndüm ve alnımı masaya dayayarak gözlerimi kapadım. Sadece birkaç saniye sonra kapının gıcırtılı sesi odada yankılandı. Başımı kaldırıp kapıya baktım; uzun saçlı, boynunda sanki atkı gibi dolanmış sargılar olan adamı görmemle gözlerim iyice açıldı. Hatırlıyordum bu adamı.

Elindeki dosya ve bir kupa kahveyle karşıma oturdu. Açık pembe kapaklı dosyayı masanın üstüne bırakıp kahvesinden bir yudum alarak sırtını sandalyesine yasladı. "Raz."

Geçen sene de sesi bu şekilde yorgun ve her şeyden bıkmış gibi çıkıyordu. Demek ki genel olarak böyleydi. "Evet." dedim, sadece. Gözüm, önündeki dosyaya kaydı. Üstünde büyük harflerle benim ismim yazıyordu. 

"Raz, 'gizemli' demek." dediğinde bakışlarım tekrar ona kaydı. 

"Evet."

"İsminin anlamını taşımak için mi bir yıldır ortada yoktun?"

Başımı iki yana salladım, "Yoo, hiç de öyle bir amacım yoktu."

"Neden kayboldun, diğerlerinden ayrıldın?"

Hawks x Reader (Bnha x Reader)Where stories live. Discover now