Köprü

38 2 2
                                    


-gecenin içinde 02.47-

kaderini terk ettiği bir köprüde yukarıya doğru yol aldı
önce ellerindeki kirleri yıkayacak ardından gözlerindeki yası silecekti
kirli ellerle bir şeyler temizlenseydi en başta köprünün tekinsiz kenarına tutunarak yoluna devam etmezdi
fakat hayat bazıları için hep böyle gelip geçerdir ya;
önce büyük büyük acıların pençesinde oradan oraya sürüklenilir ardından her şey bitmişcesine doğan yıldızsız günün aydınlığında başka büyük acıların pençesine itinayla düşülerek devam edilirdi
bu sefer sondu ya da o an buna inandı
attığı adımlar uzaktan bakanlar için ardında kaldırım taşları bırakmaya devam ediyordu yine de ona göre bu adımların anlamı uzaktan bakanlarınkinden çok çok farklıydı
tatlı bir rüzgar etrafını sarınca içi hafifler gibi oldu ilkin, tüm bu ağırlığı vücudunun artık onu taşıyamayışından kopup geldiğine yorardı hep fakat içinde gittikçe artan yoğunluk farklı bir telaşa bürünüverdi
bu hissettiği başka bi hafiflikti, mesela ruhundan sızan tazecik nefeslerin esintisine bulanmış bi hafiflik gibi
demek böyleydi yaşamak
birden durdu olduğu yerde, köprünün sonuna gelmişti, işte şimdi film şeridi olup gözlerinden geçen yaşamı bir hiçe dönüşüvermişti
hayır daha değil, artık istemiyordu, hayır durmalı, keşke biri onu şimdi durdursa şu saniye çekip tutsa fakat derler ya artık her şey için çok çok geçti

-sabaha az kala 06.38-

iki çöpçü kıyının kenarlarına fırlatılmış anlamsız çöpleri temizlerken insanların pisliklerine söylenerek yavaşça yürüyorlardı.
ardından biri diğerine dehşetle uzaktaki o şeyi işaret etti "bak bak orada!" ötekiyse korku ve öfke karışımı bir aceleyle seyirtti peşi sıra "şu köprüye bir parmaklık taktırın demiştik buradan çöp diye ceset toplamaktan yorulduk ya!"

öykücükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin