six'

2.1K 299 1.9K
                                    

what goes around comes around,
justin timberlake

Bir bahar gecesi, hava ne soğuk, ne sıcak, siyah uzun kollu elbisemin kısalığı da bu durumu dengeliyor, bacaklarımı olduğundan daha zayıf gösteren topuklu ayakkabılarımın sivri uçları, omuz çantamın askısı parlak, göz makyajım smokey, saçlarım uzun ve açık, perçemlerim gözlerime perde – bir otelin çatısındayım, New York'u Seoul'da yaşatan binaların ışıklarını izliyorum. Manzarayı izlerken elimde kristal bir martini bardağı var. İçerideki partiden gelen müzik kulaklarıma kısık ve boğuk geliyor, su altındaymışım gibi.

"Bu kadar uzakta durmana gerek yok. Seni ısırmam." dedim benden en az altı metre uzaklıktaki köşede elleri önümde birleşmiş bir şekilde bekleyen adama. Taehyung cevap vermedi, her zamanki gibi, ben de konuşmaya devam ettim – her zamanki gibi. "Sana sormadan ısırmam." Göz kırptım.

Bir arkadaşımın doğum günü partisindeydik. Babam başta izin vermemekte ısrarcı olmuş olsa da birkaç sevgi sözcüğünün aşamayacağı engelin olmadığını şu an, burada durarak kanıtlıyordum, ama doğruyu söylemek gerekirse, onu izin vermekte tereddüt ettiği için suçlayamazdım, ne de olsa partisine gideceğim arkadaşımın babası, şu an bir korumamın olmasının sebeplerinden biriydi. Evet, Bay Park, babamın ortaklarından biri; işler kötüye gitmeye başladığında yakuza tipli amcalardan borç almayı öneren kişiydi. Babam da bizim için kurduğu hayatın tek bir parmak şıklayışıyla yok olacağından korktuğu için, Kwon'un tecrübesine güvenip borç almış, sonra da ödeme tarihini bir hafta aşmış, başımıza az önce bahsettiğim yakuza tipli amcaları takmıştı.

Uzun lafın kısası, ülkemizin en varlıklı ve başarılı iş adamlarından olan ikili – Chaeyoung'un babası ve benim babam; aslında bolca parası olan iki sevimli şapşaldan başkası değillerdi. Bu nedenle şu an L'Escape Otel'de Chaeyoung'un doğum günü partisi değil de, Birleşmiş Milletler başkanlık toplantısı gerçekleşiyormuş kadar özel koruma doluydu. Otelin kendi güvenliğinin yanı sıra partiye gönderilen çocukların ebeveynleri tarafından görevlendirilen özel korumalar binanın her köşesindeydi, izleniyorduk, hepimiz izleniyorduk, şu an suit odalardan birinde sevişiyor olduklarını tahmin ettiğim çiftlerin bile izlendiğine emindim. Pek de güzel bir parti değildi.

Her ne kadar eğlenmiyor olsam da Chaeyoung için burada olmak istiyordum. Bu nedenle babama resmen yalvarmıştım, o da Taehyung'un yanımdan ayrılmayacağı şartıyla partiye gelmeme izin vermişti, ve bu benim için bir ceza değil, ödüldü.

Ancak Taehyung için ceza olduğu kesindi.

Sinirli gözüküyordu. Taehyung ne zaman sinirli gözükmüyor ki dediğinizi duyar gibiyim, suratında herhangi bir ifade barındırmadığında da sinirli gözüktüğünün farkındaydım, suratının doğal bir öfkeli ifadesi var, ama sanki şu an, burada olduğu için gerçekten de öfkeli. Siyah takım elbisesinin içindeki siyah gömlek, gümüş saati, parlak siyah ayakkabıları, kulağına takılı olan siyah telsiz, taranmış olsa da biraz dağılmış duran, Seoul akşamıyla daha da kararan ıslak koyu saçları – bahsettiğim öfkeli ifadeyle birleşince, gözlerime bakmaya doyamadığım bir manzara bahşediyordu.

"Hadi ama, yaklaş biraz," diye söylendim, elimle ona gel işareti yaptım ve tek bir adım bile atmadığında her zaman yaptığım gibi dudaklarımı büzdüm. Onun yüzünden suratımın erken kırışacağını düşünmeye başlamıştım. Taehyung'un keskin suratında tek bir mimik bile oynamadı, ben de bu sonucu çoktan tahmin etmiş olduğumdan hiç hayal kırıklığına uğramadım, "Çok sıkıcısın." dedim mızmızca. "Amerika'da senin gibi sıkıcı insanlara kullandığımız bir söz var – you must be fun at parties. Partilerde eğlenceli olmalısın, baksana, bir partideyiz, ve o kadar eğlencelisin ki, anlatamam..."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 29 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

stargazingWhere stories live. Discover now