8. Bölüm ঞ

13 4 0
                                    

꫞ Lütfen, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım. Keyifli okumalar! ꫞



Ruth, kapının kolunu çevirdi. Her ikimiz de odaya adımlarımızı attık. Ben, Ruh'un kolundan tutarak, minder ve yumuşak yastıklar ile süslenmiş olan, uzun pencerenin önüne sürükledin. Ruth'un kolunu bıraktığım gibi kendimi, pencerenin önünde ki minderlerden birisine attım. Ruth, kafasını sağa doğru eğmiş, bana bakıyordu.

Kafamı minderin arkasına yasladım. Ardından da kafamı yana, Ruth'un yüzüne doğru çevirerek "Davetiye ister misiniz? Küçük hanım." dedim.

Ruth, yorgun gözleri ile bana bakarken, ben minderde doğruluk ve Ruth'u mindere oturtturdum.

Ruth, yorgundu. Her ne kadar belli etmese de gözleri her şeyi anlatıyordu. Başımı kaldırdım ve odanın dört duvarında, gözlerimi gezdirdim. Saati arıyordum. Gözlerim kısıldığında, çalışma masasını incelemeye başladım. Masanın üzerinde ki ufak tahtadan yapılma saati görünce, o kısılan gözlerim birden açılıverdi. Saat masanın hemen üzerindeydi.

Saatin kaç olduğunu öğrendiğimde, Ruth'a döndüm ve "Şu an saat 22.30 " dedim.

Ruth, bana baktı. Sonra tek kaşını kaldırarak "Ne olmuş yani?" dedi.

"Hadi, hadi. Sana kıyamadım. Yine iyisin!" diyerek Ruth ile önce dalga geçtim. Ruth garip bakışlarıyla beni süzerken,sözlerime devam ettim. "İki buçuk saat, bugün olan biten, her şeyi anlatmak için yeterli bir zaman."

"Sen ciddi misin?"

"Anlatacakların ne kadar kısa sürerse, o kadar çabuk uykuya dalarsın~"

"Tamam, o hâlde. Minu beni dinle!" diyerek yorgun olan gözleri birden açılan Ruth, oturduğu minderinde doğruldu ve ayağa kalktı. Yatağın yanında duran komidine doğru ilerledi. Bardak ve su dolu olan sürahiyi alarak yanıma geldi. Sürahi ve bardağı havaya kaldırarak "Bunlar lazım olacak" dedi ve dişlerini göstererek kıkırdadı.

Ruth, bir bardak su içtikten sonra, bana baktı ve "Baştan sona, her şeyi dinlemeye hazır mısın?" dedi

"Hazır olmak ne ki! Anlat sen."

"Peki, o hâlde aynadan öncesine gelelim. Yani diğer Minu ile yaşananlara. Asıl Prenses olan Minu, ailesi tatafından hep sevilirdi. Ay mührü, sol elinin üzerinde belirince, Kral önce sevindi. Sonuçta, nadir olan o güç kendi soyundandı. Fakat , Prenses zamanla büyüyünce, Kral bir yandan üzülmeye başladı. Çünkü, Prenses'in güçlerini kullanamayacağını ve ülkesini iyi bir şekilde koruyamayacağını düşündü. Vakti geldiği zaman Prens Lloyd, mühür Akademisi'ne başladı. Prenses Minu, çok sevindi, kendisinin de sonunda Akademi'ye gidip, Ay mührünün nasıl kullanılacağını öğreneceğini düşündü. Sonra Kral, kızının Akademi'ye gitmeyeceğini duyurdu, tüm Hennan halkına.

Prenses, üzülmemeye çalıştı. Umursamadı, bu durumu. Tâ ki, Kral Ay mührünü isteyene kadar... Prenses ile ben Saray arşivine gidiyorduk, belki gerekli bilgiler bulabiliriz diye. Hatta neredeyse, her gün, Mühür Akademisi yardım edebilir diye saraydan kaçıyorduk. Ama hiç bir zaman bu kaçış, uzun sürmüyordu... Şövalyeler bizi yakalıyorlardı.

Yine bir gün Prenses ile Saray arşivine gittik. Prenses o gün, yani bugün, yüzü çok solgundu. Yüzü durgun ve asıktı... Ona neyin var diye sorduğumda, 'Ben iyiyim' demişti. Onunla beraber Saray arşivinde ki kitaplara tekrar göz atmaya başladık. Prenses rafların arasında, elini gezdirip bir kitap aldı eline. Sonra yüzünde beliren şaşkınlık ile, elinde tuttuğu kitabı havada tutarak yanıma geldi. Kitabın sayfasını bana çevirdi. Büyük bir ayna çizimi ve yanında yazılar yazıyordu.

Parazit HislerWhere stories live. Discover now