40.Bölüm

694 27 3
                                    

Ya ölmek yada öldürmek istersin. Bu bir kuraldır. Ya da benim hayata bakış açımdan ibaretti. Ölüm ve yaşam arasında mekik dokunduğum o ince çizgide durdum ve dakikalarca düşündüm, belkide saatlerce. Ölmek isteyen insanlar korkaktır, sadece savaşmayı bilmeyen, kendine yenik düşen aciz varlıklar ölmek isterdi. Onlar için tek kurtuluş buydu. Ölüm. Karanlık. Sonsuzluk. Kurtuluş... İşte aylar öncesinde yatarken düşündüğüm dört kelime. Ben aylar öncesinde ölmek isteyen aciz bir korkaktım.

Kokusunun bile midemi bulandırdığı yerde yatarken aylar sonrasında tekrar o kabusu görmüştüm. Nefret ettiğim hastane duvarları, pişmanlıklarla dolu beni süzen iki çift göz, sonradan üzerime örtülen beyaz bir çarşaf.. Ve kabusun bitmesiyle alnımda oluşan küçük su damlacıkları...

Ama ben değişmiştim. Ben ölmemek için öldürmeyi tercih ettim!

"Bana şöyle bakmayı keser misiniz artık? Can sıkıcı olmaya başladı." dedim gözlerim devirerek. Emre gözlerimin içine bakıp yüksek sesle bir kahkaha attı. Sinir bozucu gülüşünün sebebini anlayamazken gözünden akan yaşları fark ettim. Oturduğu tekli koltuktan kalkıp yanıma geldi ve kafasını boyun girintime sakladı. Kollarını iki yanımda o kadar sıkı sarıyordu ki kazada moraran yerlerim sızlamaya yüz tutmuştu. Ama Emre'yi kendimden ayırmak istemedim. Alçılı kolumdan destek almaya çalışıp diğer kolumu boyuna doladım. Sol omzumda ki ıslaklığı hissediyordum. Bu kadar şiddetli ağlamasıyla dolan gözlerim sırtıma ki acı ile birleşti. Yanaklarımda hissettiğim gözyaşlarımı kimseye göstermeden ayıcık figürlü pijamamın koluna sildim. "Korktum. Bir şey olacak sandım Ilgın."

Kendimden ayırıp baş parmağım ile yanaklarından süzülen damlaları sildim. "Kim demiş erkek adam ağlamaz diye? Köpek gibi de ağlar işte."

Dedikleri bile dudaklarımın yukarı kıvrılmasına yetiyordu. "Bir şey olmadı. Korkma. Artık gidip uyuyun gözlerinizin altında ki morluklar benim canımı daha çok acıtıyor." dedim Duygu ve Cenk'e bakarak. Okuldan çıktıktan hemen sonra yanıma gelip beni oyalandırmaya çalışıyorlardı. Geç saatlere kadar ayakta kalarak film izliyorduk. İlk hafta okula gitmek istememişlerdi ama anlattıklarına göre annem bizzat kendisi bırakmıştı okula. Onlar içeri girene kadarda beklemişti. Tam sınav haftasına girmişken devamsızlık yapmalarına karşıydı. İki haftalık süre boyunca onlar okuldayken bende belirli internet sitelerinden videolar izledim. Eksik konularımı tamamlayarak sınav stresini üzerimden atmıştım.

"Ben seninle yatacağım." deyip omuz silken Duygu'ya kafamı sallayarak onay verdim. O sırada kapım iki kere tıklandı ardından annem içeri girdi. Dudaklarını alnıma bastırıp ateşimi ölçtükten sonra iki haftadır istisnasız her gün yuttuğum ilacı çıkarıp dudaklarıma yerleştirdi. Suyu eliyle dudaklarıma yaklaştırmasıyla onu durdurup sağ elimle bardağı aldım. "İyiyim ben anne." Zaten hastanede yeterince harap olmuştu birde onu bu şekilde yormak istemiyordum. Ayrıca kendimi kötü falan hissetmiyordum ki. "Kuzum, yarın okula gitmek istediğinden emin misin?" diye sordu kuşkuyla. "Evet anne, gerçekten iyiyim. Böyle yaparak kendimi kötü hissetmemi sağlıyorsunuz. Yarın işe gideceksin artık uyur musun lütfen?"

Kafasını sallayıp Emre ve Cenk'e döndü. "Çocuklar siz yine misafir odasında kalın. Hazırladım orayı. Sabah birlikte gidersiniz okula." dedi ve iyi geceler dileklerini iletip çıktı. On ikiye gelen saati gözlerimle işaret edince Cenk ve Emre yatağımın kenarından kalktılar. Cenk saçlarıma bir öpücük kondurup "Bücür." derken Emre "İyi geceler." dedi kısık bir sesle.

"Yarın okula gitmek iyi bir fikir değil bence." diyen Duygu'ya anlamsızca bakmaya başladım. "Hani kolun alçıda ya, yorulma diye şey etmiştim."

"Bari güzel bir neden uydur Duygu." dedikten sonra gülümseyerek gözlerimi devirdim. Omuz silkmek ile yetindi. "Işığı kapatta uyuyalım."

Siz İstediniz! (Eski hali)Where stories live. Discover now