38 10 52
                                    


O günden sonra iki hafta geçti. Zihnimde herhangi bir rahatsız edici ses yoktu. Rahatsız edilmiyordum, anılarım karıştırılmıyordu. Yine de üstümden bir türlü atamadığım değişik hisler vardı. Adını tam koyamasam bile huzurlu hissetmiyordum. İçimdeki omega neredeyse sürekli homurdanıyor, benimle anlamlandıramadığım bir şey için savaşmaya hazır bir şekilde pusuya yatıyordu.

Pek dikkat etmemeye çalışarak yeni bulduğumuz işte arkadaşım Robin ile çalışmak için uğraşıyordum. Ailemden herhangi bir durum raporu yoktu ve ben terk edilmekten korktuğum için para biriktiriyordum. İkinci diğer bir seçenek ise beni biriyle evlendirmeleri olurdu, aynı ikisi gibi çıkar ilişkisi. Bunu istemiyordum, böyle bir seçenekte biriktirdiğim para ile yaşamak istiyordum.

"Dingus! Yine zihninin içine düştün." Robin önümde durmuş gözlerini devirirken gülümsemeye çalıştım. Moralimin bozuk olduğunu, stres içinde kavrulduğumu ona anlatamazdım. Zaten bir omega olarak sunum yaptıktan sonra ailesiyle yeteri kadar çatışmaya girmişti. Ailesi Robin'in maskülen giyimini istemiyordu. Kızlarının güzel bir omega gibi süslü elbiseler, gösterişli takılarla süslenmiş bir obje olmasını tercih ediyorlardı.

Robin tabii ki de buna şiddetle karşı çıkıyordu ve her gün onu almak için arabamda beklediğimde ailesiyle verdiği çatışmanın şiddetli sesini duyuyordum. Göz altlarında oluşan halkalar geceleri düşünmekten rahat yatamadığını da gösteriyordu. Bu yüzden ona anlatma seçeneğimi etkisiz hale getiriyordu. Bu yüzden kokumu nötr tutarak iyi olduğumu belli eden bir baş parmak gönderdim.

"Ben iyiyim, sadece dalmışım. Biliyorsun hala daha mor bir gözle dolaşmak iyi bir şey değil." Daha sonra işaret parmağımla yarığı azıcık da olsa kapanmaya başlamış dudağımı işaret ettim. "Ve tabii bir de bu var. Sıcak yemek yemeği özledim." Bıkmış bir inleme sesi çıkartıp önümdeki kasetleri başa sarmaya başladım. Yalan söylemiyordum. Açıkçası herkes beni böyle gördüğünde şaşırmıştı.

Çünkü hala gözlerinde Kral Steve Harrington'dan başkası değildim. Tahttan indirilmiş olsam bile dayak yemiş bir şekilde görülmem onları şaşırtan şeylerden bir tanesiydi. Sanırım daha çok bir omega olarak Robin ile çıktığımı düşünmeleriydi. Platonik ruh eşi olduğumuzu neredeyse kağıda yazıp her yere asmak gibi bir girişimde bulunacaktım ama Robin beni durdurmuş, bunun benim gibi bir aptal için çok iğrenç olduğunu söylemişti.

Daha çok bu çabama gülmüştü. Çünkü arkadaşım alfa kızlarından hoşlanıyordu. Ve ben onunla adımın çıkmasının bunu etkileyeceğinden korkuyordum. Bana sorsalar dünyanın en iyi eşini hak eden biriydi. Nefesimi dışarı verip mutlu feromonlarımı moral getirmesini umarak havaya salgıladım. Bu sessizlik gerçekten bunaltıcıydı. İşimi yapmayı bırakıp bakışlarımı Robin'e çevirdim.

Düşünceli bir şekilde yeri izliyordu. Family Video günün bu saati oldukça sessiz olduğu için adımlarımı ona doğru ilerlettim. Üzgün görünüyordu ve ben bundan nefret ediyordum. Önüne gelip bakışlarına doğru eğildim. "Hey." Yavaş bir şekilde gülümsediğimde bana zayıf bir gülümseme verdi. "Hey."

"Kocaman bir omega sarılması?" Kollarımı iki yana açıp beklentiyle ona baktığımda aptal olduğumu mırıldanıp kollarım arasına adımladı. Burnu boynumdaki koku bezine dayanıp derin nefesler alırken onu sakinleştirmesi için elimden geleni yaptım. Birkaç dakika boyunca sırtına yatıştırıcı dairler çizmekle yetindim. Benimle istediği an konuşabileceğini biliyordu, şu an istediği sadece buysa, tamamdı. Onu zorlamayacaktım.

"Sanırım koca bir aptal gibi imkansız birinden hoşlanmaya başladım."

"Eminim senin gibi göğüsleri seviyordur."

just...;, steve harringtonWhere stories live. Discover now