kaeya'ya yakın: arkadaş.

226 29 13
                                    

Kaeya gittiğinden beri her günüm oldukça sessizdi, sinirimi bozabilecek kimse yoktu, bana flörtlerini anlatan, babamdan söz edip duran, sinir etmek amacıyla sürekli Angel's Share'e gelip şarap içen kimse kalmamıştı. Bazen Kaeya'yı arıyordum doğrusu, bana saçma sapan hikayeler anlatmasını, benden hoşlanan kızlardan konu açmasını veya onlara bir şans vermem gerektiğini, yoksa üzüleceklerini ve kızları üzen adamların birer aşağılık olduğunu söylemesini istiyordum. Kaeya'ya hiçbir zaman Donna ile görüşmek istediğimi söylememiş, hep reddetmiştim, lakin Kaeya buna üzülmek yerine hep biraz daha gülümser ve arkasına yaslanırdı.

Belki de kızları reddettiğim için sadece mutluydu.

Angel's Share'in kapıları hızla aralanmıştı, gelen kişinin kim olduğunu tahmin etmek icin kafamı bile kaldırmama gerek yoktu, Rosaria önümde kalan tabureye oturup konuşmadan öylece bekledi. Sessiz olması gerekiyordu fakat onun sessizliği bile fazlasıyla gürültülüydü benim için.

Sonunda hiçbir şey demeden bir kadeh şarabı önüne bıraktım.

"Okudun mu defteri?" Yandan bir sırıtışla bir yudum aldı ve arkasına yaslandı. Gözlerini üzerimde hissediyordum fakat elimdeki bardağı kurulamaya devam ettim ve bakmadım.

"Hepsini değil?"

"Klee'ye versem daha hızlı okurdu Diluc."

"O zaman Klee'ye verseydin." Rosaria gözlerini devirdi ve arkasına yaslandı, bir süre boyunca sessizce oturdu ve şarabını yudumladı, bem de bardakları kurulamaya devam ettim. Bardakların hepsi çoktan kuruydu, farkındaydım da fakat Rosaria'nın baktığını fark etmiştim ve başımı kaldırıp göz göze gelmek istemedim. "Bardaklar kurulanmaktan eskidi Diluc." Dalga geçercesine söyledi bunu, lakin sesi bir o kadar iğneliydi. Bununla birlikte elimdeki bezi tezgahın üzerine bıraktım ve istemeyerek de olsa gözlerimi yüzüne çıkardım.

"Buraya bana işimi öğretmeye mi geldin Rosaria?" Ona bana karışmaması gerektiğini gayet belli ediyordum ama Rosaria umursamamış, boş kadehini önüme doğru itmişti. "İş hayatın gram umurumda değil Diluc. Ancak arkadaşımın aşk hayatını fazlasıyla önemsiyorum."

"Kaeya'nın beni sevdiğini öğrenmem için neden bu kadar uğraşıyorsun? Umurumda gibi mi görünüyor?"

"Evet, fazlasıyla öyle görünüyor. Defteri yanından bile ayırmıyorsun." Kenarda duran defteri kaşlarıyla işaret etti ve onu fark etmiş olmasına şaşırmadım bile. Sadece yapmam gerekeni yapıp ona şarap doldurdum, ayağa kalktı ve hepsini tek yudumda içti, sonrasında ücretini çarparcasına bırakmış ve el sallayarak, yavaşça gitmişti.

"Bu son şansın, değerlendirsen iyi olur." Kapıyı çarparken söylediği tek şey buydu ve ben kenardan aldığım defteri açıp alel acele başka bir sayfayı okumaya başladım.

"Sevgili Diluc'a;

İçimde uzun zamandır atamadığım bir ağırlık var, ne olduğunu da henüz çözemedim ama son zamanlarda pek elim kolum kalkmıyor. Bana hiçbir şey söylememiştin halbuki, Donna ile sevgili olmanı söylediğimde reddettin ve kimseyi sevemeyeceğini söyledin. Mutlu olmalıydım. Evet, başka birilerine gitmeyeceğin için sevinmeliydim ama bunu yapamadım bile. Çünkü başka biri olmayacaktı, ama bu benim de olamayacağım anlamına geliyordu.

Belki de son zamanlarda kalbime saplanıp inceden inceden kanatan şey budur.

Bencil olduğum için özür dilerim Diluc.

Hâlâ beni asla sevmeyeceğin gerçeğini kabullenemiyorum, şimdiye çoktan aşmam gerekirdi fakat yapamadım, içimdeki sevgin o kadar büyük ki başkalarına bakmayı bile canım istemedi. Onlardan duyduğum tonlarca iltifat bile senin tek bir kelimen kadar kalbimi çarptıramadı hiçbir zaman.

Kelimelerin beni öldürüyor olsa bile onlar olmadan yapamıyorum sanırım.

Öğrensen ne kadar iğrenç biri olduğumu düşünürsün herhalde.

Özür dilerim Diluc, hâlâ seni düşündüğüm için, senden başkasını asla sevemeyeceğim için ve daha da önemlisi; hoşuna gitmeyen şeyler söylediğim için özür dilerim.

Sadece hayatında ben yoksam başkasının da olmasını istemedim, biliyorum, bencilim."

söylenenler ve söylenemeyenler | kaelucWhere stories live. Discover now