-25-

232 16 19
                                    

Gecenin koyuluğuna inat sabahın ilk ışıkları kendini kabul ettirtmeye çabalar gibi gözkapaklarımı aralamamı sağladı. Bulanık bakışlarımın paletinde rengarenk bir gökkuşağı gibi dağılan yüzü zihnimde şekillenmeye başlarken dün geceyi anımsadım.

Onu ve beni...Bizi...

Dudaklarımda kendiliğinden oluşan tebessümle gözlerimi iyice araladım. Bu güzel görüntü bütün bedenimi köreltirken aniden kalp hızımın kulaklarımı uyuşturduğunu hissetmiştim.

Emir'in yüzü bana dönük, kolları bedenimde, suratındaki masumiyetiyle derin bir uykudaydı. Bu pozisyona ne zaman geçtiğimizi, birbirimize nasıl böylesine sıkıca sarıldığımızı, kokularımızın birbirine nasıl karıştığını bile bilmiyordum. Ama uzun bir süredir bu şekilde uyuduğumuzu hissetmiştim...

Bu kadar yakından onu görmek nefesimi keser gibi olmuştu. Yavaşça tüm suratını dünyanın en güzel manzarasını seyrediyormuşum gibi izlemeye başladım. Gözleri, kaşları, kirpikleri, burnu,sakalları,saçları ve dudakları...

Onu sonsuza kadar seyretsem de doymayacağımı, bu güzeliğin beni asla tatmin etmeyeceğini biliyordum. En kötüsü de ona sadece gözleri kapalıyken bu denli içtenlikle bakabilmemdi. Ben ondan çekinen biri olmak istemiyordum... 

Başımı biraz daha ona doğru yaklaştırdım. Bu sanırım tüm yaşantımızdaki en yakın olduğumuz andı. Nefesini dudaklarımda hissediyordum... Gözlerimi kapatıp bu ana sıkışıp kalmak istedim. Güzel kokusu burnumda yankılanırken gözlerimi hafifçe araladım. Bakışlarım bir ateş gibi beni yakmaya başlayan dudaklarına kaydı. Kuruyan boğazım ruhumu bedenimden çekmeye başlarken aklımdaki düşünceleri yok etmeye çalıştım. Oysa ki zihnimde sadece bir şey yankılanıyordu... Derince bir nefes alıp tekrar gözlerimi kapattım. Uyumaya devam etmek istiyordum. Bu anın hiç bitmemesini...

Birkaç dakika bu huzurla uyumaya devam ederken gözlerim aklıma gelen bir hisle aniden açıldı. Kıvanç...

Dudaklarımı ısırıp başımı hafifçe geri çektim. Saat sekizde onunla buluşacaktım. Saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum... Her ne kadar Emir'den ayrılmak istemesem de kalkmak zorundaydım. Bu his bütün bedenime bir isteksizlik olarak yayılırken bıkkınlıkla dolu bir nefes aldım.

Üzerimizdeki yorganı biraz indirmeye çalıştım. Ellerini belime öyle bir sarmıştı ki... Sanki bırakmak istemezmiş, bırakırsa gidecekmişim gibi...Onu uyandırmak istemiyordum ama ondan bu şekilde ayrılmak mümkün olmayacaktı. Yavaşça ellerine dokundum ve onu rahatsız etmeden bir kolunu belimden kaldırdım. Teninin sıcaklığı parmak uçlarımda kendini belli ederken gözlerimi yavaşça kapattım. Şimdi arkamı dönmem gerekecekti. Çok küçük manevralarla bedenimi çevirmeye çalıştım. Tam olmasa da bir şekilde daha rahat bir pozisyon almıştım. Ancak sol eli hala beni sımsıkı sarıyordu. Birkaç saniye sonra başardığımı zannedip yatakta tam sürünecektim ki...

Emir aniden belimden tuttuğu gibi bütün bedenimi bedenine bastırdı. Sıcak nefesi ensemde kendini belli ederken anın verdiği şaşkınlıkla gözlerimi kocaman açtım. Bu tamamen refleksifti, uyanmamıştı...

Sırtıma yaslı bedeni beni gerginleştirirken elleri karnıma sahip olmuştu. Bütün bedenimle onu hissediyordum... Artık onu uyandırmaktan başka bir şansım yoktu...

"Emir,"dedim karnımdaki ellerinin üstüne parmaklarımı koyarak.

Duymadı...

"Emir, uyandın mı?"dedim parmaklarımı daha çok belli ederken. Ellerini beni daha çok sarabilecekmiş gibi hafifçe oynattı. Rahatsız olmuyordum ama gitmem gerekiyordu.

"Emir?"

"Efendim?"dedi sesi uykulu çıkarken. O kadar güzel bir tonda ulaşmıştı ki sesi kulaklarıma, derince yutkundum. Suratımda tatlı bir tebessüm oluştu. Onu seviyordum...

ÖLÜMLE RANDEVUWhere stories live. Discover now