gölge • 7

113 22 8
                                    

Birbirimize kötü kötü bakıyorduk. İki günde anlamıştım ki bu Işık denen kedi beni hiç de sevmemişti. Eh, hislerimiz karşılıklıydı. Normalde hayvanları, hele de kedileri seven ben, bu kediden pek hoşlanmıyordum. Ona karşı bir soğukluk hissediyordum. Galiba bana asla yüz vermediği ve her seferinde heveslerimi kursağımda bıraktığı için.

Evet doğru duydunuz. Beni gören tek varlık olan şu kediciğe ne zaman biraz yaklaşmak istesem ve ona işve cilve yapsam, hanımefendi  beni tersledi. Oysa varlığımdan haberdar olan tek varlık olduğu için onunla arkadaş olmak istemiştim. 

Yine de ben ona nazik olmaya çalışıyordum ki belki bana ısınır, arkadaş olur, belki bir işime yarar... O beni umursamasa da arada sırada laf atıyordum ve konuşuyordum kendisiyle. Beni duymadığı halde insanlarla konuştuğum yetmiyormuş gibi beni anlamadığı halde hayvanlarla da konuşuyordum artık, iyi mi! Deliriyorum galiba. Ne güzel bir delilik bu. Ne acı bir delilik.

Sonunda çatık kaşlarımı düzeltip derin bir nefes aldım.

- Off, tamam sen kazandın! Sen daha uzun süre kötü kötü bakabiliyorsun, anladık. Tebrik ederim.

Bana laf yetiştirir gibi "Miiaaaoovv," dediğinde ona tersleyici bir bakış attım. 

- Sana da miaaoov! 

Aradan geçen sessiz on dakikanın sonunda oturduğum koltuktan kalkıp balkona çıktım. Sıkılmıştım. Ne kadar zaman orada kaldım bilmiyorum ama daha da çok sıkıldığımda içeriye girdim. Duvarda asılı olan saate baktığımda beş buçuğa geldiğini gördüm. Gözlerimin içi parladı ve rahat bir nefes alıp verdim.

- Oh bee! Berzan şimdi gelir! Biraz daha bu uyuz kediyle yalnız kalsam gerçekten kafayı yiyecektim. Zaten kaç gündür Uras da gelmiyor. Şu araştırdıkları konuda ne kadar ilerleme kaydettiler haberdar olamadım. Merak ediyorum bu olayın ardından neler çıkacağını.

Ben yine kendi kendime konuşurken kapıda anahtar sesi duyuldu. Sonunda gelmişti! Büyük ve heyecanlı adımlarla koridora doğru zıplayarak yürürken, kedinin de yanımdan koşarak geçtiğini gördüm. Kıskanç şey! O da anladı kimin geldiğini tabi. Zaten iki dakika bile adamı yalnız bırakmıyor. Sen nasıl bir kedisin?

- Kapıya önce ben vardım bikere! Sen ikincisin!

Kediye cırladığımda beni umursamadan kuyruğunu ahenkle iki yana salladı ve kapıdan giren Berzan'a yanaştı hemen. Adamın bacaklarına sürtünüp sırnaştığında göz devirdim. Yapışkan kedi. Çok yüz veriyordu buna Berzan.

- Hoş geldin Berzan! Seni gördüğüme çok sevindim. Biraz daha gelmesen sıkıntıdan ölecektim.

- Sen beni mi özledin yoksa?

Tahmin edersiniz ki bunu bana değil bacaklarına sürtünen tüylü varlığa söyledi. Aldırmadım. Berzan ceketini çıkarıp asarken ben onunla konuşmaya devam ettim. 

- Her ne kadar bunu bana söylememiş olsan da evet, seni özledim aslında. Her ne kadar beni görüp duymasan da yanında kendimi iyi hissettiğim tek kişisin. Sonuçta seninle kitap okuyor, seninle film izliyor, müzik dinliyor, balkonda güneşin doğuşunu batışını izliyorum. Sen olmasan bütün gün bu gıcık kediyle karşılıklı bakışmak zorunda kalıyorum. Artık en iyi arkadaşım olarak seni ilan ettim. Lütfen beni hayal kırıklığına uğratma. 

Cümlelerim yüzeysel ve öylesine görünebilirdi, ne de olsa gariplik ve delilik sınırında yürüyen bir kızdım. Ama aslında içimden gelerek söylemiştim. Özellikle de son cümleyi.

Berzan her eve girdiğinde yaptığı gibi elini yüzünü yıkamak için lavaboya yöneldiğinde ben de peşinden yürüyüp omzumu duvara dayadım ve kapının önünde onu bekledim. Ellerine her seferinde iki kez sabun sıkıyordu, ezberlemiştim. Ne eksik ne fazla. Yine aynı işlemi uyguladı. 

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin