stuck in my head

162 17 0
                                    

uykulu ve sesli bir esneyiş kızın ağzından firar ederken, solgun kollar ve ayaklar üzerindeki çarşafı ittiriyordu. alarm için uzanıp kapatmakta zorlanırken, sızlanarak, yatağının üzerinden düştü. yalın ayakla, yatağından atladı ve esnedi, perdeleri açmak için koşarken, hafif ışığın ve doğan güneşin odasını ele geçirmesine izin verdi.

yaklaşık sabahın altısıydı ve sana kalkmış, giyecek doğru şeyi ararken gardolabına bakıyordu. dışarıdaki kasvetli havaya uyacak, ama kendi eşsiz tarzıyla parlayacak bir kıyafet. ve eğer sana'nın farklı giyinişinin onun gibi olmadığını söylersek, bu küçümseyici olurdu.

minatozaki sana, osaka'da doğup büyümüş ve hala diğer binlerce gururlu vatandaşlarından biriydi. parlak bir kişiliği vardı ve asla ondan yayılan neşeli duygularla kimseyi gülümsetmekte başarısız olmamıştır. sana, onun kibarlığı ve saygılı davranışlarıyla tanınır, asla birisine yardım etme konusundan tereddüt etmezdi. - genellikle huysuz olan - sokağın sonundaki yaşlı kadınlar her cumartesi alınan yiyecekleri taşımasında yardım ettiğinde kıza övgüler yağdırır ve kurabiyeler verirdi.

demeye gerek bile yoktur ki, sana, insanların arasındaki husumet sonucunda ortaya çıkan koyu ve kalın bulutların olduğu yerde bile parlayan, mahallenin günışığıydı.

şuanda sarışın olan - çünkü her iki ila dört ayda bir saç rengini değiştirirdi - kız dünyaya sarfettiği eforun, ihtiyacı olan bir insana yardım etmek kadar basit olabilen, gönüllü olmak, hayır kurumlarının işini yapmak, dünyayı daha iyi bir yer yapabilirdi. ve dünyayı kurtarmak için oldukça erken kalkması gerekiyordu çünkü:

"kahramanlar pelerin takmaz. sadece dünyanın daha iyi bir yer olabileceği fikrini devam ettirmek için her şeyi gelecek zamanda yapın."

ve:

"sahip oldukları tüm zamanı kullanmalılar. her saniye önemlidir!"

ve bu yüzden, sana bunu yapmaya karar verdi. üniversite için çalıştığı dolu bir gecenin ardından beyninin ona izin verebildiği kadar erken kalkarak. psikoloji alanında uzmanlaşıyordu ve japonya'daki en iyi üniversitelerden birinde oldukça iyi notlarla gittiği öğrenci tatili sona ermek üzereydi. arkadaşları asla nasıl yaptığını anlamamıştı, tüm gün yardım gereken her şeye yardım ediyor sonrasında tüm derslerini geçiyordu. sana'nın cevabı ise:

"bu karma. doğa ana bana teşekkür ediyor. onu kurtarmayı denediğim için."

bu yüzden şimdi, duş almış, giyinmiş, ve bir fitnes bar'ını alıp yerken paketini ise geri dönüştürmeyi unutmamıştı. parlak bir gülümsemeyle bisikletinin kilidini açıp üzerine atlayıp, - yaklaşık altmışlı yaşlarınla olan - komşularına el sallarken, çantasını sırtına takıyordu.

bisikletini sürerken henüz yeni doğmaya başlamış güneşin keyfini çıkarıyordu, sana yolunu her zamanki sabah hedefine doğru yaptı. kafeye. kız dükkanı ve çalışanları için minnettardı, herkes kibardı, plastik yerine kağıt bardak kullanıyorlardı, ve güzel müzikleri vardı.

sana müzik için minnettardı ve her zaman en yeni sanatçılar ve şarkılara bakıp kendisine uyanı arardı. düşündüğünden daha zor olduğunu düşünmüştü. çok farklı bir şeyler yoktu, para ve evler almak hakkında mikrafonlara bağıran insanlar. o yüzden, günlük mükemmel sesler dozunu alması için başka ülkelere ve kültürlere dönmesi gerekiyordu.

sarışın son zamanlarda kore pop'u adında bir deliğe çekilmişti, çoktan arkadaşlarını kapıldığı. ama, sana, "kızlara göre" şeyleri ya da "sinir bozucu erkek beylerin" şeylerini dinlemezdi. o daha rahatlatıcı ve diğerlerine ters tepen şeyleri seçti, kız onlar için bir isim seçmişti:

stuck in my head, sahyoTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon