GİRİŞ

26 6 0
                                    

Ayağımda ki yüksek ökçeli topukluları elime alarak koşmaya devam ediyordum. Bir yandan esen kıbleye inat arkamdakilerden kaçıyordum. Gecenin bir köründe doğum gününden dönmek zaten benim neyimeydi? Ayağıma batan taşa okkalı bir küfür savurduktan sonra yoluma devam etmiştim tam oyulmuş evlerin yanından arkama baka baka geçerken biriyle çarpışmam bir oldu.

''Hay ben senin!'' demesiyle Vural olduğunu anladım.

''Kusura bakma.'' Dedim. Artık rahata kavuşmuştum. Vural, mahallenin büyüklerinden biriydi.

''Nereden geliyorsun sen böyle?'' dedi kızmış bir ses tonuyla.

''Arkadaşımın doğum gününden.'' Dedim ne kadar şirin çıkmış olduğunu tahmin etmediğim sesimle birlikte. Üzerimi süzüp, ellimde olan ayakkabıları gösterdi.

Arkamdakileri gösterip başımı eğdim.

''Hayırdır gençler?'' diyerek beni arkasına alıp konuştu.

''Bir şey yok ağabey, yengeyi koruduk.'' Dediğinde gözlerimi açtım.

''Yalan, düpedüz yalan lan. Bir saattir niye koşuyorum o zaman ben?!''

''Bir daha sizi buralarda görürsem olacaklardan sorumlu değilim, dağılın şimdi lan!'' diye bağırdı onlara. Hiçbiri bir şey diyemeden uzaklaştılar. Şirince Vural'a dönünce çatık kaşlarıyla karşılaştım. Montunu çıkartıp belime sardığında bacaklarım kapanmıştı. Abim görseydi kesinlikle bacaklarımı kırardı.

''Sakın, bir daha sakın böyle dışarıda görmeyeceğim seni.'' Dediğinde kafamı salladım. Omzumdan tutup önüme döndürünce eve yürümeye başladım. Soğuğun etkisini göstermesiyle birlikte ellerimi kollarımla birleştirmiştim. Burun çekme sesiyle arkamı döndüğümle birlikte Vural'ın sert bakan yüzüyle karşı karşıyaydım. Sakince önüme dönüp adımlarımı hızlandırdım. Evin önüne geldiğimizde montunu çıkartacağım sırada dişlerinin arasından konuştu;

''Kalsın, yarın alırım.'' Dediğinde başımı sallayıp eve girdim herkes uyuyordu. Anneme haber vermiş olduğum için hemen odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Montunu da katlayıp masamın üzerine koydum. Gece yarısını epeyce geçtiği için gözlerimi kapattığım gibi uyumuştum.

-

Gözlerimi açıp saate bakmamla birlikte saatin bire geldiğini görmüştüm. Bir hışımla yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkayıp kıyafet seçmeye başladım. Siyah beyaz zebra görünümlü bir badi ve altına siyah dar bir pantolon giyip kemeri bağlamış makyaj masama oturmuştum. Yuvarlak kalın altın renkli küpelerimi takıp, yüzüklerimi parmaklarıma geçirince toplu olan saçlarımı açıp dağınık bir maşa yapmıştım. Sürdüğüm hafif allık biraz rimel ve kırmızı rujumla güne hazırdım. 

Evin salonuna geçip evde biri var mı diye bakınca sadece Ali abimi televizyon izlerken görmüştüm. Ali abimle aram hep soğuktu babam öldükten sonra. Hep baba gölgesini anneme de diğer abimlere de hissettirmişti fakat bana hissettirememişti, yada kendini kandırmıştı.

''Asrın abim nerde?'' dememle gözleri beni buldu. Üsten aşağıya beni bir güzel süzdükten sonra gözleri dudaklarımda takılı kalmıştı.

''Bahçede, dudağında ki boyayı azalt. Gözüme batıyorsun bu aralar.'' demesiyle bir şey demeden bahçeye çıktım. Asrın abim, çatık kaşlarıyla birlikte arabasının kaportasına yaslanıp elinde ki sigaraya bakıyordu.

''İçeceksin abicim, bakmayacaksın öyle!'' dememle ışıldayan gözleri beni buldu.

''Günaydın nar tanem.'' Demesiyle boynuna sarılmıştım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 19, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

LADESWhere stories live. Discover now