Shalott'un Leydisi

76 7 0
                                    


John William Waterhouse'un bu eseri, Alfred Lord Tennyson'ın (Kral Arthur efsanesinden esinlenerek) yazdığı bir şiirden ilhamını almaktadır

Ουπς! Αυτή η εικόνα δεν ακολουθεί τους κανόνες περιεχομένου. Για να συνεχίσεις με την δημοσίευση, παρακαλώ αφαίρεσε την ή ανέβασε διαφορετική εικόνα.

John William Waterhouse'un bu eseri, Alfred Lord Tennyson'ın (Kral Arthur efsanesinden esinlenerek) yazdığı bir şiirden ilhamını almaktadır. Bu resme ilham alan esas dizeyi ele alacak olursak: "Nehrin kasvetli derinliklerinde, esrik ve cesur bir kahin gibi, donuk ifadesiyle, öylece bakar Camelot'a..."

Efsane, bir nehir üzerinde yer alan kuleye hapsedilmiş kadın bir kahraman üzerinedir. Bu kadının geçen tüm yıllar boyu tek uğraşı nakış işlemek olmuştur. Laneti, dış dünyaya bakmasını engeller; baktığı takdirde ölecektir. Ancak bir gün, bir ayna yardımıyla pencereden bakar ise başına bir şey gelmeyeceğini keşfeder. 

Günün birinde, yuvarlak masa şövalyelerinden Lancelot'un yolu bu kulenin yakınlarına düşer. Genç adam bir şarkı mırıldanmaktadır. Bu sesin kaynağını arayan kahramanımız aynasıyla koşarak penceresinin önüne gider ancak öyle büyülenmiştir ki laneti unutur, Lancelot'u bizzat kendi seyre dalar... Düşüp kırılan aynanın sesiyle irkilip kendine

 gelene kadar onu izler. 

Ardından anlar, lanet işleyecek, kendisi ölecektir. Bunun melankolisiyle kulesinden çıkar, kayığa biner ve Lancelot'un şehri Camelot'a yol alır. Dönüşü olmayan bir yoldur bu. 

Resimde yer alan üç mum, yolculuğun (dolayısıyla gelecek ölümün) süresi ve uzunluğunu temsil eder. Üç mumun ikisi sönmüş, biriyse çok dayanamayacak gibidir. Lanetin getireceği ölüm yakındır, Lancelot gibi. Üç mumun yanında, yatay şekildeki haç ise sevdiği için ölen kadının durumunu temsil eder. Sevdiği hrıstiyanlar için ölen İsa bu durumu sembolize etmek için resimde yer alır. Kayıktan sarkan nakıştaysa Lancelot'un bir tasvirini görürüz ve bu tasvirin kahramanımız tarafından işlendiğini anlarız. 

Genel rekleriyle kasvetli, melankolik bir atmosfere sahip bu eser, Waterhouse'un ünlü yağlı boyasıdır. Ön-Raffaellocu akımından, dolayısıyla deneyci ve özgün erken dönem İtalyan sanatından etkilenmiştir. Kadın kahramanımızın yüzü umutsuzluk içerisinde tasvir edilmiş, elinde de bir zincir resmedilmiştir. Bu zincir, kadının yıllarca kulede geçirdiği ve esareti ve sonunda ölüm pahasına da olsa bu durumun son buluşunu sembolize eder. 


history of artΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα