døde blomster

126 12 11
                                    

"evini terk etmeden önce ne söylediğimi hatırlıyor musun, christopher?" sessizce fısıldadı.

yanağında gezen parmakları çenesine indi ve sertçe kavradıktan sonra oğlanın yüzünü kendine çevirdi. "pişman olacaksın..."

korku dolu gözlerini başında bekleyen kıza çevirdi. dudakları üzerineki bant konuşmasını engellerken bir yandan da nefes almasını zorlaştırıyordu sanki. başını salladı iki yana, bir şeyler söylemek istiyor gibiydi.

kız bunu fark edince bantı hiç acımadan çekip çıkarmıştı. acıyla inleyen christopher başını geriye yasladı ve "sara yalvarırım bırak beni." diye sızlandı. bunu duyan sara alayla gülmüş, hatta büyük bir kahkaha atmaktan çekinmemişti.

"pişman olacaksın chris..." diye tıslarcasına konuştuğunda, titrek bir nefes aldı oğlan. nasıl bir durumun içine düşmüştü böyle?

"beni düşünmüyorsun bari onu düşün," dedi ağlar gibi. "bebeğimizi düşün sara. tamam, beni affetme hatta bana istediğin kadar işkence et... ama ona zarar verme."

histerik bir kahkaha attı sara, daha çok delirmiş gibiydi. "bebek mi?" diye sordu gülüşlerinin arasında. "ne bebeğinden bahsediyorsun sen?"

gözlerini anında bir hüzün kaplarken, aynı zamanda yüzü de öfkeden kırmızıya boyanmıştı. üzerine basa basa konuştu, "bebek falan yok!"

"ne demek bebek yok, bana yalan mı söyledin?" kaşlarını çattı oğlan, kız ise acıyarak bakıyordu ona. "onu yok ettim christopher. anladın mı şimdi? o artık yok!"

bir anlığına nefes alamadı oğlan. duyduklarını idrak etmeye çalışıyordu. "psikopat..." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "hastasın sen! hatta delisin, tımarhaneye yatırılman gerekiyor-..."

"delirttiniz lan beni!" oğlanın yüzüne sert bir tokat geçirdi. ardından yakasını sıkıca tutup onu kendine çekti. "sen delirttin beni, sen. duyuyor musun? bu olanların tek bir suçlusu varsa o da sensin!"

sağ gözünden bir damla yaş düşüp yerle buluşurken, dizleri üzerine çöktü ve sandalyede bağlı olarak oturan sevgilisi ile aynı boya geldi. "neden yaptın?" titreyen sesine ve dolu gözlerine üzülmemek elde değildi. "neden bizi mahvettin."

"sana bunu daha önce de söyledim sara; bir anlık hevesti ve sonradan hatamın farkına vardım. eğer beni affetmiş olsaydın-"

christopher daha sözünü bitiremeden, sara var gücüyle sandalyeyi geriye itti ve onun yere düşmesini sağladı. başını yere çarpan oğlan ise acıyla bağırmıştı. "hâlâ kendini mi savunuyorsun sen?" saçlarını kavrayıp aynı yere bir daha vurdu oğlanın kafasını. "sizi benim odamda, benim yatağımda birlikteyken bastım ve şimdi de seni affetmemi mi istiyorsun?" acımadan bir kez daha vurdu kafasını yere. zemine bulaşan kan izini görünce keyifle sırıttı sara.

ellerini havaya kaldırıp sevgilisine gösterdi. "bu ellerle neler yaptığımı biliyor musun?" bilinci yarı açık olan chris her ne kadar duymamak için uğraşsa da başarısız olmuştu.

"bu ellerle bebeğimizi öldürdüm sevgilim... ve şimdi sıra sende."

"yapma..." diyebildi sadece oğlan. gözlerini kapattı ve birkaç kez hıçkırdı. "aynı şeyi bende sana söylemiştim,"

az önce vurduğu yeri sevdi yavaşça. "yapma dedim ama beni dinlemedin. ve benim sana ne dediğimi biliyor musun? pişman olacaksın." durmadan tekrar etti bu iki kelimeyi, "pişman olacaksın."

oğlanın dudakları arasından süzülen kanı izledi yavaşça. üzerindeki kıyafetler koyu renk alırken, etrafı da mide bulandıran bir koku sarmıştı. umursamadı ve sevgilisinin yanına uzandı kız. 

"pişman ol chris."

i might kill my ex : christopher bang Where stories live. Discover now